Toplum olarak sabrımızın tükendiği, her an patlamaya hazır bir bomba gibi olduğumuz bir dönemdeyiz. Sokakta, iş yerinde, evde, her yerde gerginlik hakim. İnsanlar en ufak bir tartışmada bile şiddete başvurmaktan çekinmiyor.
Son zamanlarda artan cinayet olayları, toplum olarak ne kadar gergin ve tahammülsüz hale geldiğimizin açık bir göstergesi. Sapanca'da oğlunun babasını öldürmesi, Serdivan'da 26 yaşında bir gencin sırtından bıçaklanarak öldürülmesi, Hendek'te yaşanan arkadaş cinayetleri... Bu olaylar, toplumsal bir çöküşün habercisi…
Peki, neden bu hale geldik? İnsanlar artık birbirlerine karşı daha anlayışsız, daha tahammülsüz. Bu, günlük yaşamda sık sık karşılaştığımız bir durum. Trafikte, markette, hatta sosyal medyada bile en küçük anlaşmazlıklar büyük kavgalara dönüşebiliyor.
Bu sorunun cevabını ararken, insanların kendilerini güçlü gösterme çabalarına ve en ufak tahrike karşı gösterdikleri aşırı tepkilere odaklanmamız gerekiyor. Günümüzde, pek çok insan kendisini sürekli olarak güçlü ve dominant bir konumda göstermeye çalışıyor. Bu, sosyal medyada sergilenen hayatlardan, günlük diyaloglara kadar her alanda kendini belli ediyor.
Bu güç gösterisi, genellikle kişinin kendisini savunmasız hissetmesinden kaynaklanıyor. İnsanlar, zayıflıklarını gizlemek ve toplum içinde kabul görmek için sürekli bir mücadele veriyor. Bu mücadele, en küçük bir tahrik karşısında bile aşırı tepkiler vermelerine neden oluyor. Bir bakıma, güçsüzlük korkusu, şiddete başvurmanın temel motivasyonlarından biri haline geliyor.
Tahammülsüzlüğün bir diğer boyutu da, insanların kendilerini sürekli olarak bir tehdit altında hissetmeleri. Bu tehdit, bazen gerçek, bazen ise hayali olabilir. Ancak her iki durumda da, kişi en küçük bir tahrik karşısında bile kontrolünü kaybedebilir. Bu, toplumun genelinde yaygın bir gerginlik yaratır. İnsanlar, en ufak bir anlaşmazlıkta bile büyük tepkiler verebilecek duruma gelirler.
Toplum olarak nereye gidiyoruz? Bu sorunun cevabı, maalesef pek iç açıcı değil. Eğer bu tahammülsüzlük ve güç gösterisi hali devam ederse, daha büyük trajediler yaşanabilir. İnsanların birbirine karşı daha anlayışlı, daha hoşgörülü olması gerekiyor. Bu, sadece bireylerin değil, toplumun genel sağlığı için de çok önemli.