Bir kez daha bir felaketle sarsıldık. Kartalkaya'daki otel yangınında 78 canımızı kaybettik. Ateş sadece o binayı değil, vicdanlarımızı da kavurdu. Ancak yangının ardından gelen tablo, hep aynı. Birileri kameraların karşısına geçip, "Acılarınızı paylaşıyoruz" diyor. İş bitirme belgeleri gibi kullandıkları cümlelerle kamuoyunu yatıştırıyor. Üç-beş gün herkes bu trajediye kilitleniyor. Ama sonra? Sonra değişen bir şey var mı?
Bu felaket, ne yazık ki, bir ilk değil. Geçmişteki çok sayıda benzer olayı hatırlıyoruz. Haydarpaşa Garı'ndaki yangından tutun da Soma maden faciasına, Çorlu tren kazasından Marmara Depremi'ne kadar, her felakette ölenler anılıyor, "Bundan ders alacağız" deniyor. Ama aynı sistemsizlik, aynı ihmal zincirleriyle yeni faciaların kapısı aralanıyor.
Rant içinde sıkışmış bir sistem
Her felaketten sonra gözümüz bir kez daha rant üzerine kurulu sistemin nasıl da insan hayatını hiçe saydığına tanık oluyor. Kartalkaya'daki otelin yangın kapısının olmadığı, yangın alarmının çalışmadığı ortaya çıktı. Peki, o otelciler denetimden nasıl geçmişti? İlgili kurumlar neden sorumluluğunu yerine getirmemişti? Yine sessizlik. Bir şehrin üzerine milyonlarca lira yatırım yapılıyor ama can güvenliği için gerekli tedbirler hep eksik.
Olayın ardından birileri sahneye çıkıyor. "Acılarınızı paylaşıyoruz, bu yaraları birlikte saracağız" diyorlar. Ancak yaraları sarmak için önce o yaraların nedenini ortadan kaldırmak gerekmez mi? Neden bu kadar ölüm yaşanıyor? Bunun sebebini kimse tartışmıyor. Depremlerden sonra hep aynısı: "Depreme dayanıklı şehirler kuracağız." Kazalardan sonra: "Güvenli şehirler inşa edeceğiz." Ama madenlerde insanların yaşaması için çalışan fanların çalışmadığı bir düzende bu laflar boşa çıkıyor. İnsanların aklında ise tek bir soru: Sonuç nerede?
İhmallerin bedelini bizler ödüyoruz
Rabia KAYA
Bu içeriğe tepkiniz
Yorumlar