Bir zamanlar yediğimiz içtiğimiz şeyler yaşam kaynağımızdı. Büyüklerimiz “Evlat, doğalını ye” derdi. Meyve daldan toplanır, sebze bahçeden getirilirdi. Şimdi? Paketlerin üstünde yazan onlarca katkı maddesini okurken, doğallık yerini yapaylığa bıraktı. Sağlıklı diye yediğimiz şeyler artık sağlıktan daha çok hastalığı çağırıyor.
Bir düşünelim; sağlıklı yaşam için tükettiğimiz meyveler eskiden sadece tatlı bir lezzet sunardı. Şimdi ise raflarda görkemli şekilde sıralanan hormon yüklü elmalar, şeker bombasına dönüşmüş üzümler var. Eskiden bir elma yiyerek güne enerjiyle başlayabilirdik. Şimdi bir elmayı yediğimizde vücudumuza kaç gram fruktoz aldığımızı hesaplamak zorundayız. Sağlık için bu kadar kafa yormamız normal mi?
Bu kadar pahalıysa kesin doğaldır!
Sadece meyveler değil, sebzeler de aynı durumda. Organik etiketi taşıyan her ürün gerçekten organik mi? Pazarda bir kilo domatesin fiyatını görünce “Bu kadar pahalıysa kesin doğaldır” diyoruz ama neyin doğallık olduğunu unutmuş gibiyiz. Seralarda yetiştirilen, tat ve vitamin bakımından eksik sebzeler sağlığımızı ne kadar destekliyor?
Gelelim süt ve süt ürünlerine. Reklamlarda “doğal süt” etiketiyle sunulan ürünler, fabrikalarda işlem görerek vitaminlerini kaybediyor. İçerisine koruyucu maddeler eklenerek uzun ömürlü hale getiriliyor. Peki, bu uzun ömürlü gıdalar bizim ömrümüzden ne kadar çalıyor? Market raflarında parlak paketlerle yer bulan yoğurtlara bir bakın; sütten çok kimyasal madde içeriyor.
Fahiş fiyatlar sağlığı garanti etmiyor
Fiyat konusuna da değinelim. Sağlıklı ürünler tüketmek isteyen bir aile artık aylık maaşının büyük bir kısmını market ve pazarlara bırakıyor. Ancak ne yazık ki ödenen bu fahiş fiyatlar bile sağlığı garanti etmiyor. Sağlık adı altında sunulan birçok ürünün sağlıktan yoksun olduğu gerçeğiyle karşılaşıyoruz. Üstelik düşük gelirli bir aile bu koşullarda hem sağlığından hem de bütçesinden feragat etmek zorunda kalıyor. Sağlık bu kadar lüks olmamalı.
Ticarete kurban edilmeyelim!
Bir toplum olarak ne yediğimizi ve ne içtiğimizi bilmediğimiz bu düzeni kabul edemeyiz. İnsan sağlığı ticarete kurban edilmemeli. Evet, sağlıklı beslenmek bir haktır. Ama bunun için tabiatla daha barışık, insan sağlığını önemseyen bir üretim modeli şart.
Doğa bize ne verir, biz ondan ne alırız, önemli olan budur. Ama asıl önemli olan bir şeyi unutmamaktır: Sağlıkla oynamak, insanlıkla oynamaktır.