2024 yılı emekliler yılı olacak dediler. Güzel sözler, bol vaatler, ışıldıklı kampanyalar... Ancak yıl sona ererken geriye kalan tek şey, emeklilerin çoktan kaybolmuş umutları ve daha da körüklenmiş çaresizlikleri oldu. Emeklilere sağlanan indirimin bile "geçici" olduğunu gördük. Adına çıkartılan yıl bittiği anda, verilen ödünç haklar geri alındı. Demek ki emekliler, memlekette sadece istatistik bir veri, birer "gereklilik maliyeti" olarak görülüyordu. Peki ya şimdi? Şimdi 2025 aile yılı ilan edilmiş. Sormak lazım: Bu kez hangi kesim derinden yaralanacak?

Emekliler yok sayıldı, aileler neyi beklesin?

2024’te emeklinin çilesini hep birlikte gördük. İnsanlar kira mı ödesin, elektrik faturasına mı yetişin, torununa bayram harçlığı mı versin? En temel yaşam giderlerini karşılamak dahi imkânsız hale gelirken, emekliler için yaratılan kısıtlamalar yaşam mücadelesini daha da zor bir hale getirdi.

Şimdi bu insanların, 2025’te "aile yılı" gibi bir temadan ne anlaması gerekiyor? Çıkıp rahat rahat, “Evlenin, çocuk yapın! Üstelik 3 tane olsun” diyenlere şu soruyu sormak gerekmez mi: Nasıl? Hangi imkânla, hangi koşullarda? Çocuk yetiştirmek bir sorumluluk ister, bu ülkede ise aile kurmak dahi artık imkânsızlık kategorisinde.

Gerçek sorunlar sözlerden ibaret

Gençler işsiz, gıda fiyatları el yakıyor, ev kiraları uçmuş durumda. İnsanlar bir evin mutfak masrafını bile zor karşılarken, "evlenmek, yuva kurmak" gibi kutsalları kim, nasıl gerçekleştirecek? "Aile Yılı"na dair vaatler bir kez daha ailelerin gerçek sorunlarına temas etmeyen sözlerden mi ibaret kalacak?

Şu ülkede insanlar artık ev almak için değil, kiralayabilmek için borçlanıyor. Anne ve babalar çocuklarını çok seviyor, ancak onları okutmak, geleceğini inşa etmek her zamankinden daha zor. Aileler; okul masrafları, sağlık hizmetleri ve barınma çilesiyle kuşatılmış durumda. Yeni yılda vaadedilen "destekler" çocuk bezinden öteye geçmeyecekse, bunun anlamı nedir?

3 çocuk yapın!

Görülen o ki; üstü kapatılmaya çalışılan her sorun yeni bir mağduriyet yaratarak kendini dönmeye mahkûm ediyor. Emeklilerin yok sayılması, ailelerin ise hiçe sayıldığı bir gelecekte, toplumun dayanışma özelliğinin bile kalmayacağı bir gerçek. "3 çocuk yapın" sözü kulağa ne kadar romantik gelir bilmem ama pratikte kaç çift bu sözlerin gerekliliklerini yerine getirebilecek koşullara sahip? İnsanlar bir tane dahi çocuğu yetiştirirken maddi-manevi bu kadar zorlanıyorken, söylenecek her fazla söz, muhatabının canını biraz daha yakmak anlamına gelmeyecek mi?

Toplumların refah seviyesi, yönetimlerin sorunlara olan ilgisi ve sorumluluk alma becerisiyle doğru orantılıdır. Ancak şu anda karşı karşıya kaldığımız düzen, refahı artırmaktan uzak olduğu gibi, sosyal bir çöküşü de hızlandırıyor. Emekliler ızdırap içerisinde, aileler darmadağınık bir haldeyken atılan boş vaatlerin içi artık daha çabuk boşalıyor. Bu da toplumsal görmezlik, derin sessizlik ve belki de öfke birikimi yaratıyor.

Bu yılın adını ne koyacaklarından bağımsız olarak gerçeklerin sesi duyulmadığı sürece emeklinin, ailelerin ve aslında tüm toplumun mağduriyeti devam edecektir. Hayal satarak umut kazanılmaz. Gerçek desteğini veren, gerçek mağdurları anlayan bir politika yönetimine acilen ihtiyacımız var. 2025'in "Aile Yılı" olması beklentiler yaratabilir ama unutulmamalıdır ki; isimler yetmez, somut çözümler gerekir.