Devlet aklı, beka sorunu gerekçesiyle teröristlerle pazarlık yapıp, terörist başından medet umarken ve bütün bunları ‘iç barışı tahkim etmek’ adına yaptığını iddia ederken, muhalif belediyelere yönelik operasyonlar neyin nesidir Allah aşkına!
Bu nasıl devlet aklıdır?
Bu aklın nasıl bir akıl olduğunu, operasyonun ilk günü Ekrem İmamoğlu açıkladı.
Ben aktarayım da katılıp katılmamak size kalsın;
“İktidar, yargıyı silah gibi kullanıyor. 
2019’da, sizlerin oylarıyla seçildiğimiz bir seçimi, altından girip üstünden çıkıp, bir de utanmadan ‘çaldılar’ diyerek seçimi iptal etmediler mi? 
İşte o seçimi iptal eden akıl, niçin iptal etti biliyor musunuz?
‘Ben seçimi iptal ederim, yine allem ederim, kallem ederim, bu seçimi alırım, İstanbul bana ait’ dedi. Öyle ‘İstanbul benim aşkım’ falan hikaye. ‘İstanbul bana ait!’ Bu duygu, bu bakış açısı, işte bu tek kişilik akıl, memleketimizi bu duruma getirdi.
Bugün İstanbul'umuzun kalbi Beşiktaş ilçesinde uydurarak, kaydırarak, belli bir yaşın üstündeki evin büyüklerini korkutarak, sabahın köründe, şafak vakti, ev baskını yaparak, ‘Ben adaleti yerine getiriyorum’ diyen bu akıl, aynı akıldır.
Bu, bir koltuğu kaybetmenin hırsıyla, İstanbul'u kaybetmenin hırsıyla, yarın da Türkiye'yi kaybedeceğini bugünden hissettiği korkuyla yapılmış bir adımdır.
Bu akıl, Rıza Akpolat'ı hukuksuz bir biçimde şu anda gözaltına alıp, sözüm ona bir sürecin içine katarak, meseleyi yürütmekteler. Aslında mesele ne Esenyurt ne Beşiktaş; mesele, elbette ki daha büyük bir mesele. Mesele; bir otoriter aklın, otoriter bakış açısının sürece dair yol yürüme stratejisi ve biçimidir.
Bir yandan milletçe bir açılım yapalım, kardeş olalım, barışalım bakış açısı, ama bir başka yerden ise, yine milletin aklını karıştırarak, milletin aklıyla oynayarak, milletin aklını, vicdanını, hukuka bakış açısını küçümseyerek atılan bu adımlar…”
Uygulamanın arkasındaki aklı bu şekilde tanımlayan İmamoğlu, sürecin hukukla ilişkisine dair de şunları söyledi;
“İhaleye fesat iddiasıyla Belediye Başkanı gözaltına alınamaz. 5800 sayılı kanuna göre belediye başkanları, ihale ve harcama yetkilisi değildir.
Sayın Cumhurbaşkanı'na soruyorum. Belediye başkanlığı yaptın, çok iyi biliyorsun ki, belediye başkanları ihale yetkilisi değildir. Onun da döneminde, Sayın Cumhurbaşkanı’nın da döneminde, ihaleye fesattan birçok mahkeme görüldü. Hiçbirisine Cumhurbaşkanı davet edilmedi.
Bakın, bir şirket üzerinden bir işlem yürütüyorlar ve bu şirketin başındaki insanı da ‘çetenin başı’ olarak açıklıyorlar.
Ki o şirket, sadece CHP’li belediyelerden iş almamış. Bu şirket, İBB'nin iştiraklerinin de işini almış ama bu şirket, aynı zamanda Yargıtay’ın, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin, Türk Hava Yolları'nın ve burada sayamayacağım birçok kamu hastanesinin, çok sayıda üniversitelerin, başka büyükşehir belediyelerinin, AK Parti'nin başka belediyelerinin, havalimanı işletmelerinin, Elektrik Üretim A.Ş. gibi onlarca kamu kuruluşu ve onlarca AK Partili ilçe belediyesinin işlerini almış. 
Şimdi buradan sormak isterim; Beşiktaş'ta yaptığınızın aynısını, Türkiye Büyük Millet Meclisi için de yapacak mısınız?
Bu şirketlerin dosyalarını İBB'den istediniz, devletin diğer kurumlarından ya da AK Partili belediyelerden isteyecek misiniz?
Sayın Cumhurbaşkanı’na sesleniyorum: Başsavcı Bey'e bir sorun, bu şirketin devletin kurumlarından aldığı ihaleleri de inceleyecekler mi? Öyle olmalı. Çünkü, şahsa, ‘suç örgütü lideri’ diyor savcınız. O zaman TBMM’de, THY’de, Yargıtay da bu suç örgütüne iş vermiş.
Onların da yöneticilerine aynı muameleyi yapacak mısınız?
Bakın, hiç kimse dokunulmaz değildir. Ama bu gözaltına alma biçimi, bu davranış biçimi, hukuk dışıdır. Bunun adı, itibar suikastıdır. Bunun adı, yargı tacizidir. Bunun adı, yargının siyasete alet edilmesidir.
23 yıldır AK Parti'nin herhangi bir yöneticisine şafak operasyonu gördünüz mü? 25 yıldır yöneten ve onlarca yolsuzluğunu ortaya çıkardığımız, dosyaların ortaya çıkarttığımız, gerekli dosyaları hazırlayıp, teftişini yürüttüğümüz, gerekli başvurduğumuz dosyalara İçişleri Bakanlığı el koyuyor soruşturma derinleşmesin diye, müfettişi işlemi yapılmasın diye, teftiş işlemi yapılmasın diye…
Ama daha ortada herhangi bir şey yok, bir iddia üzerinden yargının en acımasız hali ortaya konarak, ne yazık ki Cumhuriyet Halk Partili belediye başkanlarına bu uygulama yapılıyor. AK Parti'nin yöneticileri muteber insan, sütten çıkmış ak kaşık ama Cumhuriyet Halk Partililer lekeli! Hadi oradan!”