Bahçeli’nin ön ayak olmasıyla başlatılan yeni açılım sürecine dair Ülkücülerin tavrı önemliydi.
Haliyle gözler hiçbir Ülkücünün, Ülkücülüklerinden şüphe duymadığı iki lidere çevrildi; Müsavat Dervişoğlu ve Ümit Özdağ…
Bugün Dervişoğlu ve Özdağ’ın görüşlerini aktarayım;
Müsavat Dervişoğlu;
“Gelsin bu kürsüde konuşsun’ demek, Abdullah Öcalan'ın serbest bırakılmasını istemek demektir. İmralı’da tecrit altında bulunan birinin, Meclis kürsüsüne daveti eşyanın tabiatına aykırıdır.
Burada bir paradigmadan bahsediliyor. Bir şeyi değiştirebilmek için ortaya koyulan bir stratejiden bahsediliyor. Ve bu değişikliğe vesile olanın da İmralı'daki şahıs tarafından, devletten kaynaklandığı ifade ediliyor.
Paradigma olarak bir değişiklik varsa buna Abdullah Öcalan'a kuryelik yapanlar tarafından değil, buna yol veren ve müsaade eden tarafından bize anlatılması lazım.
Bu başka bir amaca matuf. Kuruluş aşamasında beynelmilel örgütlerle, kurulduktan ve iktidar olduktan sonra FETÖ’yle, daha sonraki dönemlerde Suriye'de yaşadığımız ve gördüğümüz gibi HTŞ gibi örgütlerle ilişki kurmayı mahsurlu görmeyen biriyle, bu işin doğrusu şudur diye konuşmam.
Bu zamana kadar kurmuş olduğu ittifakların sonuçlarına bakarak bu işten hayırlı bir sonuç çıkacağı kanaatini taşımıyorum.
Paradigmayı izah etsinler. İmralı’ya gidildi, Öcalan affedildi, TBMM’ye de geliyorsa; Meclis’teki TBMM ibaresini kaldırsınlar. Türkiye, teröristten medet umacak kadar alçalmış bir devlet idaresine mahkum değildir.
Sonra bu Öcalan’la ne konuşuyorlar? Öcalan, paradigmaları analiz edebilecek bilgi, birikim ve teması neye göre sağlıyor? Bu devleti yönettiğini zannedenler, bu millete hangi oyunu oynuyor? Çıkıp bunu anlatsınlar.
Türkiye bu duruma getirilecek bir ülke değil. Türkiye, Günay Afrika mı? Yüzyıllık Cumhuriyet bu.
DEM’e taviz verilmesi hali, CHP’nin bunun dışında kalırsak siyaseten farklı biçimde anılırız endişesi; Erdoğan’a bu imkanı verir. Erdoğan’ın iştahı artık kabarmıştır. Ömrünün sonuna kadar Cumhurbaşkanı olmak istemektedir. Bunu gerçekleştirmek üzere kiminle müttefik olacaksa müttefik, kiminle düşman olacaksa düşman olacaktır.
Bunu yapamaması halinde tek alternatifi kalıyor, bu da milletvekili transferi durumu.
Milletvekillerini millet seçmiştir. Rozetleri milletvekillerinin namusudur.
Milletvekilini alınıp satılan bir meta olarak görmek ve bunun üzerine strateji oluşturmak da bir siyasi ahlaksızlıktır.”
Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ ise şehit babasının evini paylaştığı fotoğrafın altına şu yorumu yaptı;
“Terörle mücadele ederken şehit olan Mehmetçiklerin baba evleri bunlar. Cumhur İttifakının İmralı’dan çıkaracağı Öcalan ise Ankara’da bir villada oturacakmış.
Bu villa muhtemelen Ankara İncek’te Fetullah Gülen döndüğü zaman oturması için FETÖ’cüler tarafından yapılan villa olur. Mehmetçik toprağa, anne ve babaları kerpiç evlere, gaziler rehabilitasyon merkezine ve Öcalan villaya.”
Özdağ’ın sürece dair görüşleri de şöyle;
“Bahçeli ve Erdoğan'ın önerdiği paradigmaya Öcalan katkı yapacağını söylüyor. PKK literatüründe paradigma devlet, rejim ve sistem yerine değişik bağlamlarda kullanılır.
Öcalan, Erdoğan ve Bahçeli'nin yeni paradigmasından bahsederken yeni anayasayla kurulmak istenen yeni devletten ve sistemden bahsetmektedir.
Sadece bu cümle bile bize hem ne kadar büyük bir komplo ile karşı karşıya olduğumuzu hem de Öcalan'dan ve DEM'in görüşmesinden önce başka bir siyasi heyetin görüştüğü ve Erdoğan'a bu siyasi projeyi anlattıklarını göstermektedir.
Öcalan şöyle diyor tam olarak, "Sayın Bahçeli'nin ve Sayın Erdoğan'ın güç verdiği yeni paradigmaya ben de pozitif anlamda gerekli katkıyı sunacak ehliyete ve kararlılığa sahibim."
Bunun anlamı anayasa değişikliği ile kurmak istediğiniz devlete ve sisteme ve size ortak olurum demektir. Cumhur-Öcalan ittifakı hayırlı olsun.
Öcalan "Türk-Kürt kardeşliğini güçlendirelim." diyor.
Öcalan'ın "Türk-Kürt kardeşliğini güçlendirelim." demesi hani Yeşilçam filmlerinde bir tecavüzcü coşkun vardır, onun iyi ahlak derneği kurması gibi bir şey, ya da Narin'in katillerinin çocuk esirgeme kurumunun bir şubesini açmaları gibi.”