Bütçenin özetini Demokrat parti milletvekili Salih Uzun yaptı; “Rakamlara boğmadan özeti şu: Vatandaş, tıkır tıkır vergi ödeyecek. Yandaş, şıkır şıkır garantili ödemelerini alacak.”

Doğrudur. Bütçe halkın değil adeta alacaklıların bütçesi gibiydi.

Dolayısıyla bu bütçeden halk değil faiz lobileri, yap-işlet-devret ve KÖİ yandaş şirketleri pek memnun kalmışlardır.

Pek seyreden olduğunu sanmıyorum ama muhalif milletvekilleri bütçe maratonunda etkili performans gösterdiler bence ve ellerinden geleni yaptılar.

Parti ayrımı yapmadan aktarayım;

‘Kanaatkâr bir milletiz; asgari ücret, asgari geçim, asgari sağlık, asgari eğitim, asgari adalet, asgari hukuk, asgari mutluluk ile yetinebiliyoruz…Ülkenin havaalanına, köprüsüne, yoluna geçiş garantisi var ama emeklisine, asgari ücretlisine, dar gelirlisine geçim garantisi yok. Çünkü ülkede kaynak çok ama herkese Yok’ dediler.

‘Son 22 yılda ortalama dolar kuruyla 2 trilyon 913 milyar dolar vergi toplanmış. Bu kadar vergi ödeyip; Muayene katkı payı ödüyorsak, Köprüye yola para ödüyorsak, Orantısız harçlara boğuluyorsak, Okula temizlik malzemesi alıyor, aile birliğine bağış yapmak zorunda kalıyorsak, o zaman vergilerimiz nerede’ dediler.

‘Sağlık harcamalarına ayrılan bütçe eğitimle aynı derecede aldatıcıdır. Şehir hastaneleri projeleriyle milletin sırtına büyük maliyetler yüklenmiştir. Sağlık sektörü metalaştırılmıştır. Sağlık bir insan hakkı, bir yurttaş hakkı olmaktan ziyade insanın bedeninin, canının ticareti hâline gelmiştir. Bu özelleştirme ve piyasalaşma değildir. Bu, doğrudan doğruya cana kastetmektir, doktoruna da hastasına da düşman olan bir sistemi inşa etmektir’ dediler.

‘Okul yaptık dediniz, içinde eğitim yok. Adalet sarayı yaptık dediniz, içinde adalet yok. Hastane yaptık dediniz, içinde sağlık değil, yenidoğan bebeklere kıymaktan dahi çekinmeyen rant çeteleri ve çarkları var. Köprü yaptık dediniz, parasını geçmeyenden aldınız’ dediler.

‘Bütçe rant bütçesi ama bu gözü dönmüş rant canavarını 2025 bütçesi de bize göre doyuramayacaktır’ dediler.

‘Türkiye'nin gıda enflasyonu dünyanın en yüksekleri arasında yer alıyor ancak tarımsal desteklere ayrılan bütçe üretimi desteklemekten ziyadesiyle uzaktır. Çiftçilerimiz yüksek maliyetlerle mücadele ederken ithalata dayalı politikalarla üretim gerilemektedir. 2025 bütçesi kırsal kalkınmayı ve tarımı besleyecek bir vizyondan yine yoksundur. İktidar, anayasal görevini yerine getirmeyi dahi düşünmemektedir. Bu ülke kendi üreticisini desteklemeden ayağa kalkamaz değerli iktidar mensupları; üretimi artırmak, tarımda dışa bağımlılığı azaltmak durumundayız. Bu bir güvenlik sorunu, aslında hepimiz için de bir gelecek sorunudur. Biliyorsunuz, 2024 yılı bütçesi de aynı zihniyetle yapılmıştı, 2025 yılı bütçesi de yine aynı zihniyetin, aynı kurgunun maalesef devamıdır’ dediler.

‘2025 yılı bütçesi bir zulüm bütçesidir. Bu zulüm bütçesinde ihalecilere, faize, zarar ettirilen kurumlara, paradan para kazananlara ödenek vardır ama emekliye yoktur.

2025 zulüm bütçesi yine fakirden alıp zengine veren bir bütçe, sonuçlara değil, girdilere odaklanan bir bütçe’ dediler.

‘Eğitime şu kadar, sağlığa bu kadar pay ayırdık diyorlar. Ne sonuç elde ettiniz diye sorduğumuzda bir cevap alamıyoruz.

2025 zulüm bütçesinde işsizlik var, yoktur diyen varsa gelsin buraya, söylesin; bu bütçede umutsuzluk var. 2025 zulüm bütçesinde milletin duygularını istismar etmek var, küresel tekelcilere kıyak çekmek var. 2025 zulüm bütçesinde yapısal reformlara yer yok,

2025 zulüm bütçesinde zengine, yandaşa ilave vergi yok.

2025 zulüm bütçesinde çiftçi yok, öğrenci yok.

2025 zulüm bütçesinde tasarruf yok.

Şimdi, biz bu bütçeye "refah bütçesi" mi diyeceğiz? Bu bütçe elbette ki bir zulüm bütçesidir ve tarihe öyle geçecektir, dediler.

Daha ne desinler aziz millet?

Daha nasıl anlatsınlar?

Turan Çömez mesela; “Sizi millete şikâyet ediyorum. Bu milletin hakkını, hukukunu har vurup harman savurdunuz; bu büyük milleti fukaralığa mahkûm ettiniz; çiftçiyi tarlasından, hayvancıyı merasından, köylüyü yuvasından uzaklaştırdınız; esnafın haciz ve icralarla kepenklerini kapatma noktasına gelmesine sebep oldunuz; gençlerin umutlarını yıktınız, geleceklerini kararttınız, onları vize kuyruklarında beklemeye mahkûm ettiniz” dedi…

Ama eminim ki çoğunuz duymadınız.

Keşke aile bütçenizin en azından bir kısmı kadar ülkenizin bütçesiyle de ilgilenseniz!