Asgari Ücret Tespit komisyonu mu yoksa Asgari Ücret Tespit tiyatrosu mu her neyse toplanıp toplanıp dağılıyor.

Murat Muratoğlu’nun ifadesiyle; “Yahu iki kez toplandılar. Rakam konuşulmadığı açıklandı!

İlk toplantıda “Çaylar taze mi?” diye sorup kapamışlar, ikincisinde “Kekler de tazeydi vallahi!” deyip dağılmışlar.

Ortada “asgari ücret” yok, “rakam” yok. Altın günü mü bu? Maaşları konuşmayacaksanız neden toplanıp duruyorsunuz? Hasret mi gideriyorsunuz?

Oysa ne kadar zam verileceği şimdiden belli… Hemen açıklarlarsa çıkmaz keyfi…”

Hakikaten de asgari ücretin kaç olacağına bu komisyon mu karar verecek?

Hadi bir oran belirlediler diyelim, belirledikleri o oranı onaylayacak makam, belirledikleri oran onaylanmazsa karşı mı çıkacaklar?

Sözde sendikalar ‘bu asgari ücreti kabul etmiyoruz’ diye grev kararı mı alacaklar?

Haliyle ne gerek var bu tiyatroya?

Bence orandan önce tartışılması gereken önemli sorunlar var ve bu sorunlar çözülmeden oranın kaç olacağının hiçbir hükmü yok.

Bu sorunlardan ilke ve en önemlisi Türkiye’nin artık bir asgari ücretliler ülkesi haline getirilmiş olmasıdır.

Bütün dünyada asgari ücretliler işçi sınıfının çok küçük, çok istisnai bir bölümünü kapsıyor.

AB ortalaması bu konuda yüzde 5’i bile geçmiyor.

Ama ülkemizde yüzde 50’yi buldu. Ülkemizde asgari ücret ortalama ücret haline geldi.  

Türkiye’de her üç işçiden ikisi asgari ücretin sadece yüzde 20 fazlası ve altında bir ücret ile çalışıyor.

Kadın işçilerde bu oran çok daha da yüksek…

Bunun dillendirmesi gereken bazı sendikalar bu tiyatronun figüranı olurken, bu anlamda DİSK tek başına mücadele ediyor.

Diyorlar ki; Ülkeyi yönetenler hepimizi yoksullukta eşitleyen, bütün ücretleri aşağıya doğru baskılayan politikalarını devam ettirerek işçisi, emekçisi, emeklisi hepimizi asgari bir yaşama mahkûm etmektedir.

İktidarın hesabını vermesi ve derhal değiştirmesi gereken konu budur: Asgari ücret dünyanın her yerinde sembolik bir ücret iken, ülkemizde ortalama ücret haline geldi ve bu ülke, bu halk, Türkiye işçi sınıfı bunu hak etmiyor.

Bugün, asgari ücretle ilgili söyleyeceğimiz en temel mesele, Türkiye’nin bir asgari ücret ülkesi olmaktan kurtarılmasıdır. 

Temel mesele asgari ücretin ülkemizde bu kadar önemli bir konu olmaktan çıkarılabilmesidir.

Bunun da biricik yolu, sendikalaşmanın ve sendikal hakların kullanımının önündeki engelleri kaldırmak, sendikalaşma ve toplu sözleşme kapsamını genişletmektir.

Bir ülkede sendikalı işçi sayısı ne kadar azsa, toplu sözleşme kapsamı ne kadar sınırlıysa o ülkede asgari ücretle çalışanların oranı artar.

O nedenle bugün sendikalaşmanın önündeki yasal, fiili, mevzuattan kaynaklanan tüm engellerin kaldırılması ve Türkiye işçi sınıfının özgür sendikalaşmasının sağlanması hem ülkeyi asgari ücrete mahkûmiyetten kurtarmak için, hem de ülkemizin demokrasisi ve geleceği için son derece önemlidir.

Bu nedenle bizler 2024’ün sonunda, bir yandan asgari ücretin ortalama ücret olduğu gerçeğinden hareketle insan onuruna yaraşır bir asgari ücret belirlenmesini istiyor; bir yandan da Türkiye işçi sınıfının asgari ücrete mahkûm edilmesine son vermek için acil adımların atılmasını bekliyoruz.

2025 Asgari Ücreti açıklanırken sadece rakamlar duymak istemiyoruz. Asgari ücreti açıklayan hükümet yetkilisinin, aynı gün, aynı açıklamada, sendikal hakların kullanımının önündeki engellerin kaldırıldığını da duyurmasını istiyoruz.

Sadece asgari ücret değil, toplu iş sözleşmesi hakkına ulaşmanın önündeki yasal ve fiili engellerin kaldırıldığı da ilan edilmelidir.

İşverenlerin açtığı ve yıllar süren yetki tespit ve itiraz davalarının toplu iş sözleşmesi sürecini durdurmayacağı, bekletici sebep olmayacağı açıklanmalıdır.

Asgari ücret belirlenirken, aynı zamanda asgari ücrete mahkumiyetin ortadan kalkması, ücretlerin toplu pazarlıkla belirlenmesi için yasalarımızda var olan “teşmil” mekanizmasının hayata geçirilmesine yönelik somut adımlar atılmalıdır.

Tüm bunları yapmadan açıklanacak asgari ücret kaç TL olursa olsun, Türkiye işçi sınıfını asgari yaşamaya mahkûm etme niyetinin devam ettiğini gösterecektir.”

DİSK’in bu önerisinin gerçekleştirilmesi ve asgari ücret tespit tiyatrosunun sona erdirilmesi, ‘daha adil bir dünya mümkün’ diyenlerin yönettiği ülkede hiç zor almasa gerek!