Bahçeli’nin “Yeni yüzyıl barışın ve huzurun yüzyılı olacaktır, terörsüz ve şiddetsiz Türkiye'nin yükselişiyle perçinlenecektir. Yeni yüzyılda ayrışmanın dağılmanın marjinal kategorilere ayrılmanın, bloklaşmanın adından asla bahsedilemeyecektir” şeklinde tarif ettiği yeni süreçte muhalefete yer var mı?
Bebek katilinin bile önce ‘sayın’ sonra ‘beyefendi’ makamına yükseldiği bu yeni sözde barış, kardeşlik, teröristlerle dağlarda papatya toplanacağı, kekik koklanacağı süreçte, mesela İmamoğlu özelinde muhalefete, yani kendileri gibi düşünmeyenlere yer var mı? Son gelişmeler ‘olmadığını’ gösteriyor.
Bir yanda beka sorunu gerekçesiyle 40 yıllık terör örgütü ile bile masaya oturulabiliyor ama öbür yandan da kardeşlik birlik barış hilafına yeni düşmanlıklar üretilip yeni cepheler açılabiliyor.
Bir yanda teröristle pazarlık öbür yandan muhalefeti içeri tıkmanın yolları aranıyor.
Allah aşkına bebek katilini çıkarıp yerine İmamoğlu veya başka simge bir ismi koymak mıdır yeni barış sürecinin mantalitesi?
Değilse nedir bütün bu yapılanlar?
Bütün bu görüntüler ışığında aklı başında ve muhakeme yeteneğini henüz kaybetmemiş herkes ister istemez, iktidarın ve iktidar cephesinin niyetini ve samimiyetini sorguluyor, niyetinden ve samimiyetinden kuşku duyuyor. Yine aklı başında herkes, yaşananların bu ülkeye ülkeyi geçtim iktidara da yaramayacağını görüyor, uyarıyor.
Ben de uyarıyorum; İmamoğlu nezdinde muhalefete bugüne kadar yapılanların hiç birisi oylarını arttırmadı. Aksine itibar ve oy kaybettiniz.
İmamoğlu’nun kazandığı ilk seçimi iptal ettiniz, aradaki küçücük fark 80 kat arttı.
‘Belediyede “teröristler” çalıştırılıyor’ dediniz, terörle iktisatlı yapmaya çalıştıklarının alayı sizin döneminizde işe alınanlar çıktı.
Fatih Sultan Mehmet’in portresini satıp alıp İstanbul’a getirmesi üzerinden yüklendiniz, İmamoğlu’na halk desteği daha da arttı.
Fatih’in türbesinin önünden geçerken neden elini arkaya attığını sorgulamaya kalktınız, o da tutmadı.
Mustafa Balbay’ın dediği gibi;
“Daha ahmakça ne olabilir sorusuna yanıt aranırken buldular. Dönemin İçişleri Bakanı Soylu’nun kendisi için kullandığı “Yurtdışında Türkiye’yi şikâyet eden ahmağa söylüyorum” cümlesine, İmamoğlu’nun verdiği “Ahmak, İstanbul seçimlerini yenilemeye girişenlerdir” yanıtının üzerine atladılar.
İmamoğlu, Soylu’ya ahmak demişti. Ama şunu unuttular, ahmak sözcüğünü önce Soylu kullanmıştı. Bunun üzerine İmamoğlu’nun YSK üyelerine ahmak demiş olduğunu, bunun kamu görevlisine hakaret suçu oluşturduğunu icat ettiler.
YSK üyelerinin çoğunun, “Biz üstümüze alınmadık” demesine karşın dava açıldı. 14 Aralık 2022’de İmamoğlu’na 2 yıl 7 ay 15 gün hapis cezası verildi, siyaset yasağı getirildi.
Davayı gören hâkim İmamoğlu’nun avukatı Kemal Polat’ın ek savunma istemine, “Zamanım yok” yanıtı vermişti. Çünkü 14 Mayıs 2023 cumhurbaşkanı seçiminden önce İmamoğlu hüküm giymeliydi. Aceleyle alınan karar Şubat 2023’te istinaf mahkemesine gitti. O günlerde şu ikilem konuşuluyordu:
İmamoğlu aday olursa istinaf kararı onaylayacak, yasaklı hale gelecek. Aday olmazsa bekletilecek.
Şimdi bu dava istinafta kullanma tarihini bekliyor.
İmamoğlu’na bir dava da Beylikdüzü Belediye başkanlığı döneminden üretildi. İhaleye fesat karıştırma suçundan açılan davada mahkemenin görevlendirdiği iki bilirkişi de “Burada suç yok” raporu verdi. Savcı üç duruşmadır “Mütalaa yazamadım” diyor!
Ankara’da İmamoğlu ile ilgili sadece “ihale”, “suiistimal” benzeri suçlamalarla kamuoyunun ikna edilemeyeceği, bunun yerine daha ağır konuların arandığı konuşuluyor.
Bu öyle bir “suçlama” olmalı ki olası bir operasyonda yerine belediye meclisinden başkan seçilmesin, Saray atasın!”
Peki İmamoğlu ne diyor?
İmamoğlu ‘bana dokunmayan yılan bin yaşasın’ anlayışının ülkeyi ve toplumu ne hale getireceği noktasında uyarıyor;
“Bugün bizim belediye başkanlarımızın meselesi gibi görenler, öyle kafasını kuma sokarak bunu görmezden gelemezler. Yarın sizin gazetelerinizin, televizyonlarınızın başına gelir.
İnanın, dokunulmazlığı olan milletvekillerinin başına gelecek. Ses çıkartmadan gelişmeleri izleyen iş dünyasının başına gelecek.
Sanatçılar, sporcular… Sizin de başınıza gelecek. ‘Bu konuyla benim ne ilgim var’ diyen kendi halinde vatandaşımın dahi başına gelecek. Çünkü bu tek kişilik mesele var ya, bu otoriter zihniyet, akıl virüsü bedene bulaştı mı tüm vücudu metastaz etmeden, bırakmaz. Ülkemizi ve milletimizi çürütmeye çalışan, işte tam da bu siyasi müsteşarlıkla ya hep beraber mücadele edeceğiz ve onu yeneceğiz ya da herkes sırasını bekleyecek. Bu kadar net.”