Hakan Mengüç’ün kitaplarından biriydi, kitabın adı ‘Gitmeli miyim, kalmalı mıyım’. Arka kapağında ki bir cümle dikkatimi çekmiş olacak ki not almışım. Şöyle yazıyordu orada, ‘’KUSUR BULANLARIN YANINDA, HUZUR BULMAZSINIZ…’’
Hemen hepimizin deneyimlediği, zaman zaman yakındığı, içerlediği, ancak belki de hiç dile getiremediği bir durumun özetini tek bir cümle ile yapmıştı Hakan Mengüç. Sürekli eleştiren, kusur bulan ve negatif bir bakış açısına sahip insanlarla vakit geçirdiğimizde, içsel huzurumuzun olumsuz yönde etkilenmesi kaçınılmaz olur. Eleştirel ve negatif davranışlar, insanın kendine olan güvenini zedeleyip, aynı zamanda stres seviyesini de artırabilir. Genellikle insanlar, kabul gördükleri ve kendilerine değer veren kişilerle bir arada olduklarında kendilerini mutlu ve huzurlu hissederler.
 Huzur ise salt insan değil, her canlının yaşamının olmazsa olmazıdır.  Ona sahip olmak için türlü türlü bedeller ödenir, uğruna mücadeleler verilir. Ancak olumsuz, sevimsiz, kötü niyetli ve bencilce tasarlanmış dış etkenleri göz önünde bulundurduğumuzda huzurlu olmakta, huzurda kalmakta, bazen hiç kolay olmaz…Hemen herkesin çevresinde en az bir tane vardır. Kendisinden çok başkalarıyla meşgul olan ve mütemadiyen birilerinde kusur bulan. 
Kendi kusurlarına dair farkındalığı olan insanların aslında kendilerini düzeltmek ve geliştirmekle meşgul olacaklarını, asıl sorunun bunun bile farkında olmayanlardan kaynaklandığını düşünürüm ben… Bir başkasında ki kusurları ortaya çıkarmaktan ziyade, yapıcı eleştirilerle ve kırıcı olmadan dile getirmektir normal olan. Kusur görmekle, arayıp bulmayı da asla karıştırmamalıyız. Çok ama çok ince bir çizgi bu. Dilimizden, niyetimizden ve üslubumuzdan şüphedeysek, susmak en doğru davranış olacaktır. Tek bir cümle ya da bazen bir bakışla bile, huzur veren değil kaçıran olabiliriz çünkü. Günümüzde çok zor bulunan huzur gibi bir hissi istemeden hiç edebiliriz. Kendimize aslında hiçbir şey katmayacak bu davranışın, karşımızdakinin kalbini kırabileceğini göz önünde bulundurmalıyız. Güller arasında ki dikenleri değil de, dikenler arasında ki gülleri görenlerden olmak çok da zor olmamalı diye düşünüyorum. Bütüncül baktığımızda, birbirimizin eksik yanlarını tamamlamak, örtmek ya da nazikçe düzeltmek koşuluyla herkes mutlu ve huzurlu olabilir aslında. Huzur vermek ve huzurda kalmak için, kusur aramaktan vazgeçmeliyiz. Keza başkaları için kusursuz olmaya çalışmaktan da vazgeçmeliyiz…
 Sonuçta insanız. Kusurlarımız olabilir. Bizi biz yapan bu unsurları görmezden gelemeyiz. Bir başkasının kusurları da onun sürecinde, onun kişiliğinin parçaları ve onun nihayetidir. Bunları bulup çıkarmak, ne ona, nede kusur arayıp bulana fayda sağlar öyle değil mi?
 Huzurumuzu korumak için, stresli çevreden uzaklaşmak, bize zarar veren ilişkileri sonlandırmak, daha fazla yalnız zaman geçirmek gerekebilir bazen ve bu durum bize fedakârlık gibi de gelebilir. Ancak, huzurun verdiği derin tatmin duygusuyla karşılaştırıldığında bunlar, küçük bedeller olarak görülecektir. Ve huzur bu sayede, hep içinizde ve yanı başınızda olacaktır…