TBMM’de Bütçe görüşmeleri başladı.
Bence Meclis’in yasama faaliyetlerinden sonra en önemli en kayda değer çalışmasıdır.
Bütçe önemlidir değerli dostlar! Çünkü bütçe, hangi rejimle nasıl yönetildiğinizin aynasıdır.
Bütçe mizandır, bütçe terazidir.
Bütçe, tarihe not düşülen bir belgedir.
Bu yüzden önemsiyor ve yazılarımda sık sık yer veriyorum.
Yazmıştım, eski sistemde bütçe TBMM’nin onayına sunulur, eğer geçmezse hükümetin düşme sebebi sayılırdı.
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemde ise TBMM tarafından kabul edilmeyen bütçe, bir önceki yılın bütçesinin revize edilmesiyle yeni yıl için uygulanıyor.
Bir diğer handikabı da bütçenin Cumhurbaşkanlığı tarafından hazırlanıp Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından uygulanması ve böylece bütçe yönetiminde iki başlılık oluşmasıdır.
Bu durum, bütçe politikalarında bütünlüğü bozduğu için, ekonomi yönetiminde bağımsızlığı zayıflattığı için, Meclis’i sadece noter makamı gördüğü ve halkın iradesini göz ardı ettiği için tartışmaya açıktır.
2025 bütçesine gelince;
Bütçe giderleri 14 trilyon 731 milyar lira, bütçe gelirleri 12 trilyon 800 milyar lira yani daha şimdiden bütçe açığı yaklaşık 2 trilyon lira…
Bütçede faize ödenecek olan miktar korkunç; O da yaklaşık 2 trilyon lira…
Buna karşılık eğitime ayrılan pay ise sadece 1 trilyon 452 milyar lira…
2002 öncesine göre eğitime ayrılan pay yüzde 17,8’den yüzde 9,73'e düştü.
Eğitim kadar önemli ve stratejik öneme sahip tarım konusunda da düşüş söz konusu ki mesela çiftçi destek programlarına ayrılan pay sadece 135 milyar lira da kalmış. Bu oranın da Anayasal görev olduğu halde ancak bir kısmı tarıma ayrılıyor.
Dolayısıyla pek beğenmedi muhalefet, eğitime, çiftçiye, üreticiye, esnafa verilen desteğin hepsini toplasak bile, faize ayrılan rakamın yanına yaklaşmayan bu bütçeyi pek beğenmedi.
İlk gün yapılan eleştirilerin çoğu bu bütçenin halk bütçesi değil rant bütçesi, üretim bütçesi değil tüketim bütçesi, gariban bütçesi değil tuzu kuruların bütçesi olduğu yönündeydi.
Bütçe içinde çok aradık ama bu bütçenin içerisinde kadını, genci, işçiyi, emekçiyi, emekliyi bulamadık, dediler.
Bu bütçede, Türkiye'nin meselelerinin çözüm yollarını çok aradık ama maalesef bulamadık, dediler.
Bu bütçede, okula giderken ailesinden harçlık alamayan, kaynak kitap almak için kırk kere düşünmek zorunda kalan öğrencimiz olmalıydı.
Mezun olmasına rağmen iş bulamayan, yuva kuramayan, hâlâ ailesinden harçlık almak zorunda kalan ev gençleri olmalıydı.
Eğitim masrafı yüzünden uykusu kaçan ailelerimiz olmalıydı.
Açlık sınırının yarısına tekabül eden bir maaşla sefalete itilen milyonlarca emeklimiz olmalıydı.
İstihdama, sağlık koşullarına ve eğitime ulaşmada zorluk yaşayan engellilerimiz olmalıydı.
Önünü göremeyen, plan yapamayan, üretmekte zorlanan sanayicimiz olmalıydı.
İşletmesinin kapısına kilit vurmamak için büyük bir mücadele eden milyonlarca esnafımız olmalıydı,
Yoğun çalışma koşulları altında işini yapmaya çalışan aile hekimlerimiz başta olmak üzere tüm sağlık çalışanlarımız olmalıydı.
Ektiği ürüne bir yıl boyunca baktıktan sonra mahsulünü tarlada bırakmak zorunda kalan çiftçimiz olmalıydı.
Yıllarca emek verip prim ödedikten sonra emeklilik hakkını kazanamayan kademeli emeklilik mağdurlarımız olmalıydı.
Atama bekleyen öğretmenlerimiz, kadrolu çalışma hakkından mahrum bırakılarak güvencesiz koşullarda çalışan taşeron işçilerimiz olmalıydı.
Ama maalesef bunların hiçbiri bu bütçede yok, dediler.
Ve dediklerine göre, bütçenin aslan payı her yıl olduğu gibi bu yıl da rantiyeciye, bir avuç mutlu azınlığa bırakılmış.
Yine en çok faiz lobisi, yine en çok bankalar, yine en çok beşli çeteler kazanacakmış.
Hâl böyle olunca, uygulanan yanlış ekonomi politikalarından dolayı ümidi kalmayan insanlarımız nasiplerini başka yerlerde arar hâle gelmiş. Milletimiz umudu bütçede değil, başka yerlerde aramak zorunda kalıyormuş.
Orası neresiymiş? Elbette ki ganyan bayileri, piyango satış merkezleri…
Tabi burada sanal kumar sebebiyle çöken aileleri de unutmamak yazım.
Bütçenin sadece ekonomik değil sosyolojik bir gerçeklik olduğunu, yetersiz bütçelerin sosyal patlamalara sebep olduğunu da elbet…