Marketlerin kasalarında eş zamanlı yoğunluktan zaman zaman kuyruklar oluşabiliyor. Önceden bir kasa daha açılsın gibi talebimiz olurdu ve hemen yanda ki kasa da hizmete açılırdı. Ekonomik sıkıntılardan olacak, zincir marketlerde dahi artık bir kasa daha açılamıyor, keza olması gerekenin altında kasiyerleri var. Konu şu ki; Adamın biri geliyor ve sırada ki insanları görmezden gelerek, en öne geçip veriyor ürünlerini, herkesi yok sayarak ödemesini yapıp çıkıyor marketten... Ancak sırada biz varız, bizde buradayız, sıra benim siz ne yapıyorsunuz demeye korkuyoruz. Taksiye biniyoruz örneğin, gideceğimiz yeri ve hangi güzergâhtan gitmek istediğimizi söylüyoruz. Şoför istediği yerden, birde hiç istemediğimiz manevralarla inisiyatif kendinde ilerliyor ve biz ses çıkaramıyoruz. Yaya geçidine park eden aracın şoförüne, trafikte trafiğin akışını kesmek suretiyle, yolun ortasında dakikalarca mal indiren aracın sürücüsüne de, ‘’ne yapıyorsun kardeşim’’ diyemiyoruz. Pazarda ürün seçmeye, kötü ürün veren esnafa ürününü iade etmeye korkuyoruz. Kimin cebinden bıçak, kimin belinden silah, kimin ağzından küfür çıkacak bilmiyoruz ve artık korkuyoruz…

***********************

Sabah erken saatlerde kent parktan geçmeye, yine erken saatlerde millet bahçelerinde yürümeye, kestirme diye adlandırdığımız ara sokaklara girmeye, çocuğumuzu kör karanlıkta okula yalnız göndermeye korkuyoruz. Kızımızın işten çıkışını ne yazık ki pencerede bekliyoruz. Bugün çocuğumu okuldan almaya yetişemezsem, yalnız dönmek zorunda kalırsa diye de korkuyoruz biz. Çalıştığımız işyerinden hakkımız olanı istemeye de korkuyoruz. Yeşil ışıkta bile karşıdan karşıya geçmeye, bulvarda bisiklet ve motor bisikletler yüzünden rahat rahat yürümeye korkuyoruz.

Şimdi biz salt kadın olarak değil vatandaş olarak, yetişkin yada çocuk olarak Çark caddesinde salına salına yürüyemeyeceksek ,fuhuş yuvası oldu dedikleri AVM’lerde oturamayacaksak, gençler eşleri yada sevgilileriyle elele kol kola kalabalıklara karışamayacaksa, karışırlarsa da tedirgin olacaklarsa ,kadınlar parklarda oturup soluklanamayacak, yaşlılar bir bankta oturup huzurla gazetesini okuyamayacaksa ne anlamı bu var ki bu parkların ,bankların, yatırımların, millet bahçeleri ve Avm’ lerin…Sokaklarda herkes pimi çekilmiş bomba gibi. Kalabalık yerlerde olmaktan imtina ediyoruz. Bu şehrin vatandaşı olarak kendimizi şehrimizde yuvamızda gibi değil de, uçurumun kenarında gibi hissediyoruz. Hava karardığında dışarda olmak istemiyoruz. Keza bir de ne idüğü belirsiz insanlar, dilini anlamadığımız niyetini çözemediğimiz simalar sardı her yanımızı biz kor-ku-yo-ruz.

*********************************

Mavi durakta özellikle akşam saatleri trafik yoğunluğu yaşanır. Bu anlarda aracımızın içinde bile tedirginiz. O yoğunlukta, kim kiminle kavga eder, kim kime ateş eder de serseri bir kurşunun hedefi olurum endişesindeyiz artık. Gerçekten uçurumun kıyısındayız, gerçekten insanlar pimi çekilmiş bomba gibi, kim nerede nasıl patlayacak, kime nasıl zararı dokunacak endişesinde ve bekleyişindeyiz. Dolmuşçular, taksiciler, esnafı simitçisi, agresif ve gergin. Kimsenin yüzü gülmüyor şehirde. Sokakta bir kadın şiddet görüyor, öldüresiye dövülüyor, hatta bıçaklanıyor, herkes sus pus. Eskiden olsa, niyeti bozuksa bile bu şehirde böyle bir şeye kimse cüret edemezdi. Bilinirdi ki kadına sahip çıkılır, bilinirdi ki uzlaşma sağlanır, bilinirdi ki haklı haksızdan ayrılır. Oysa bugün ve her geçen gün şiddete meyilli ve buna seyirci insan sayısı artıyor bu şehirde. Herkes Ali kıran baş kesen. İş yerleri taranıyor, şehrin göbeğinde soygun yapılıyor, kardeş kardeşi vuruyor, arkadaş arkadaşını dolandırıyor. Bırakın pazarları, market ve manavlarda ‘tadına bak istersen alma’ diyen naif ve hürmetkar esnaf gitti, ‘’almayacaksan bakma’’ diyen esnaf aldı onların yerini. Dükkanına gelen müşterisine, çay ikram etmeden göndermeyen vatandaşlardık, hangi ara içeri girenin yüzüne bile bakmaz olduk, hani müşteri velinimetimizdi? Hangi ara böyle dönüştük, hangi ara böylesi kötü bir biçime evrildik biz?

                                        Devamı yarın….