Bahçeli eliyle gerçekleştirilen AKP/MHP yakınlaşmasının ilk gerekçesi AKP’yi PKK’nın kucağına bırakmamaktı.

Henüz ilk temas sağlandığında, karışık kafaları şu sözleriyle ikna etmişti; “Ne yapmamı bekliyordunuz? Bıraksaydım da Ak Parti ile HDP beraber mi olsalardı? Kimse kusura bakmasın. MHP’nin bitmesi pahasına bile olsa Ak Parti ile HDP’nin Ülkeyi beraber yönetmesine izin vermem.“

İnananlar inandı ama bizim gibi hainler bu süreci sürekli eleştirdik. Karşılığında saldırılara uğradık, ihanetle suçlandık.

O inananlar, pardon ikna edilenler, seçimleri kazanma uğruna, PKK’nın namaz kılan türevi Hizbullah çetesiyle ittifaka dahil olmalarını da bir şekilde hazmettiler.

Bu sefer ki gerekçe; ‘Ne yani, ülkenin yönetimini hain CHP’ye, altında PKK’yı gizleyen ihanet masasına ve zillet ittifakına mı bırakalım’ oldu. Ve tuttu…

Ve nihayet sıra ‘Apo’yu salalım, gelsin TBMM’de konuşsun, PKk’ya silah bıraktırsın’ söylemine ve icraatına geldi.

Haliyle “Ne yapmamı bekliyordunuz? Bıraksaydım da Ak Parti ile HDP beraber mi olsalardı? Kimse kusura bakmasın. MHP’nin bitmesi pahasına bile olsa Ak Parti ile HDP’nin Ülkeyi beraber yönetmesine izin vermem“ gerekçesi tamamen çöktü.

Şimdi bakıyorum da eski yol ve dava arkadaşlarımızın çoğu, bu hamlenin altında hala bir devlet aklı, üst akıl arıyor, bizim gibi aykırı sesleri de ‘sizin aklınız ermez, sizin bilmediğiniz şeyler var’ diye susturmaya çalışıyorlar.

Çoğumuzun yetiştirme tarzı malumunuzdur.

‘Büyüklerin işine karışma, senin aklın ermez, büyüklerin mutlaka bir bildiği vardır’ diye diye bizi sorgulamayan, eleştirmeyen, ne denilirse denilsin itaat eden ve hatta itaat etmeyi şeref bilen(!) bireyler haline getirdiler.

O bireylerin bir araya gelmesiyle de ‘sürü’ oluştu.

Ve o sürüyü diledikleri gibi güttüler, gütmeye devam ediyorlar.

İlginç bir kamyon arkası yazısı ki, ilk gördüğümde arabayı sağa çekip dakikalarca düşünmüş ve ansiklopedilere sığmayacak bir anlatımı ve yaşadıklarımızı bir cümleye sığdıran bu aklı takdir etmiştim.

Şöyle diyordu; “Boşuna beni takip etme, ben de yolumu şaşırdım!”

Bunu paylaştığım yakın dostlarımın çoğu, bu yazıyı benim gibi okumadılar. ‘Hadi len oradan, çoban yolunu şaşırır mı hiç’ dediler.

Öyle ya bizim lider/reis/şeyh/mürşit dediklerimizin ve öyle bildiklerimizin, hata yapma, yanlış yapma gibi insani vasıfları(!) yoktu, olamazdı.

Peygamber bile hata yapar, onlar yapamazdı!

Neyse, ben hala o kamyon arkası yazısını bir uyarı olarak görsek mi diyorum.

Hatta o kamyon arkası yazısını, gerçekten de yolunu şaşıran ama şaşırdığını bilecek kadar tevazu sahibi olan ve hatta sürüsüne ‘beni takip etmeyin’ sinyali vererek vicdan azabını hafifletmeye çalışan bir çoban/lider/reis uyarısı olarak kabul etsek mi?

Önceki açılım sürecini eleştirmek için sarfedilen şu söz mesela; “Bölücülüğün yok haritası gururla sunulmuştur. Türk milleti bu olanları sıradan kabul edemez, normal görmeyecektir. AKP’ye oy veren kardeşlerim, bir umuttur diye oy verdiğiniz parti PKK’ya beyaz bayrak çekti, görmeyecek misiniz? Arkasında durduğunuz parti Türkiye’yi teröristlere tapulamak üzeredir anlamayacak mısınız?”

Bu sözden, ‘gün gelir ben yolumu şaşırırsam veya rehin alınırsam, ellerim kollarım bağlanır ve dilim lal olursa, şimdi söylediklerime aldırmayın’ sinyali alabilir miyiz acaba?

Bir umuttur diye oy verdiğiniz parti beyaz bayrak çekti, görmeyecek misiniz derken bu. Bugünler için bir uyarı olabilir mi?

Arkasında durduğunuz parti Türkiye’yi teröristlere tapulamak üzeredir anlamayacak mısınız cümlesi bugün nasıl tavır takınmamız gerektiği anlamında bir sinyal olabilir mi?

Valla ben böyle durumlarda ilk söz ile son söz arasından ilkini tercih edenlerdenim.

Ben hala; “İki yanlıştan bir doğru çıkmaz, tekeden süt sağılmaz, Recep Tayyip Erdoğan’dan da Cumhurbaşkanı olmaz. Siyasi görüşü, fikri aidiyeti mezhebi ve yöresi ne olursa olsun, ister AKP'li, ister MHP'li, ister CHP'li olsun, her vatan evladı Cumhurbaşkanı olabilir, ne var ki Erdoğan olamaz, milletin terazisi bu sıkleti çekmez” sözünün geçerli olduğuna inanıp öyle davrananlardanım.

Sizi de tavsiye ederim.

Diyeceksiniz ki “'Teröristlerle masaya oturmak karakterimize ve cibilliyetimize asla uymaz. Terörist Elebaşını bırakacak tek bir iktidar olur, o da HDP'nin içinde olduğu zillet ittifakı iktidara gelirse” deyip arkasından İmralı ile ittifak edenleri hasıl yorumlayacağız?

Valla ben o sürüden değilim, ancak kendi sürüm ve çobanımla ilgiliyorum yapabilirim!