10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü'nde, basının önemi üzerine pek çok şey söylenir. Basın mensuplarının, çağdaş toplumun temel taşı olan bilgilendirme görevini üstendiğine vurgu yapılır. Ancak şu gerçek asla göz ardı edilmemelidir: Basın hala özgür değildir. Haberlerin hangi süzgeçlerden geçtiği, hangi gerçeklerin karartıldığı ya da neyin ne şekilde sunulduğu, basının bağımsızlık özleminin önüne engeller koyuyor.

Bugün gazeteciler, sadece doğruları aktarabilmek için bile kıyılardaki keskin kayalıklarda yol almak zorunda. Basın mensupları, baskının ve sansürün yoğun olduğu bir ortamda, hakikat için savaşıyor. Kamuoyunun gerçekleri öğrenme hakkına hizmet etmek yerine, genç gazetecilerden deneyimli kalemlere kadar pek çok kişi, birilerinin menfaatlerini koruma zorunluluğuyla karşı karşıya bırakılıyor. Peki, gerçek özgürlük ne zaman gelecektir?

Basının özgür olmamasının ardında, ekonomik ve politik bağımlılıkların çok büyük rol oynadığı açık bir gerçek. Yönetimler, ellerindeki maddi destekler ya da yaptırımlar aracılığıyla gazetelerin ya da televizyon kanallarının rotasını belirliyor. Böyle bir yapı içerisinde gazetecilik yapmaya çalışan kişiler, ya maddi imkânlardan mahrum bırakılma ya da karşılarına dikilen devasa davalarla susturulma riskiyle karşılaşıyor.

Bir diğer ciddi sorun ise gazetecilere ve mesleklerine hak ettikleri saygının verilmemesidir. Gazeteciler, bilgiye ulaşabilmek için tüm engelleri aşarken, bazen ne kendi yaşamlarından ödün vermekten çekinir ne de zor sorular sormaktan geri durur. Ancak bu emeğin ve çabanın karşılığında aldıkları sadece bir günün takdiridir. Oysa çağdaş ve demokratik bir toplumda gazetecilere verilen değer, sadece sembolik olarak var olmamalı; sosyal, ekonomik ve hukuki alanlarda da kendini göstermelidir.

Bugün 10 Ocak’ta şunu bir kez daha düşünmek gerekir: Gerçek özgür basın nasıl oluşturulabilir? Cevap basit: Gazeteciler korkusuzca mesleklerini icra edebilmelidir. Baskıdan uzak, manipülasyondan arınık bir ortam ancak şu şekilde yaratılabilir; medyaya maddi ve manevi destek sunan bir sistemle. Bu sistem, ne ekonomik kıskaca alınmış gazetecileri ne de politik çıkarlarla yoğun bir sansürü barındırabilir. Medya mensuplarına bu günde verilen "müevazı kutlama" lafı, ancak bu koşulların değişmesiyle anlam kazanacaktır. Bugün tüm gazetecilerin görevlerine devam edebilme ve doğruyu yazabilme hakkının korunması dileğiyle, sadece gazetecilik değil; hakikatin sesi de özgürleşmelidir.