SANATÇILAR kutup yıldızı gibidir… Kendileri bu dünyadan göçse de, tıpkı kutup yıldızı gibi orada durur, aydınlatmaya devam ederler…
Geçen hafta sonsuzluk âlemine yolcu ettiğimiz arabesk müziğinin en iyilerinden olan Ferdi Tayfur da, müzikseverlerin gönlünde bir “kutup yıldızı” gibiydi...
Ta 1975’li yıllarda başlayan müzik serüveni, önüne yeni Ferdi’ciler katarak devam edecek. Çok sevilen şarkıları yine dillerde ve gönüllerde terennüm edilecektir.
Kendi anlatımıyla genç yaşta babasını kaybettiği için doyasıya “baba” diyemeyen bir sanatçıdır…
İlkokulu dahi okuyamayan, lakin insanların gönül teline dokunan; aşklarına, sevgilerine, muhabbetlerine renk katan, seslendirdiği şarkılar dilden dile dolaşan bir sanatçıdır…
Onun bir sınıfı, bir sırası, bir öğretmeni, okul bir numarası olmadı, belki de yıllarca bu özlem ile dokundu bağlamanın, gitarın teline, bu özlemle kelimeleri, sözleri dizdi ardı ardına… Şiir yazdı, beste yaptı ve bunları seslendirdi.
2000’li yılların başından beri birtakım sağlık sorunları çekiyordu. Yüksek şeker ve tansiyon, böbrek ve damar sorunları sanatçının hayatını son yıllarda zehir etmişti. Lakin o belli etmiyor, her zaman iyi şeyler söylüyor, iyi anılmak istiyordu.
Geçirdiği kısmi felce rağmen, ayakta duruyor, son ana kadar hitap ettiği kitleye iyi mesajlar vermek istiyordu…
GÜLHANE KONSERLERİ UNUTULMAZ
Benim de İstanbul’a yeni gittiğim yıllardı. İlk konserine 1976 yılında, hani rekorların kırıldığı Gülhane konserine gitmiştim…
Ne mümkündü sahneye yanaşmak; Ferdi Tayfur’un bulunduğu ortamda bulunmak bile yetiyordu hayranlarına… Ertesi günü tüm gazetelerde “Ferdi Tayfur, Gülhane’yi inim inim inletti. 200 bin hayranı, onu yakından görmek için birbiriyle yarıştı” türünde manşetler atıyordu.
İstanbul’un ufku, Anadolu’dan gelen bu saf ve temiz müzisyenler ile çalkalanıyordu. Gazinolar, onların hayranları ile doluyor, TRT’nin o yıllardaki siyah beyaz ekranı, yine onlarla şenleniyordu…
Ferdi Tayfur Adana’dan…
İbrahim Tatlıses Şanlı Urfa’dan…
Müslüm Gürses Şanlıurfa’dan…
Orhan Gencebay ise Samsun’dan çıkmıştı yola…
Zaten İstanbul da Anadolu’nun bir kesiti değil miydi?
Her biri de ayrı seviliyor, plakları, kasetleri “yok” satıyordu o yıllarda… Anadolu’nun çeşitli şehirlerinden gelen bu gençler sanatçılar, sevenlerin, genç nesillerin duygu dünyasını zenginleştiriyor, sundukları nameler, dillerde, sevgiliden sevgiliye ulaşıyordu.
Susadım Çeşmeye Varmaz Olaydım, Emmoğlu, Hatıran Yeter, Birsen Uzaklarda Kimler Ağlıyor, Yüreğimde Yara Var, Bana Sor, Huzurum Kalmadı, Ben De Özledim Ben De, Dur Dinle Sevdilim, Ayrılığı Bana Sor, Sıra dağlar, Yaktı Beni, Sabahçı Kahvesi…
İşte bir çırpıda aklına gelenler… Böyle sevilen yüzlerce eseri vardı Ferdi Tayfur’un…
TOPLUM, “BABA” LAKABINI UYGUN GÖRDÜ
Sanatçılara en büyük payeyi, yine onların sevenleri takdim eder. Tabii ki vefat eden bir “arabesk” sanatçısı olduğu için, bu müzik türünün iyilerini konu ediniyoruz.
Yoksa, Türk Sanat Müziğinde, Türk Halk Müziğinde ve Türk Pop Müziğinde de değerli sanatçılarımız fazlasıyla vardır.
Fakat arabeskin krallarına, sevenleri “baba” lakabını çoktan yakıştırmıştı… Biz de onları Orhan Baba, Müslim Baba, Ferdi Baba ve İbo ya da İmparator gibi yakıştırmalarla anıyorduk.
İşte bu “baba”lardan birini daha, Ferdi Baba’yı da sonsuzluğa uğurladık.
Yıllar önce Müslim Baba’yı uğurladığımız gibi…
Nasıl Müslüm Gürses’in hayranları onun, unutulmaz eserlerini seslendiriyorsa, Ferdi Tayfur’un eserleri, şarkıları ve filmleri de yine hayranlarının dilinde, gönlünde olacak.
İşte sanatçıların ölmezliği buradan geliyor…
Onlar daima bir “kutup yıldızı” gibi sevenlerinin kalbinde, gönlünde hem de başköşede yerlerini korurlar… Müslüm Gürses’in unutulmadığı gibi…
YAĞMURA RAĞMEN İNSAN SELİ
İşte bir babayı daha sonsuzluğa yolcu ettik. Ferdi Tayfur’un AKM’deki uğurlama töreni de görkemli geçti… Yakınları, hayranları ve Türkiye’nin sanatçıları oradaydı…
Yakın arkadaşları, Orhan Gencebay, İbrahim Tatlıses ve şair Ahmet Selçuk İlkan duygulu konuşmalar yaptı. Her biri de Ferdi Tayfur’un farklı yönlerini dile getirdi, izleyenlere heyecanlı ve hüzünlü anlar yaşattı.
Alkışlar alan bir konuşmayı da AKM’deki din görevlisi yaptı. Maddi ve manevi âlemin yolculuğuna vurgu yapan ilahiyatçının son sözlerini ise Ferdi Tayfur’un sevilen şarkısı ile tamamladı:
“Hatıran Yeter!”
Hayranları ve sevenleri İstanbul’un yoğun yağmuruna rağmen önce AKM’ye sonra da son görevin yapıldığı Levent’deki Barbaros Hayrettin Paşa Camii’ne akın etti. Ve İkindi namazı sonrası kılınan cenaze namazı sonrası arabeskin prensi olarak da sunulan Ferdi Tayfur, berzah âlemine yolcu edildi.
Evet… Bu dünyadan sesiyle, sasıyla, söylemleri ile filmleri ile ve duruşu ile adam gibi adam bir Ferdi Tayfur geçti.
Ölüm asude bir yolculuktur…
Yunus Emre, asırlar öncesinden “Ölürse tenler ölür, canlar ölesi değil” diyor. Biz de buna inanıyoruz…
O şimdi, gökyüzünde tıpkı parlayan bir yıldız gibi, oradan, arş-ı alemden çok sevdiği hayranlarına bakıyor, oradan el sallıyordur…
Mevla’m gani gani rahmet eylesin… Sevenlerine, hayranlarına, sanat dünyasına ve Tayfur ailesine başsağlığı diliyorum…
*******************
ANLAMLI SÖZ
“Sanatsız bir toplumun hayat damarlarından biri kopmuş demektir…”
GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
********************