SEÇİMLERE bugün itibariyle 59 gün kaldı… Yaklaştıkça da partilerdeki çalışmalar yoğunlaşıyor… Bununla birlikte karşılıklı salvolar, göndermeler ve işin tabiatı gereği (!) çamur atmalar da yoğunlaşıyor…
Seçime katılan tüm partilerin elbette ki en büyük hedefleri İstanbul, Ankara ve İzmir gibi büyük şehirlerde yönetime talip olmak… Yönetim olmasa bile bazı kozmopolit ilçelerde söz sahibi olabilmek…
Heyecan ve yarış zirvede…
Vaatler peş peşe sıralanıyor…
Vaatlerin arasına, rakipleri hicvedici olaylar sıkıştırılıyor…
Aslında “Tencere dibin kara, seninki benden kara” meselesi…
Bugün eleştirilen şeyleri, geçmişte daniskasıyla kendisi yapmış!
Bugün, rakip adayları belli konularda suçlarken, geçmişte aynısının fazlasını yapmış… Ama insanlarımız -ne yazık ki- bazen balık hafızalı olabiliyor… Geçmişi yaşanmamış sayıyor… Verilen sözlerin yerine getirilmediğini hemencecik unutuyor…
BU TARZ BİR ANLAYIŞ NE GETİRECEK?
Daha önce Altılı Masa’nın önemli figürlerinden olan İyi Parti, son iki ayda ortaya koyduğu tutum ve davranışlarla şaşırtmaya devam ediyor…
Genel Başkan Meral Akşener, daha önceki genel seçimlerde Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ı Cumhurbaşkanlığı adayı olarak lanse etmişti…
Olmadı… Bu kez, “Hiç olmazsa Cumhurbaşkanı Yardımcısı olsunlar” diye diretti…
Altılı Masa’yı da bu nedenle 24 saatliğine terk etti.
Aynı Meral Akşener, dün kol kola birlikte seçimlere gittikleri söz konusu adayların karşısına, bu defa İYİ Parti’den oldukça seçkin rakipler çıkarıyor…
Ve işin en acıtıcı yanı; kazanamayacaklarını bile bile…
31 Mart’taki yerel seçimlerin İstanbul’da Ekrem İmamoğlu ile Murat Kurum, Ankara’da ise Mansur Yavaş ile Turgut Altınok arasında geçeceğini Allah da biliyor kul da…
Durum böyle iken İYİ Parti yönetimi hangi akla hizmet ediyor, kimlerin değirmenine su taşıyor?
“ÖZÜBAŞIMA” BU KADAR SIĞ BİR ANLAYIŞ MI?
Genel Seçimler sonrası Millet İttifakı’ndan “kesinkes” ayrıldığını ve yola tek başına devam edeceğini her fırsatta dile getiren genel başkan Meral Akşener, bir de “kendi göbeğimizi kendimiz keseceğiz” anlamına gelen “Özübaşıma” terimini sık sık kullanmaya başladı.
Aslında, tüm Altılı Masa bileşenleri, seçim sonrası her biri bir tarafa saçılma yerine bu birlikteliği devam ettirselerdi; şimdi her bir partinin şehir, ilçe ve beldelerde kazanacağı belediye başkanlıkları olacaktı.
Çünkü ayrışma değil, anlaşma olacaktı…
Çünkü, bir yerde hangi parti güçlü ise, hep birlikte ona destek verilecekti…
Ve bu tarza bir yerel seçim çalışması sonrası “kazan kazan” formülü ile Altılı Masa’nın tüm bileşenleri kârlı çıkacaktı…
BU PARÇALANMA AKP’YE YARAR
Ama olmadı…
Durum çok farklı bir yere evrilmeye başladı… Öyle bir evrilme ki, her bir bileşen, Altılı Masa’nın diğer bir tarafını örseliyor… Ve politikasını bunun üzerine monte ediyor…
Bu durumda seçime gidildiği zaman, her daim en büyük parti ya da “birliktelik” daha karlı çıkacaktır. Bu da ağırlıklı olarak Ak Parti ile MHP’nin oluşturduğu Cumhur İttifakı’dır.
Şimdi İstanbul ve Ankara’ya bu açıdan bakalım;
Geride kalan yerel seçimlerde CHP, İyi Parti, Vatan Partisi, Gelecek Parti ve dolaylı olarak da HDP’nin oylarıyla Ekrem İmamoğlu İstanbul’da, Mansur Yavaş ise Ankara’da başkanlık koltuğuna oturmuştu.
Şimdi bu birlikteliklerin olmayacağı seçimde bu defa karşılarında daha bir kemikleşmiş, AK Parti, MHP, Yeniden Refah Partisi, Hüdapar gibi partiler kemikleşmiş durumda…
Burada Ekrem İmamoğlu ile Mansur Yavaş’ın tek bir avantajı var… Onlar, son 4 yılda gösterdikleri performans ve yöneticilik anlayışı ile aslında hem Ankara’da hem de İstanbul’da yaşayan insanların sevgilisi oldular.
İcraatları ve ortaya koydukları “halka dönük” belediyecilik anlayışı ile her partilinin gönlünü kazandılar… İki başkan için, böylesine devasa iki dünya kentini başarı ile çalmadan, çırpmadan yönetmeleri büyük bir tecrübe oldu…
Artık iki başkan da hem oldukça tanınıyor ve seviliyor…
Bakalım bu tutumları, 31 Mart’ta seçmen nezdinde nasıl bir karşılık bulacak…
ANLAMLI SÖZ
“Düşüncelerinden dolayı hakaret gören, aşağılanan insanların yaşadığı toplumda; gerçek demokrasiden söz edilemez…”
Isaac Newton
