Eskiden meyve yemek, sağlıklı bir yaşam tarzının ayrılmaz bir parçasıydı. Büyüklerimiz, tarladan taze toplanmış meyvelerle büyüdü. Organik ve doğal olan bu meyveler, vitamin ve mineral deposu olarak kabul edilirdi. Ama ne olduysa, endüstriyel tarımla birlikte meyve yeme alışkanlığı da şekil değiştirdi. Bugün marketlerde bulduğumuz meyveler, eskisine kıyasla neredeyse iki katı şeker içeriyor. Artık sağlıklı diye yediğimiz meyveler, aslında kilo aldıran karbonhidrat bombalarına dönüştü.
Endüstriyel tarım, yalnızca daha fazla ürün elde etmek için meyveleri büyütmekle kalmadı; aynı zamanda tatlarını da değiştirerek tüketiciye daha cazip hale getirdi. Ama bu “tatlı” meyveler aslında gizli bir tehlike barındırıyor. Doğal şeker oranları, meyvenin genetiğiyle oynanarak arttırıldı ve bu, meyveyi doğal bir besin olmaktan çıkardı. Eski meyveler su oranı yüksek, şekeri dengeli ve vücuda yararlı enzimler içerirken; şimdiki meyveler, adeta rafine şeker yüklü tatlılar gibi. Sonuç? Fazladan alınan şeker vücutta hızla yağa dönüşüyor ve bu, kilo artışına yol açıyor. Bugün meyveler, diyet listelerinin baş tacı olmak yerine, karbonhidrat kategorisinde neredeyse “düşman” olarak anılıyor.
İronik bir şekilde, sağlıklı beslenme alışkanlığı edindiğini düşünen birçok kişi, her gün meyve yiyerek farkında olmadan fazla şeker tüketiyor. Aslında yediğimiz elmanın ya da üzümün içinde ne kadar şeker olduğunu hiç sorguluyor muyuz? Eskiden yediğimiz bir elma ile şimdiki elma arasında dağlar kadar fark var. O eski, küçük ama besleyici elmaları hatırlayanlar bilir; şimdikiler kocaman, parlak ve aşırı tatlı. Ama o tat, bize sandığımız kadar iyi gelmiyor. Vücudumuz fazla şekerle baş edemiyor ve kilo almak kaçınılmaz oluyor.
Mesele sadece kilo almak da değil. Şekerin metabolizma üzerindeki olumsuz etkileri herkesin malumu. Fazla şeker, insülin direncine, diyabete ve kalp hastalıklarına davetiye çıkarıyor. Yani artık meyve yemek, sadece kilo aldırmakla kalmıyor, aynı zamanda ciddi sağlık problemlerinin de kapısını aralıyor. Sağlıklı diye tükettiğimiz meyvelerin bu hale gelmiş olması gerçekten üzücü.
Peki, ne yapacağız? Doğal yöntemlerle yetiştirilmiş, genetiğiyle oynanmamış meyveye nasıl ulaşacağız? Aslında cevap basit: Organik tarıma yönelmek ve yerel üreticiyi desteklemek. Endüstriyel tarımın gölgesinde kalmış büyük marketlerden aldığımız meyveler yerine, pazarlardan, köyden gelen ürünlere yönelmek. Daha küçük, daha az tatlı ama daha doğal meyveleri tercih etmek gerekiyor. 
Unutmamak gerekir ki, doğa bize ne sunuyorsa ona göre hareket etmeliyiz. Meyve, doğanın bir armağanıdır ama onu ticari bir meta haline getirdiğimizde sağlığımızı kaybetme riskiyle karşı karşıya kalıyoruz. Şu an yediğimiz meyveler, eski doğal halleriyle çok az ortak nokta taşıyor. Sağlık için tükettiğimiz bu meyveler, aslında gizli birer şeker deposu haline gelmiş durumda.
Endüstriyel tarım her ne kadar daha fazla üretim ve kazanç sağlasa da, aslında sağlığımızı uzun vadede tehlikeye atıyor. Doğal denge bozuldu ve bu bozulmanın sonuçları bize kilo artışı ve sağlık sorunları olarak geri dönüyor. Meyve yemek artık sağlıklı mı? Eğer endüstriyel tarımın ürettiği meyvelerden bahsediyorsak, cevabımız ne yazık ki hayır.
Endüstriyel tarımın getirdiği “tatlı” tuzaktan uzak durmak, gerçek sağlığı bulmamız için atmamız gereken ilk adım.