Kamuda Tasarruf ve Verimlilik Paketi açıklandı.
Bu paket ve içeriği, 22 yıllık iktidarın turnusol kağıdı veya adeta iktidarın ekonomik röntgeni gibi…
Öyle ya sen bugün bunları tedbir diye açıklıyorsan, 22 yıldır yaptıklarını ve yapamadıklarını ifşa etmiş olursun.
Çünkü bugün tedbir diye ortaya koydukların bir sosyal hukuk devletinin olmazsa olmazlarıdır.
Normal bir ülkede olması gerekenleri bugün "tasarruf" diye önümüze koyuyorsanız, şimdiye kadar neredeydiniz derler.
Yıllardır yaptıklarınızı başka ülkelerle kıyasladık.
Alman Başbakan tarifeli uçakla seyahat ederken, sizin bu yaptığınız yanlış dedik.
Makam araçları sayımız neredeyse tüm Avrupa ülkelerinin toplamıyla eşit dedik.
Şimdi, 22 yıl sonra aklınızın başınıza gelmesini alkışlayacak halimiz yok.
Siz de sakın ola ki programınızı ve kendinizi kurtarıcı olarak göstermeyin çünkü batıran sizsiniz.
Biz uyarırken ‘canım makam araçları çerez parası bile değil’ dediniz, bugün tasarrufu oradan başlatıyorsunuz.
“Kamuda yönetim kurulu ücretlerine üst sınır getireceğiz. Sınırı aşan kısımlar bütçeye gelir olarak kaydedilecek” diyorsunuz, güzel!
Yıllardır uyardığımız ve eleştirdiğimiz birden fazla maaş meselesi, ülke ekonomisini ne hallere soktuysanız artık, bugün hazineye gelir kaydedilecek çapta önemli bir vaka haline gelmiş demek ki.
Delik o kadar büyük ki, tasarruf paketinizle elde edilecek gelir çok komik bir rakam.
Sizin bütçenizde öngörülen bütçe açığı 2.7 trilyonluk, tasarruf paketinizle o da becerebilirseniz gelecek olan 100 milyar liracık.
Bu bütçe açığı neden oluşuyor? Savaşa mı girdik? Atom bombası mı yedik?
İşte, normal bir ülkede olması gerekenleri bugün "tasarruf" diye önümüze koyuyorsunuz derken kastımız bu.
Dolayısıyla şimdi vatandaşın cebinden değil, itibarınızdan tasarruf yapma zamanı geldi geçiyor.
Ama görünen o ki sizin pakette alışkanlıklarınızdan ve itibarınızdan yine taviz yok.
İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu’nun dediği gibi;
“İktidarın, “Kamuda Tasarruf” adlı şovunu izledik. Şovda ne vardı derseniz, “memur servislerini kaldırmak” vardı. İhale şampiyonu malum şirketlerin affa uğrayan milyarlarca dolarlık vergi borçları yoktu.
Parası döviz cinsinden peşin ödenen kamu ihaleleri yoktu.
‘Beyefendi’nin yazlık ve kışlık sarayları yoktu.
Sayısı belirsiz uçak ve otomobil filoları elbette yoktu.
Görevi meçhul danışman orduları yoktu.
Amca, dayı, enişte kontenjanından yönetim kurulu üyesi yapılmış binlerce akraba da yoktu.
Peki ne vardı? Emekli, memur, işçi, öğrenci, öğretmen kemer sıksın.
Siz ne yapacaksınız efendiler? Milletin boğazını sıkmak dışında bir şey yapacak mısınız?”
Saadet partisi Lideri Karamollaoğlu da eleştirdi;
“Dün bunlar çerez parası diyenlerin, itibardan tasarruf olmaz diyenlerin, 22 yılın sonunda tasarrufun bir ihtiyaç olduğunu hissetmiş olmaları bile önemli bir adımdır.
Ancak alınacak bu tedbirlerin, bütçenin sadece binde birine tekabül edecek olması ise; tıpkı kanseri aspirinle tedavi edeceğini iddia etmek gibidir ve tam bir komedidir.”
CHP yetkilileri zaman kısıtlamasını da manidar buldular.
Haliyle soruyorlar;
“Neden 3 yıl Sayın Şimşek? Tasarruf, devlette niye bir alışkanlık olmuyor? Niye 3 yıl?
Cevabını biz verelim, 4 yıl sonra seçim var. Seçim ekonomisi uygulanacak. Sorumlusu biz değiliz sizsiniz. Ne 3 yılı ya!”
CHP eleştirisinin en önemli cümlesi şu; “Tasarruf, devlette niye bir alışkanlık olmuyor?”
Niye zorunlu bir davranışken alışkanlıklara kurban ediliyor?
Bu devleti, kurallar ve kurumlar devleti olmaktan kim çıkardı?
Ekonomistler de tepkili haliyle;
Mahfi Eğilmez; “Öncelikle Beştepe’nin yapacağı tasarruflar açıklanmalı ve uygulamaları duyurularak bir ‘kamu denetimi’ sağlanmalıdır. Ki, aşağıdaki danışman, kurul başkanı, bakan, genel müdür, belediye başkanı da kendine bir baksın.”
Prof. Yalçın Karatepe de Kamu İhale Kanunu’na dokunulmamasını eleştiriyor. Haklı. Çünkü yatırım harcamalarında hem israf ve kayırmayı önleyecek hem verimliliği artıracak tek yol, Kamu İhale Kanunu’nun 2001 reformları sırasında olduğu gibi AB kıstaslarıyla uyumlu hale getirilmesidir, yani şeffaf ve rekabetçi ihale…
Hasılı, bu tasarruf dedikleri çerezden ibaret…
