Kapadokya’da yani turizmin merkezindeyim.
Haliyle turizmin çöktüğünü canlı canlı izliyorum.
Bırakın uzun yılları, geçen yılla kıyasladığında bile durum facia…
Yabancı turisti geçtim, yerli turistin bayram yoğunluğu bile yok.
Hadi yerli turistin ekonomik sıkıntıları var, onu biliyoruz da yabancılara ne oluyor?
Olup biten şu ki, yabancılar artık Türkiye’yi tercih etmiyorlar.
Yegane sebepleri de geçtiğimiz yıllara göre oldukça pahalı olmamız.
Yani enflasyon sadece bizi değil, onları da ve haliyle turizmimizi de olumsuz etkiliyor.
Düşünebiliyor musunuz? Türkiye’ye geldiğinde bozdurduğu parası, bizim paramızın 30-35 katı eden insanlar için bile Türkiye pahalı bir ülkeyse, biz ne yapalım? Örtün ölelim yani!
Hatırlarsınız, 3-4 sene önce Bulgarlar akın akın Edirne’ye gelir, adeta manav/market yağmalayarak giderlerdi.
Şu anda da Bulgarların parası, bizim paramızdan yine çok çok değerli ama bizde gıda fiyatları öylesine uçtu ki, bırakın biz fakirleri, parası değerli komşularımız bile bu ürünlerin yanına yaklaşamıyorlar.
Bu sadece gıdada böyle değil.
Mesela İtalya’dan giyinmek Türkiye’den daha ucuz.
Mesela Almanya’dan ev almak Türkiye’den ucuz.
Sadece Almanya mı? Mesela ABD’de süper bir villa almaya kalksanız, neredeyse İstanbul’da bir daire ile aynı fiyatta…
Farkındasınızdır, bizim türedi zenginlerimiz bile tatil için komşu ülkeleri tercih etmeye başladılar.
Özellikle Yunanistan ve İtalya’yı ihya ettik adeta…
Sosyal medya paylaşımlarına bakıyoruz, burada en az 2 bin TL’ye yiyebileceğiniz bir yemek, oralarda 300-400 TL arası…
Neden bu hallere düştük/düşürüldük?
Yerli/milli ittifakla yönetilen bir ülke nasıl olur da bu hale gelir/getirilir?
İbrahim Kahveci’ye kulak verelim;
“Türkiye’de fiyat artışının nedenleri nedir?
Mesela talep-tüketim hala çok mu yüksek? İyi ama bu faize rağmen neden hala yüksek talep yaşıyoruz.
Nereden geliyor bu talep? Kara para mı ak para mı?
Öyle bir zengin kesim türedi ki ne fiyata bakıyor ne faize… O şımarık zenginlerin etkilediği yüksek fiyata garibim fakirler katlanıyor. Güya ülke zenginmiş gibi.
Gelir dağılımı öyle bozulmuş öyle bozulmuş ki adeta kıyamet alameti veriyor. Zenginin ahkamı fakirin sofrasını bozmuş.
Hatta ülke evlenemez-çocuk yapamaz-hayat kuramaz hale getirilmiş.
Kutsal İttifak oluştuğunda ülkede 1,3 milyon çocuk doğup 400 bin kişi de ölüyordu. Şimdi 950 bin doğuma 500 bin ölüm geliyor.
Kutsal İttifak ülkede teknolojiyi, bilimi bitirmiş. Değer üretimi adeta yerinde sayıyor ama değersizlik baş tacı durumuna yükselmiş.
Ne akıl kamış ne de tutarlılık. Varsa yoksa Vatan-Millet edebiyatı ile ülke kaynaklarını götürmek. Fakire de “kuru soğan ye ama ülkeyi yedirme” demişler.
İyi de ülkeyi yiyenler belli… Ülkenin geldiği durum belli. Ülkenin geleceği de belli.
Karadeniz’de doğum oranı 1,2’ye düşmüş… İç Anadolu öyle, Ege öyle, Marmara öyle… Tek doğum olan yerler Doğu ve Güney Doğu…
Ama oraları da ayırmak için elimizden geleni yapıyoruz.
Kimse geleceği düşünmüyor. Kimse evlatlarının-torunlarının geleceğini düşünmüyor.
Din ve Milliyetçilik adı altında Türkiye Dünya yolsuzluk sıralamasında 40-50 sıralarından 115. sıraya düştü.
Hiç aklınıza gelmiyor mu: Bu kadar din ve milliyetçi kadrolar ile bu kadar büyük yolsuzluk nasıl oluyor?
Hiç akıl yok mu? Hiç bilgi yok mu?
Ülke gidiyor ülke… Hem de din ve milliyetçi söylemlerle…
Hiç dert edinmiyor musunuz? Evlatlarınızı, yeni gelen gençleri, geleceğimizi…
Ülkeden iyi eğitimli okumuş ne varsa gidiyor; hiç mi dert edinmiyorsunuz?
Ülkede kurum gitmiş kurallar bitmiş; hiç mi dertlendirmiyor sizi…
İnanç çökmüş, dindarlara güven bitmiş; hiç mi düşündürmüyor sizi…
Sahi siz kimsiniz?”
Evet, görüldüğü gibi hamaset karın doyurmuyor.
Ki artık soğan/ekmek yerim ama iktidarımı yedirmem diyenlerin de akılları başlarına gelmeye başladı.
Gerisini kutsal ittifak düşünsün!