Kimilerini ‘ölüm’ ölümsüzleştirir.
Örnek; “Ölsem bile ölmeyeceğim. Varın siz anlayın!” diyen merhum Sinan Ateş…
Nitekim ölse bile ölmedi ama onu öldürenler ve azmettiricileri bunu biraz geç anladılar.
Hala anlamayanlar için merhum Sinan Ateş’in eşi, öğretmen olmanın da avantajıyla, öğrencilere ders verir gibi anlatıyor.
Gerektiğinde de Akit yazarı Karahasanoğlu’na yaptığı gibi adeta kapak yapıyor.
Ayşe Ateş’in tek derdi adalet…
Adalet yerini bulsun da isterse kıyamet kopsun diyor.
Bu arada birileri de Ayşe Ateş’in ‘kurumsal kimliklerine’ saldırdıklarını iddia ediyor.
Öyle mi gerçekten?
Ayşe Ateş’i dinleyelim;
“Benim ne MHP’nin kurumsal kimliğiyle ne Ülkü Ocakları’nın kurumsal kimliğiyle bir derdim yok. Bundan elli yıl sonra da benim kocam, Ülkü Ocakları Genel Başkanı olarak anılacak. Niye ben ömrümüzü, canımızı verdiğimiz bu kurumlara düşmanlık güdeyim? Benim umursadığım tek şey bu katillerin yakalanıp yargılanması.
Ben ne ocağı ne partiyi bir şeyle itham etmiyorum. Bu iki kurumun da içine sızmış olan gruplar, katiller var. Bu katillerin, bu kurumların içinden temizlenmesi lazım.
Devlet Bahçeli’nin bu işle hiçbir ilgisinin, alâkasının, haberinin olduğunu düşünmüyorum. Onun bilgisi dışında yapıldığını düşünüyorum.
Tutuklu ve şüphelilerin neredeyse yüzde doksanı Ülkü Ocakları ve MHP ile ilişkili. Bu kurumsal kimliği kullanıyorlar. Bunlara bu kimliği ben vermedim ki!
İçinize sızan, paralel örgüt mü, dışarıdan mı besleniyor, nasıl geldiler çıktılar, belli olmayan bu adamların yargılanmasına yardımcı olacaksınız ki, kurumsal kimliğinizin daha fazla zarar görmesinin önüne geçeceksiniz. Onu da mı ben yapayım?”
Görüldüğü gibi Öğretmen Ayşe Ateş, kurumsal kimliklerine zeval gelmemesi için, neler yapmaları gerektiğini de gayet güzel anlatıyor.
Bahse konu kurumsal kimliğin muhafaza edilmesi konusunda samimi olanlar, davalarını düşünenler, yarın hukuksal bir zeminde kurumsal kimliklerine son verileceği endişesi duyanlar, Ayşe Ateş, sizin o kurumsal kimliğiniz ve kurumlarınız konusunda sizden ve o taptığınız yöneticilerinizden fazla endişe ediyor.
Onun direnişini, mücadelesini anlayın artık..
Bakın Yeniçağ Gazetesinden değerli ağabeyim Orhan Uğuroğlu da 'Cesur yürek 2 Türk Kadını' başlıklı yazısında ne güzel anlatmış;
“Eski Ülkü Ocakları Başkanı Sinan Ateş, 22 Aralık 2022’de evinin önünde uğradığı kalleşçe silahla sonucu hayatını kaybetti. Ruhu şad olsun.
O günden bu gene bakalım.
Suikast ve cinayet siyasidir.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve Ankara Emniyet Müdürü Servet Yılmaz tarafından yürütülen soruşturma siyasidir.
Ankara Cumhuriyet Savcılığı tarafından yürütülen soruşturma ve hazırlanan iddianame siyasidir.
Devlet Bahçeli ve MHP’lilerin açıklamaları siyasidir.
Suikastta adı geçen bazı Ülkü Ocağı mensuplarının sorumlulukları hem hukuki hem de siyasidir.
Cinayetin azmettiricilerinin korunması da tamamen siyasidir.
Bu kadar siyasi rezalet içinde büyük acılarını iyi yürekli kalplerine gömen muhteşem kahraman 2 Türk Kadını büyük bir hukuk mücadelesi yürütüyorlar.
Onları izledikçe, konuşmalarını ve açıklamalarını okudukça Atatürk’ün kadınlarının cesur yürekliliğine büyük hayranlık duyuyorum.
Anne yüreği ile iki kızına hem anne hem baba olarak siyasi cinayetin peşine bırakmayan korkusuz cesur yürek Ayşe Ateş.
Ve kardeşi katledilen korkusuz cesur yürek Selma Ateş.
Selma Ateş ve Ayşe Ateş cumhuriyet tarihimizde görülmemiş bir dirençle siyasi cinayetinin aydınlatılması için tüm yandaş medyaya ve MHP’ye karşı uğraş veriyorlar.
Bu muhteşem iki Türk kadının mücadelesini izlerken Milli Mücadele yıllarda yedi düvel tarafından işgal edilmiş vatan toprağının düşmandan temizlenmesi için isimleri anıtlaşan kahraman Türk kadınları aklıma geliyor.
…O gün Türk Milleti’nin istiklal ve istikbali için kahramanlıklar yaratan ulusal kahramanlarımız olan kadınlarımız vardı.
Bugün Sinan Ateş siyasi cinayetini azmettirenlerin siyaseten korunup dosyanın faili meçhul kapatılmamasını isteyen, yargının bağımsız ve tarafsız şekilde görevini yapması için uğraş veren Ayşe ve Selma Ateş var.
Eğer ülkemizde anayasa ve yasalar varsa, eğer siyasi baskılara göğüs gerebilecek savcılar ve hakimler varsa, eğer yargılamanın siyasi değil hukuki olmasını sağlayacak cumhurbaşkanı varsa adalet sağlanır, demokrasi kazanır.
Eğer failler ve azmettiriciler siyasete ortaya çıkarılamazsa ülkemizde sarsılan adalet çöker demokrasi kaybeder.
İnanıyorum ki büyük hukuki mücadeleyi korkusuzca veren bu iki Türk kadını kazanacak ve Sinan Ateş’in ruhu huzura erecek…”