Ne zaman iki gün üst üste sığınmacılar meselesini yazsam, bazı okurlardan ‘Yeter yahu! Temcit pilavı gibi. Ülkenin başka sorunu yok mu?’ tepkisi almışımdır.
Bu bile tek başına nasıl bir ‘algı operasyonuna’ maruz kaldığımızın bir göstergesi aslında…
İttifak iktidarının bize at gözlüğü taktığının ve istenilen tarafı görmemizi sağladığının, istenmeyen tarafı karartma çabasının bir tezahürü…
Samimiyetine inandığım, gerçekten vatan kaygısı duyduğuna inandığım pek çok insan, bu kutsal ittifakın varlığını ‘beka’ teminatı olarak görüyor.
Öyle algılar oluşturdular ki, mesela bu iktidar bekamızın teminatıdır, bu iktidara saldıranlar aslında dış güçlerin ajanıdır, tamam hataları var ama bu iktidarın düşmesini AB ve ABD istiyor ben onlarla aynı safta olamam, hadi bunları gönderdik diyelim kim yönetecek…
Eminim ki sizin çevrenizde de böyle düşünenler var.
Dediğim gibi bu bir algı operasyonunun sonuçlarıdır.
Bir de şu at gözlüğü meselesi…
Topluma takılan o at gözlüğü sayesinde, asıl beka sorunu gizleniyor.
Bir ülkeyi ülke yapan değerler göz göre göre yıkılırken toplum, onların yarattığı bir heyula, bir hayalet düşman ile ve bu düşmanla mücadele edildiği hamaseti ile oyalanıyor.
Nedir bir ülkeyi ayakta tutan değerler?
Ekonomidir mesela…
Ve önemli bir beka sorunudur çünkü bir avuç dolar uğruna taviz üstüne taviz veriliyor.
Eğitimdir mesela…
O eğitimdir bir ülkenin teminatı vatanın bekasıdır değil mi?
Peki, eğitim denince ne anlıyorlar?
İki örnek vereyim; “Okuma oranı arttıkça beni afakanlar basıyor” diyen Prof. Dr. Bülent Arı YÖK üyesi yapıldı.
Eğitim seviyesi arttıkça oylarımızın azalıyor’ denildi.
Şimdi bu kafa ile arzu edilen bir eğitim sisteminin uygulanması ve bu manada beka sorumuzun çözüme kavuşması mümkün müdür?
Beyin göçüdür mesela…
‘Giderlerse gitsinler’ denilen insanlarımızın yurt dışına göçüdür.
Nüfus artış oranımızın düşmesidir mesela…
Hele ki yabancı ve sığınmacıların istilasına uğrayan bir ülkede nüfusun azalması korkunç bir beka sorunudur.
Vatandaşlığın peynir ekmek gibi satılmasıdır mesela…
Ki hiçbir ülkenin vatandaşlığı bu kadar ucuz değildir.
Kozmik Oda’dır mesela…
Kozmik Oda, Türkiye Cumhuriyeti’nin güvenliği ve çıkarları ile ilgili “Çok Gizli” dereceli bilgilerin, evrakların, planların saklandığı yerdir. Bir ülkenin bir milletin namusudur. Bir düzmece suikast iddiası ile bu odaya girildi, sırlarımız ifşa edildi.
İlk aklıma gelenler bunlar…
Peki kutsal ittifak bu saydıklarım beka sorunu olarak görüyor mu? Hayır…
Özellikle sebep oldukları hiçbir sorun, beka sorun olarak görülmüyor ve aksine sürekli üstü örtülüyor.
Karşılığında da bizden Don Kişot misali yel değirmenlerini canavar zannedip saldırmamız, daha doğrusu bunlarla oyalanmamız isteniyor.
Şu an en önemli sorumunuz, asıl beka sorunu sığınmacılardır, sessiz istiladır.
Malumunuz, bu sığınmacı sorununu ‘insani sebepler, ensar/muhacir hamaseti’ ile örtmeye çalıştılar.
Öyle miydi gerçekten? Sığınmacıları insani sebepler ve ensar/muhacir kardeşliği gereği mi bağrımıza soktular?
Dışarıya “Avrupa huzur içinde yaşıyor olmasını Türkiye'nin 4 milyon sığınmacıyı misafir etmesine borçludur” ve “3,5 milyon mülteciyi ağırlıyor, her türlü ihtiyaçlarını karşılıyoruz ve onların Avrupa'ya gelmesinin bir anlamda önüne geçiyoruz. Bunu yaparken terör örgütlerinin Avrupa’ya yayılmasının da önüne geçiyoruz” mesajları veriyor, bize gelince ensar/muhacir hamaseti üzerinden algı yapıyorlar.
Demek ki bizim huzurumuz pek umurlarında değil.
İşte önceki gün Kayseri karıştı.
Kayseri’de 6 yaşında Suriyeli bir kız çocuğuna başka bir Suriyelinin tacizi ile başlayan olaylar uygulanan kontrolsüz sığınmacı/kaçak politikasının ne kadar büyük bir öfke birikimine neden olduğunu ortaya koydu.
Bu olay bize, 13 milyon sığınmacı/kaçağın neden olduğu politik, ekonomik, demografik baskı artık yönetilebilir olmaktan çıktığını gösterdi.
Daha beteri de halkın öfkesinin her türlü provokasyonlara açık olmasıdır.
İktidar, derhal ama derhal buna bir çözüm bulmalıdır.