Sevgili okurlar,
Haftasonu yazımda, hem ülke genelinde ve hem de Sakarya bağlamında, "asayiş konularına", dikkat çektim..
Bir ülkenin geleceğini, sadece "terör olayları ", tehdit etmez!
Şüphesiz, "terörü destekleyen, besleyen unsurlar" konusunda," halkımızın bilinçlendirilmesi ve bu konuda sosyal, kültürel olgunun geliştirilmesi" çok önemlidir..
"Cahil" bırakılmış,"kültür açığı" olan toplumlarda, suç oranı büyüktür ve kontrolsüzdür..
Maalesef, ülkemizde "cahilliğe prim veren" ve "bu grup ve kümelerden yararlanmak, onları itaata zorlayan ve yönetmeye talip olan zihniyetlerin varlığı", hepimizin malumudur!
İşte, "cahilliğin kol gezdiği, dini değerler ile korkutulan, bilgilendirilmeyen, haberdar edilmeyen, sindirilen toplumların, başka ülkelerin esaratinde olduğunu ve sömürüldüğünü" bilmemiz gerekir..
"Köle" durumuna düşürülen ve bir farklı şekilde sömürülen ülkelerin durumu, kukla yönetimlerin varlığı, hepimizin malumudur!

CEHALET İLE NEREYE?
Öyleyse, "cehalete karşı topyekün harekete geçmemiz gerektiğini", söylememiz, işe yarar mı?
"Cehaletin pençesinde olan ve fakir, yoksul bırakılan ülke insanlarının, çeşitli hastalıkların pençesinde kıvrandığını, bu ülkelerde güvensizliğin, nelere mal olduğunu, hırsızlık, soygun, talan ve yalan ile yıllarca suistimal edildiğini.." bilmeyinimiz yoktur..
Hatta, "fakirliği, yoksulluğu" ibadetten sayanları bile görmedik mi?
Ya,"Sabır ve şükürü", tavsiye edenlere, ne dersiniz?
Oysa, "insanca yaşamak", herkesin hakkı değil midir?
"Hak, hukuk, adalet " temelinde, "ülke zenginliklerin eşit, adil paylaşımı, sosyal yaşamın düzenli olması, eğitim ve sağlık hakkından yararlanma, milli değerleri sahiplenme, zenginliklerin ortak kullanımı, yönetimdeki katılımcı anlayış..", hep arzulanmaz mı?
İşte,  bu temel hatırlatmadan sonra, "ülkemizdeki durumu irdelediğimizde, hala büyük eksikliklerimizin olması, yanlışların düzeltilmemesi, halk arasındaki hoşnutsuzluk..", üzücü olduğu kadar, düşündürücüdür!..
Hala, "hediyeler kabul eden, siyasetin vaadlarına kanan ve büyük beklentiler içinde olan insanımızın", içinde yaşadığı durumu, acı gerçekleri, izaha gerek var mı?

DEVRİN HAKİMİNE TESLİMİYET?
"Devrin hakimi gelecek, bize hediyeler verecek" öyle mi?
"Karınca gibi çalışmak yerine, Ağustos böceği olmayı yeğleyen toplumların geleceği, hep karanlık" olmuştur!..
Al sana "millet bahçeleri, yat yuvarlan, lokumlu bisküvi bekle..", anlayışlarına teslim olmak ha?
Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının, "İstiklal Mücadelesi" sonrası, "bizlere armağan ettiği bu topraklardaki gelişmeler, ahlaksızlıklar, cinayetler, yolsuzluklar, liyakatsizlikler, iltimas ve torpil karşısında, hayrete düşmemek, şaşırmamak" ne mümkün?
Bunlarda aşılır, elbet!

BATILILAŞMA FİKRİ?
Osmanlı döneminden beri "batılılaşma iddiasını" sürdüren, "yeni anlayışları, büyük bir hoşgörü ve tolerans içinde kabul eden" ve büyük bir Milletin mensubiyeti içinde olan insanımızın, "ne büyük tehlikelere, belirsizliklere, maruz kaldığı", gün ışığı gibi aşikardır!
Bunu anlamak, görmek için kahin olmaya gerek yoktur!
Durumun, farkında olanların varlığı, güvencemizdir..
"Kurucusuna, bu kadar hakaret eden, karalayan ve hatta heykellerine saldıran, Cumhuriyet değerlerini yıkmaya çalışan, Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün ayak izlerini silmeye kadar, işi vardıranların olması", düşündürücüdür..

ÖZGÜRLÜK VE BAĞIMSIZLIK?
Bütün, "bu gerici, yobaz ve uçuk fikirlerin" ardından, farklı arayışlar ve  oluşumlar peşinde olanların varlığı karşısında, "insanımızın Büyük ATA'sını sahiplenmesi, Ankara'ya, Anıtkabir'e akın etmesi", herşeyin üzerindedir..
İnsanımız, "özgürlük ve bağımsızlık" fikrinin, vazgeçilmez savunucusudur..
"Göndere çekilen bayrağın, asla inmeyeceğini" bilenlerimiz, baştacımızdır..
"Cumhuriyet değerlerini sulandırmak, yerine başka oluşumları ikame etmek, kimsenin haddine" değildir..
"Cumhuriyeti kuranların, bize bıraktığı mirasa, sonsuza kadar sahip çıkmak, görevimiz değil, mecburiyetimiz ve varlık nedenimizdir" biline!..
O nedenle, "ülkemizi ateşin içine atıp, buradan başka oluşumları, bize dayatmak isteyenlerin oyunlarına" gelmemeliyiz!

TÜRK MİLLETİ'NİN BEKASI!
İç cephede, durumu izah etmeye gerek varmıdır?
"Siyasi ikballerini düşenenlerin heyezanlarına", her gün, bir yenisi eklenmektedir!..
Fütursuz açıklamaları can sıksa'da, insanımızın sabrını test edenleri, iyi anlamak ve bellemek gerekir?
"Tehdit, karşılıklı restleşme, mafyavari açıklamalar ve bazı söylemlerin arkasındaki, gizli ajandaların farkına varmak, tedbir almak, oyunu bozmak, geleceğe dair planlar yapmak, Türk Milleti'nin bekası bakımından" elzemdir..
"Kısır siyasi çekişmelerin, ülkemize ve insanımıza yararı olmayacağı" kesindir..
Belli ki, hedefleri, birlik ve beraberliğimizdir!
"Sıtmayı gösterip, insanımızı, kimse ölüme mahküm" edemez!
Bu topraklara, "Sevr" sonrası göz dikenlerin, çıkanların "geldikleri gibi gittiğine" tanıklık eden ecdatımızın varisleri olarak, bugün "oynanan oyunun" farkındayız..
-Terör ile pazarlık yapılamaz!
-Terörist ile masaya oturulamaz!
-Eline silah alıp, dağa çıkanlar, yol kesip cana kıyanlar, ülkeyi kaosa sürükleyenler ile asıl olan, mücadeledir..

Türk Milleti'nin, "bu azim ve kararlılığı, iradesi" ortadır..
Yılgınlık ve karamsarlık bize yaraşmaz!

TÜRK'E KEFEN BİÇMEK?
O nedenle, her gün, her daim, her durumda seslendirdiğimiz," Korkma, sönmez, bu şafaklarda yüzen alsancak" dizeleri, hain emeller içinde olanlara, bir şey anlatmıyorsa, "Kanla, irfanla kurduk, biz bu Cumhuriyeti" söylemi de, kulaklara küpe olmalıdır..
Bilinmeli ki, "bu topraklarda Mustafa Kemaller" tükenmez!
"Bir yandan terör silahı ile bir yönden ülkemizdeki iç barışı zedeleyerek, huzuru bozan, yasal olmayan yollara başvuran, haksız kazanç peşinde olan, ortak değerlerimizi yok sayan, vurgun ve siyaseten bir kazanç bekleyen, bu ülkenin asıl sahiplerinin uyumadığını", bilmelidirler!..
"Türk'e kefen biçenin, sonu nicedir", hatırlatalım!
Yusuf Cinal yazıyor,13 Ocak 2025