Sanki  kör bir bıçakla yüzümü keserek çizdiğim palyaço makyajının ardındaki hüznü okşadı simsiyah gözlerin.
Ömür yaşımı yanlış hayatlara parketmenin acısıla kıvrandı bir anda; etimolojik krizlerin pençesinde farkındalıkla yanan kaotik bilincim.
Son intiharım ol ki, zaten bende ölüme dünden hastayım iyi bilirsin...
Var oluşunda yok etmeye değer kendimi, 
Öz'ümü gören gözlerinden izli ruhunun güzelliği, 
teslim olmasam da ben, hayat ağacının dallarına benzeyen harelerinde esirim şimdilik..
Öldüğüm gün ruhumu gamzelerinin çukuruna gömersin...

Shakespeare'in Hamlet'te anlattığı gibi:
"inanıyorum söylediğini candan söylediğine ama bugünkü karar, yarın bozulur çok kez. kendi kendimize verdiğimiz sözü tutmak, en çabuk unuttuğumuz şeydir, ne yapsak. madem ki bu dünya bile yok olacak bir gün, sevginin bitmesine insan, neden üzülsün. aşk mı kaderi kovalar kader mi aşkı? daha kimseler çözemedi bu bilmeceyi...''