Ama en azından artık Adem’in bedeniyle, dünya denilen cehennemden daha fazla dibe düşemeyeceğini bilmek rahatlatıcıydı sanıyorduk..
Yine olmadı; kibirimize mağlup olduk…
Habili sevdirdi vicdanen mitler bize ama unuttuk, 
biz o ilk cinayetin olay yeri katili, ilk günahın sembolik başrolü Kabil’in soyuyduk…
Ölümlü bir bedenle, ölümsüzü aramaktan çıldırmış, kendi doğrularına tapan biyolojik kuklaların karanlik tarafına enkarne olduk; 
cezamız bu, biz kötülükle yoğrulduk...
Kaçınılmaz bir koşullandırma ile evimiz oldu atlas,
Ve kibir kılıcı daim oldu elimizde, egolarımıza prangalı, herkesin kendi zihninde aklını kaçırdığı adiliklerle süslenmiş adına "dünya" denilen bu tımarhaneye mahkum olduk.
Hakettigimiz o cennetten, biz kendi rızamızla kovulduk...
Ve süzülürken ölüme kara bulutların arasından sınır tanımaz İkarus; sanki kalan son cesaretiyle yok oluşunu hızlandırırmışçasına,
güzel sesiyle yanında uçan anka kuşunun alevden kanatlarını sevdi; 
mum misali yavaşça eriyen parmaklarıyla.. Kibri, ömrünün sonu oldu...
Neyse ki, asırlardır Hinnom Vadisinde insan yakılmıyor O'ndan korkmuyorum 
Babilin asma bahçelerinde çadır kuran yok Rakka'da bombalar sağanak oldu..
Dünün dinleri bugünün mitolojisi
Günün dinleri yarının mitolojisi 
Tanrının zuhur ettiği vicdanımda ariyorum yalnızca artık cenneti....