BİZİM SAKARYA Gazetesi’nin değerli bir okuru aradı geçen hafta… Kendisi ile Türk futbolu konusunda hasbihal ettik. Adı Salih Kılıç idi ve bu bölgede çeşitli takımlarda (Konyaspor, Donatım, Şekerspor) futbolculuk ve çeşitli sendikalarla yöneticilik yapmış.
Şu anda Ankara’da ikamet ediyor lakin bir BİZİM SAKARYA Gazetesi’ni de takip ediyormuş internetten.
Daha önce yazdığım “FUTBOLUMUZDAKİ YABANCILAR” adlı yazımı beğenerek aramış. O yüzden de futbolumuzun içinde bulunduğu durumdan konuştuk biraz…
Aslında, futbolumuzdaki yabancılar çok önemli bir konudur… Türk futbolundaki bu sorunların ivedilikle çözülmesi, sağlıklı bir yapıya kavuşturulması gerekiyor.
Bu son derece sağlıksız ve mantıksız yapılanma, futbolumuza bir değer katmayacağı gibi, gelecekte olması muhtemel Sergen Yalçın, Arda Turan, Oğuz Çetin, Tanju Çolak, Rıdvan Dilmen, Hakan Şükür, Mehmet Özdilek, Bülent Korkmaz, Okan Buruk, Rüştü Rençber, Ertuğrul Sağlam, Volkan Demirel, Aykut Kocaman gibi yetişecek yeni yeteneklerin önünü de kapatıyor! Hatta daha eskilere gidersek; bir Turgay Şeren, bir Metin Oktay, bir Can Bartu, bir Lefter ya da Hakkı Yeten gibi futbolcuları daha çok bekleriz…
FUTBOLDA NEDEN NAL TOPLUYORUZ?
Öyle ya… Cumhuriyet kadar eski olan Futbol Federasyonu tarihinde sadece bir Dünya Üçüncülüğü ile Galatasaray’ın kazandığı UEFA ve Süper Kupa var…
86 milyonluk koskoca bir ülke için bunlar yeterli mi?
Elbette ki hayır!
Fazla eskilere gitmeye gerek yok… 2002’den bu yana ülkeyi yöneten Ak Parti’nin 22 yıllık iktidar döneminde tam 9 Gençlik ve Spor Bakanı görev yaptı. Bunları bir hatırlatayım:
Erdoğan Toprak, Mehmet Ali Şahin, Murat Başesgioğlu, Faruk Nafiz Özak, Suat Kılıç, Akif Çağatay Kılıç, Osman Aşkın Bak, Mehmet Muharrem Kasapoğlu ve ikinci kez Osman Aşkın Bak…
Bir bakana ortalama 2.5 yıllık bir görev süresi düşüyor. Tabii ki bundan daha kısa ve daha uzun bir süre görev yapan bakanlarımız da olmuştur…
Durum ne olursa olsun, çok çetrefilli ve büyük problemler yaşayan Türk futboluna bu kadar kısa sürede bir “bakan” ya da “bakmayan” ne yapabilir?
HERKES İŞİN KOLAYINA KAÇIYOR!
Bu kadar kısa süre içerisine görev yapan, daha doğrusu ne zaman görevden alınacağını bilmeyen bir spor bakanı, hangi cesaret ve motivasyonla futbolumuzda modern ve akılcı bir yapılanmaya gidecek?
Görev alan bir Spor Bakanı, önce futboldaki yanlış yapılanmaya bir bakıyor. Aslında yapılacak iş çok. Gelecek adına önemli kararlar almak lazım… Radikal ve sağlıklı çözümlerle, daha doğrusu futbolda ileri ülkeler bunu nasıl başarıyorsa o tarzda bir çözüm için neler yapılacaksa önce o konular masaya yatırılmalı, ciddi çözümler üretilmelidir.
Türk futbolu bu çok başlılıktan kurtarılmalıdır…
Zira Futbol Federasyonu, Kulüpler Birliği ve kulüp yönetimleri ayrı ayrı telden çalıyor… Her biri ayrı bir dukalık, her biri farklı bir dünyaya hizmet ediyor. Lakin aynı hedefle ve anlayışta bir türlü buluşamıyorlar!
O da kalıcı, üretken ve kendini geliştiren bir futbol anlayışı…
ASIL MESELE GÜÇLER AYRILIĞI
Bir zamanlar İngiltere Başbakanı “demi yumuk” Margaret Thacher, Heysel Faciası’ndan sonra UEFA ve FIFA’dan bir istekte bulundu:
“Bizi en azından 5 yıl hiçbir futbol organizasyonuna almayın…”
Zaten İngiltere futbolunda uluslararası organizasyonlara kapandı o tarihten sonra. Ne zaman ki, adam gibi oynanır ve seyredilir; İngiliz futbolu o zaman tekrar dünya arenasına açılır…
Ve dünyanın en çok izleyen ligleri arasında bulunan İngiltere’deki tüm futbol kurumları bu emre itaat etti. Herkes kendine buna göre çeki-düzen verdi.
Bugün İngiltere futbolu nerde, biz neredeyiz?
Bizde de böylesine önemli bir karar alınmalı ve siyasi erk, tayin ettiği Spor Bakanı’na inanmalı ve onun arkasında durmalı…
Türk futbolu adına bir karar alınacaksa, buna tüm futbol unsurları, Federasyon, Kulüpler Birliği ve tüm kulüpler uymak zorunda kalacak.
TAM YETKİLİ “FUTBOL ŞURASI” KURULMALI!
Bugünkü futbol yönetiminde kulüp başkanları, spor bakanından daha önce anılıyor. Havalarından da geçilmediği gibi, herhangi bir durumda, Futbol Federasyonundan ve Spor Bakanı’ndan daha çok çıkıyor sesleri.
Böyle olmaz… Spor Bakanlığı’nın tespit edeceği ve Türk Futbolundaki sorunlara vakıf ciddi bir kuruluş oluşturulmalı. Bu kuruluş, söz gelimi “YÜKSEK FUTBOL ŞURASI” olabilir. Bu şura, Türk futbolu adına gereken devrim niteliğinde kararları alabilme yetkisine sahip olmalı.
Şu yabancı futbolcu ve teknik adam meselesi… Süper Ligde, 1.Lig’de, 2. Ve 3. Liglerde oynayacak olan futbolcuların fiyat endeksi, transfer ücretleri, kulüp gelir ve giderleri çok titizlikle masaya yatırılmalı.
Kulüplere, kazançlarının belli bir kısmı ile transfer hakkı tanınmalı… Ödeme planları, menajer ücretleri “şeffaf” olmalı. Bir ücret resmi olarak farklı, özelde farklı olmamalı.
Kulüplere, lig maçlarında altyapıdan “en azından” 3 futbolcu oynatma mecburiyeti getirilmeli. Bu zorunluluk, kulüplerin, altyapılara büyük yatırım yapmalarını zorunlu kılacaktır.
Yabancı futbolculara konacak olan ciddi kriterler ise Türk futbolunu yabancı futbolcu mezarlığı olmaktan kurtaracak, bu ülkenin yerli sporcularına daha fazla forma şansı doğacaktır…
Milli takımların kaynağı ve alternatifi ise bu uygulamadan kısa bir süre sonra gelişecek ve teknik adamları “seçme konuşanda” ciddi anlamda bir sınava tabi tutacaktır.
Türk futbolu kurtulacaksa, en azından Avrupa seviyesine çıkacaksa, tabanda ve başlangıçta alınacak olan ciddi tedbirlerle olacaktır.
*************
ANLAMLI SÖZ
“Türkiye’ye yabancı teknik direktör getirmeyin. Ben Türkçe anlatamıyorum, onlar nasıl anlatacak?”
YILMAZ VURAL
*************