BAŞKENTTE siyaset sahnesi yine hareketlendi. Ağır hayat şartları altında giderek puan kaybeden Cumhur İttifakı bileşenleri, durumlarını korumak, en azından iktidarlarını devam ettirebilmek için olmadık yollara baş vuruyor.

Önce, “İsrail’in topraklarımızda gözü var. Vadedilmiş Topraklar, ülkemizde önemli bir yeri de içine alıyor!” cinsinden yaklaşımlar inandırıcı gelmeyince, bu defa iktidarın bileşenlerinin üst aklı başka planları devreye sokmaya başladı.

Önce MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, İmralı’daki terörist başına seslenerek, “Barış istiyorsan, Kandil’le konuş. Silahları bırakıp, Türk adaletine teslim olsunlar…” diye bir çıkışta bulundu. Ardından DEM’lilerle tokalaşma seansı.

Bu söylemlerden kısa bir süre sonra Kuzey Suriye ve Kuzey Irak’ta kümelenen Kürdistan Yönetimi’nin Başkanı Neçirvan Barzani, Türkiye’yi ziyaret etti.

Daha önce içeride ve dışarıda tüm köprüleri atan Cumhur İttifakı bileşenleri şimdi ağız birliği etmişcesine, üstü örtülü bir barış sürecinden bahsediyor…

Barış gerçekten güzel bir kelime… Gerçekten hayata geçirilmesini, ülkenin her bir yanında barış ve kardeşlik türkülerinin dile getirilmesini kim istemez?

Fakat ne yazık ki, kazın ayağı öyle değil…

DAHA ÖNCESİ SÜRECİ HATIRLAYALIM

Türkiye, daha önceki yıllarda, 2009’da bir “barış süreci” macerası yaşamıştı. Hükümetin görevlendirdiği resmi kişiler önce PKK temsilcileri ile Oslo’da çeşitli görüşmeler yaptı.

Daha sonra Dolmabahçe’de devam etti bu süreç. Burada kurulan yuvarlak masada 10’a yakın gerek hükümetten gerekse o zamanki HDP temsilcilerinden uzun görüşmeler yapıldı…

Bu görüşmeler ışığında, “Akil İnsanlar” olarak tanımlanan sanatçılar, fikir adamları, gazeteciler ve siyasilerden oluşan yaklaşık 150 kişilik bir grup Güneydoğu’da ve bazı sancılı bölgelerde çeşitli ziyaretlerde bulundu…

Bu ziyaretler sürerken bu defa Devletin savcısı PKK’lı teröristleri sınır girişinde “sözde” çadır mahkemeleriyle yargıladı.

Terör unsurları ise bunu fırsat bilip, barış sürecini şova döndürdüler…

Ve bundan hemen sonra Diyarbakır’da Cumhurbaşkanı ve birçok hükümet temsilcisi bakan ve bürokratla birlikte Mesut Barzani, Neçirvan Barzani, bu bölgenin sanatçıları Şivan Perver ve İbrahim Tatlıses’in de bulunduğu bir ortamda türküler, şarkılar söylendi, çeşitli konuşmalar ve güzellemeler yapıldı.

Fakat bu girişimler hüsranla sonuçlandı…

MASAYI AK PARTİ DEVİRDİ

Aslında, belki de ülkenin geleceği için, barış ortamının tesisi için anlamlı bir girişimdi bu yapılanlar… Lâkin, tam da bu dönemde yapılan kamuoyu araştırmalarında AKP irtifa kaybetmeye başladı. Barış görüşmelerinden hemen önce %45’lerde seyreden AK Parti, bu girişim sonrası her nedense 40’ın altına düşmeye başladı.

Sınırdaki teröristlerin -sözde- yargılanma görüntüleri, PKK’lıların kamyonlar üzerinde ülkeye giriş yaparken sergiledikleri şovlar, daha dün düşman bellenen liderlerin, kırmızı halılarla ülkeye davetleri, “yeşil pasaport” ile onore edilmeleri falan, Türkiye Cumhuriyeti’nin ana omurgasını oluşturan vatandaşlarca hoş karşılanmadı.

İşte bu nedenle de barış hareketini başlatan AK Parti kurmayları, Dolmabahçe’de kurulan masaya tekmeyi vurdu…

Ve böylece ilk Barış Süreci akamete uğradı.

NİÇİN İKİNCİ BARIŞ SÜRECİ?

Bilindiği gibi son yerel seçimlerde CHP 1. Parti konumuna yükseldi. İstanbul’da, Ankara’da CHP ile AKP arasındaki oy farkı nerede ise 1 milyonun üzerine çıktı…

Yetmedi, birçok AKP belediyesi de CHP’nin eline geçti…

Daha doğrusu Cumhur İttifakı kan kaybetmeye devam etti.

Ülkedeki ağır ekonomik tablo, işsizlik, hayat pahalılığı, yabancılar, bir türlü önü alınamayan cinayetler, çocuk ve bebek ölümleri, adalete olan güvenin azalması, Cumhur İttifakı’nı gün be gün aşağıya doğru çekmeye başladı…

Şu anda, daha 4 yıla yakın bir sürede, ama öyle ama böyle ülkeyi Cumhur İttifakı yönetecek. Fakat ya sonrası?

İşte, AKP, MHP, DEM Parti ve Hüdapar’ın da içinde bulunduğu bu İkinci Barış Süreci hareketi de bu nedenle vizyona kondu…

Önceki gün Halk Tv’de Ece Üner, bu ve buna benzer görüşleri içeren haberleri sunarken, sözlerini şöyle bağladı…

“Cumhur İttifakı İkinci Barış Sürecini başlattı. Daha önce biz bu filmi görmüştük… Tüm hükümet bileşenleri, Barzaniler, DEM Parti’nin farklı bağlantıları, İbrahim Tatlıses, Şivan Perver davul ve zurnalar eşliğinde tekrar Diyarbakır’da buluşurlar… Ee buluşunca da ne olacak? Yeniden ve hep birlikte “Megri Megri”yi söyleyecekler…”

Doğru söze ne denir? Al benden de o kadar…

***************

ANLAMLI SÖZ

“Dağlar, insanlar ve hatta ölüm bile yorulduysa; şimdi en güzel şiir, barıştır…”

  YAŞAR KEMAL

***************