Yıllarca dünya sinemasında tarihe iz bırakan olayları ve kişileri izledik ve iç geçirdik; “Neden bizde tarihimizin en büyük kahramanını izleyemiyoruz?... Cumhuriyetimizin 100.yılında Atatürk filmi nihayet vizyona girdi. Bende filmi büyük heves ve dikkatle izlemeye gittim.
Büyük bütçeli Atatürk filmi hakkında deneyimlerimi aktarmak istiyorum. Atatürk filmi Mustafa Kemal’in çocukluk yıllarından başlıyor. Önce küçük Mustafa’nın hayatına konuk oluyoruz daha sonra flashbacklerle gençlik yılları, eğitim yıllarına sırasıyla geçiş yapıyoruz ve yaşadıklarına şahit oluyoruz. Ancak büyük bir hevesle gittiğim Atatürk filmi bende büyük hayal kırıklığı yarattı. Filmin tamamını izleyip karar vermek yerinde olur elbette. Bu film bir yönetmenin sinema filmi diyen olabilir ama burada Atatürk anlatılıyor alelade bir hikâye değil. Bu nedenle hata yapma lüksü bence yok. Kılı kırk yarıp, tarihi iyi okuyup, fanteziye kaçılmayacak. Kızgınlığım senaryoyu yazana ve bu senaryoya onay veren yapımcılara. Böyle kötü bir senaryo nasıl yazılır? Yapım için maddiyatı önemsemeyip başka ülkelerden dönem kıyafetleri için giysiler getiriliyor. İpliğe dönüştürülüp elbiseler, şapkalar diktiriliyor, her türlü o dönemi anlatan binalar inşa edip çekim platoları kuruluyor. Ama senaryoya ve yönetmene müdahale edilmiyor. Olacak şey değil!
Cumhuriyetimizin yüzüncü yılında, her türlü imkân ve teknoloji mevcutken daha iyi bir Atatürk filmi izlemek bizim hakkımız değil mi? Bir ülkenin kurtarıcısını anlatıyorsan cast seçimlerini titizlikle yapmalısın. Atatürk’ün yaşamını, ailesini, temas halinde olduğu şahsiyetleri, kendisine benzeyen oyuncuyu, boyunu, kilosunu iyice araştırmalısın. Aras Bulut İynemli iyi bir oyuncu ama Atatürk rolüne uygun bir isim değil. Duruşu, mimikleri, hareketleri ve filmde giydiği kıyafetler ile Atatürk budur dedirtemiyor. Atatürk, yaşamında giydiği her kıyafeti üzerine yakıştıran bir liderdi. Bu filmde ki Atatürk karakteri sıradan bir asker gibi, kıyafetler emanet gibi duruyor.
Filmde mantık hatalarının çok fazla olmasının yanı sıra güzel yanları da vardı elbette. Dönemi yansıtan platolar, kostümler, kameralar… Osmanlı padişahlık sistemini yerden yere vuran sekansları, replikleri sevdim. Görevlendirildiği Şam’da Arap askerlere savaşta ne yapacaklarını anlattığı sekansta askerler bir şey anlamayınca “aptallar, bunlardan hiç bir şey olmaz” dediği sahne vurucuydu. Özellikle ilk bölümün final sahnesini gözlerimi kırpmadan izledim ancak ben devamını beklerken film oracıkta bitti. E ne oldu şimdi dedirtecek bir sahne!
Ben filmde Atatük’ün kahramanlık öyküsünü beklerken Türk aile dizilerinden bir kesit izlemiş gibiydim. Sıradan muhabbetler, genç tartışmaları, planlar…Ya Atatürk’ün flört ettiği yabancı uyruklu kızlara ne demeli?
Dünya sinemasında adından hala söz ettiren ve defalarca izlenilen Ben Hull, Çağrı, Er Rayn’ı Kurtarmak gibi filmlerin kalitesini Atatürk filminde de bekledim açıkçası. Her ne kadar 3 filmlik bir serinin 1. filmi olsa da Atatürk tarihimizin lideri ve ben filmin her karesinde onun kahramanlık hikayelerini dinlemek isterdim sıradan konuşmalar, aile ilişkileri veya entrikalar değil…