Son aylarda çevre aktivistlerinin dünyaca ünlü sanat eserlerini hedef alan eylemleri, asıl amaçlarına ulaşmak yerine tam tersi bir sonuç ortaya çıkardı. Van Gogh, Monet, Vermeer ve Klimt gibi paha biçilmez eserlerin zarar görmesi, hem sanat dünyasına hem de çevreye yapılan bir saldırıdır. Aktivistler, çevre duyarlılığını artırmak için yapıldığını iddia ettikleri eylemlerle, aslında çevreye ve kültürel mirasa zarar verdiler.
Eylemler sırasında sanat eserlerine dökülen kimyasalların temizlenmesi için yine kimyasal maddeler kullanılması ironik bir şekilde çevreye daha fazla zarar verdi. Bu da gösteriyor ki, aktivistlerin çevre duyarlılığını vurgulama çabaları, aslında çevreye daha fazla zarar vermekten başka bir işe yaramadı. Ayrıca, eylemler sonucunda sanat eserlerine olan ilgi arttı ve tabloların satışları patladı, bu da aktivistlerin asıl hedeflerinin tam aksine bir sonuç doğurdu.
Aktivistlerin eylemleri, ayrıca siyasilerden de istenilen etkiyi alamadı. Hiçbir siyasi figür, bu tür radikal eylemleri desteklemedi. Bu da aktivistlerin, toplumda ve siyasette gerçek bir değişim yaratma potansiyellerinin sınırlı olduğunu gösteriyor.
***
İklim aktivistleri, iklim değişikliğine dikkat çekmek için dünyaca ünlü sanat eserlerine saldırılar düzenliyor: 30 Mayıs 2022’de Leonardo da Vinci’ye ait “Mona Lisa” tablosuna pasta fırlattılar. 1 Temmuz 2022’de iki iklim aktivisti, ellerini yapıştırıcıyla Van Gogh’un “Çiçek Açmış Şeftali Ağaçları” tablosunun çerçevesine yapıştırdı. 5 Temmuz 2022’de iki iklim aktivisti, Londra’da bulunan John Constable'e ait manzara resmi "The Hay Wain"in çerçevesine ellerini yapıştırdı. 6 Temmuz 2022’de beş iklim aktivisti, Leonardo da Vinci'nin öğrencisi Giampietrino tarafından 1520'lerde yapıldığına inanılan “Son Akşam Yemeği” eserinin kopyası olan tablonun çerçevesine ellerini yapıştırdı. 10 Ekim 2022’de Avustralya’nın Melbourne şehrinde “Yok Oluş İsyanı” adlı aktivist grup üyesi iki kişi, Victoria Ulusal Galeri’de sergilenen Pablo Picasso’ya ait “Kore’de Katliam” adlı esere ellerini yapıştırdı. 14 Ekim 2022’de Londra’da, "Just Stop Oil " (Sadece Petrolü Durdurun) adlı çevreci gruptan iki üye, National Gallery'de sergilenen Vincent van Gogh'a ait "Ayçiçekleri" tablosuna domates çorbası fırlattı.23 Ekim 2022’de iki aktivist, Potsdam kentindeki Barberini Müzesi'ndeki Fransız ressam Claude Monet'in "Les Mueles" (Tahıl Yığını) adlı eserine patates püresi attı. 24 Temmuz 2022’de iklim aktivistleri, fosil yakıt kullanımını protesto etmek için ellerini Rönesans ressamı Sandro Botticelli'nin "Primavera" adlı tablosuna yapıştırdılar. Ve şimdilerde de iklim krizini protesto etmek amacıyla Mona Lisa tablosuna çorba atıyorlar.
Dünya sanat tarihinde önemli yeri olan eserlere zarar vererek iklim krizine dikkat çekilebilir mi?
Toplumun dikkatini çekmek ve insanlığı ‘uyandırmak’ için başvurulan eylemler birçok formda ortaya çıkıyor. Bunlardan biri de örneklerine her geçen gün bir yenisi eklenen, sanat eserleri üzerinden meydana gelen biçim... Fransa’da iklim aktivistlerinin Mona Lisa tablosuna çorba atma eylemi, sadece iklim değişikliği mücadelesine zarar vermekle kalmadı, aynı zamanda kültürel mirasa da bir saldırıydı. Bu tür radikal eylemler, aktivistlerin haklı bir mesajı iletme amacını aşan, halkta tepki ve öfke uyandıran provokatif davranışlar olarak değerlendirilmeli.
İklim değişikliği gibi önemli bir konunun gündemde tutulması ve farkındalık yaratılması elbette ki takdire şayan. Ancak, bu hedeflere ulaşmak için seçilen yöntemler, etik olmayan ve topluma zarar veren bir şekilde gerçekleşmemeli. Sanat eserlerine zarar vermek suretiyle dikkat çekmek, aktivizmin meşru bir aracı değildir ve toplumda ayrışmayı artırarak, halkın desteğini kaybetme riskini beraberinde getirir.
Mona Lisa gibi dünya kültürünün önemli bir sembolüne zarar vermek, sadece bir sanat eserine değil, aynı zamanda insanlığın ortak mirasına saygısızlık anlamına gelir. Aktivistlerin, iklim değişikliği gibi konularda duyarlılık yaratmak için daha yapıcı ve saygılı yöntemler bulması gerekir. Ayrıca, bu tür radikal eylemler, genellikle şiddet ve anarşi çağrışımlarıyla doludur ve toplumda endişe ve korku yaratır. İklim aktivizmi gibi önemli bir konunun tartışılması ve çözüm bulunması için güvenilir ve kapsayıcı bir ortamın oluşturulması gerekmektedir. Bu tür eylemler, bu hedeflere ulaşmayı zorlaştırır ve toplumu böler.