GERİDE kalan Ağustos ayında iki kez göğsümüz kabardı.

Nasıl kabarmasın ki?

İki önemli tarihin de Ağustos ayının aynı gününe gelmesi, çok önemli ve anlamlı bir tevafuktur aslında…

Önce 26 Ağustos 1071’e bakalımTürkler’in Anadolu’yu yurt edindikleri tarih. Selçuklu Sultanı Alparslan’ın 1071’de Malazgirt’te kazandığı savaş…

Ve ardından Türklere yurt olan kadim Anadolu toprakları…

O günden bu güne tam 952 yıl geçmiş… Yani 48 yıl sonra tamı tamına 1000 yıl olacak…

Yani, Milenyum…

Malazgirt, Doğu Anadolu Bölgesi’nde, Van Gölü’nün hemen kuzeyinde ve Muş’un bir şanlı ilçesidir…

Tam 952 yıl önce Selçuklu Komutanı Alparslan, işte bu uçsuz bucaksız ovada, kendisinden kat be kat güçlü olan haçlı ordusunu yenerek Anadolu topraklarını “Türk Yurdu” kıldı…

VE AYNI TARİHTE BİR BAŞKA ZAFER

26 Ağustos, aynı zamanda Büyük Taarruz’un yıl dönümüdür…

26 Ağustos 1922’de, Yedi Düvel’e karşı savaşan kahraman Türk Ordusu, son sözü söylemiş, çok şehit, çok gazi vermiş lakin düşmana bir karış toprak vermemiş.

Gazi Mustafa Kemal komutasındaki Türk Ordusu, önce Çanakkale’de, Dumlupınar’da, Conkbayırı’nda, Gelibolu’da göstermiş kararlılığını…

İstanbul’u yıllarca işgal altında tutan İngilizler güçleri, diğer cephelerde kaybettikleri savaş ve ülkede yaşanan %500’lük bir enflasyon karşısında daha fazla dayanamayıp tek kurşun bile atamadan ve kuyruklarını kısarak çıkmışlardı Osmanlı’nın Başkenti İstanbul’dan…

Şimdi topraklarımızdaki diğer düşman unsurlarını temizleme zamanıydı…

Gazi Mustafa Kemal, ordusunu toplamış ve şu sözlerle kararlılığını göstermişti:

“Ya istiklal ya ölüm!”

İşte bu düstur ve şiar ile Ağustos ayına unutulmaz bir zaferle daha damga vuruldu.

İlki 1071’de ve kahramanı Alparslan…

İkincisi 1922’de ve kahramanı Gazi Mustafa Kemal ve kahraman Türk Ulusu…

AĞUSTOS AYI, KUTSAL BİR AYDIR

Tarihte, bir milletin kaderini belirleyen önemli kırılmalar vardır. Ve o tarih Türk Milleti için 26 Ağustos’dur…  Milli Eğitim Bakanlığı ve Diyanet İşleri Başkanlığı, bu tarihin önemini gençlere ve gelecek kuşaklara çok iyi aktarmalıdır…

Aktarmalıdır ki, daha bıyıkları terlememiş gençlerin, ölümü bile bile koştuğu cephelerde yazdığı destansı mücadeleyi öğrensin…

Ama ne gezer…

İşte bir 26 Ağustos daha geldi, geçti…

Camilerimizde Cuma hutbeleri okundu… Fakat 26 Ağustos’tan eser yok…

Diyanet İşleri, bir milletin varoluş destanını neden görmezden gelir?

Neden bu ülkenin kurucuları, başka Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, silah arkadaşlarını, şehitlerimizi ve gazilerimizi rahmetle yad etmez?

Acaba bu “milli” bayramlar olmasaydı, bugün bu topraklarda “dini” bayrakları rahatça kutlayabilecek miydik?

Fakat nedense, hem Milli Eğitim hem de Diyanet İşleri, kendi öz tarihini hatırlatmaktan, şehitlerini, gazilerini rahmetle anmaktan çekiniyor.

Ve gerçekten bu ülkenin öz değerlerine ve yitip giden yüz binlerce şehidine, gazisine ayıp ediliyor?

Bu şanlı tarihimizi biz anmazsak, biz anlamazsak ve biz değerince kutlayamazsak, bu ülkenin düşmanları mı kutlayacak?

Merakım ve sorum şu:

Bu ülkenin Milli Eğitim Bakanlığı ve Diyanet İşleri Başkanları, Türk Milleti’nin hissettiğini hissetmiyor mu?

Kalın sağlıcakla…

****************

ANLAMLI SÖZ

Girmeden tefrika bir millete, düşman giremez.

Toplu vurdukça sineler, onu top sindiremez…”

Mehmet Akif Ersoy

*****************