Sevgili okurlar,
Bir “30 Ağustos Zafer Bayramı” daha geride kaldı..
Milli Bayramlar ve Günler “ ile çokça yazmaya özen gösteriyorum?
Elbette, bunun bir nedeni var?
Sizce, bu ne olabilir?
Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “Gençliğe Hitabesi” ve bizim kuşağın her sabah okul girişlerinde birlikte seslendirdiği “andımız” size ne anlatıyor dersiniz?
Evet, yarınlarımız olan gençliğimizi iyi yetiştiremezsek, bu yeşil, bu güzel toprakları koruyamaz ve  gücü, mertliği, yiğitliği, kahramanlığı kendimizde bulamayız!
O nedenle, “Cumhuriyet’i” ilan edenlerin, “yarınlarının Türkiye'sini nasıl düşündüklerini anlamamak için”, biraz değil, tam saf olmamız gerekir!

GAFLET VE DALALET?
Atatürkçü Düşünce dili ile buna “gaflet ve dalalet” diyoruz!
Ya da, buna “milli refleks” diyebilirsiniz..
O halde görevimiz, “yarınlarına sahip çıkacak, vatanı, toprağı, bayrağı, namusu, geleceği heba etmeyecek, gerekirse bunun için ateşten gömlekler giyecek nesiller yetiştirmek ve yarınlarda olabileceklere” hazırlanmaktır..
Bugün Avrupa’da, “milli reflekslerden, duygu ve düşüncelerden yoksun, etliye, sütlüye karışmayan, kafa yormayan bir nesil”, ülkeyi yönetenleri ürkütmekte ve korkutmaktadır..
“Bu vesile ile eğitim, öğrenim müfredatları yeniden gözden geçiriliyor, genç nesillere milli heyecan, vatan, bayrak, insan sevgisi aşılanmaya” çalışılıyor..
Bunları yazmamın elbette nedeni, “şurada yanı başımızda cereyan eden Ukrayna-Rusya savaşı olduğu kadar, Afganistan, Irak, Suriye ve halen Afrika ülkelerine” sıçrayan ateştir..
“Ülkelerini düşman çizmesine, ya da bir başka grup ve kümenin yönetimine terk eden ve çareyi bir başka ülkede kaçmakta bulanların, yani hayatta kalmak için kaçanların hazin hikayelerini” gazetelerden, televizyon ve radyolardan öğrenmiyor muyuz?

CUMHURİYET DEĞERLERİ..
İşte aynı duruma düşmemek için, işi sıkı tutmak, gerçeği görmek ve bu bağlamda geleceğe hazırlanmak gerekmez mi?
“Keşke Yunan kazansaydı” safsataları ile “gençlerimizin beyinlerini yıkayan, onları pısırık birer köle, oy deposu, boyun eğen, biat gösteren olarak gören zihniyetlere”, teslim olmadan üzerimize düşeni yapmalıyız..
Bu ise, “açık, şeffaf milli eğitim politikaları” ile olur!..
“Merdiven altlarına kurulan ve Arapçanın ezberi ile beyinleri yıkanan, günah-haram girdabına” atılan küçüklerimizin geleceklerini çalanlara teslim olmamak, elimizdedir..
İşte,” Cumhuriyet değerleri, Atatürk düşüncesi”, bizlere en büyük mirastır!

TARİHE SOR BİZİ?
İşte o zaman,” Korkma sönmez, bu şafaklarda yüzen al sancak” haykırışı ile “düşmana karşı koymak, birlik ve beraberlik içinde kardeşçe kenetlenmek, düşman üzerine yürümek”, daha kolay olur..
Tarih boyunca, atalarımız bunun binlerce örneğini bizlere armağan etmiştir..
Tarihe sor bizi?
Malazgirt’ten, İzmir’e, İstanbul’a, Sakarya’dan, Afyon’a kadar ne kahramanlık öyküleri yazdık, ne destansı yürüyüşler, haykırışlar, başkaldırışlar..
İzmir’de, Ege Üniversitesi kampüsü içinde bir otel de, başımı yastığı koyduğum da “Atatürk’ü düşündüm, Atatürk’ü, İsmet Paşa’yı, Fevzi Çakmak’ı, Ali Fuat Cebesoy, Fuat Orbay ve diğer yiğitleri” düşündüm...
Karanlık geceyi, yırtıyordu nal sesleri..
Bir film şeridi gibi gözümün önünden geçtiler..
Hey yavrum, hey Türkler geliyor, Türkler!..
Bir çağ açan, bir çağ kapatan Fatihlerin torunları..
Anadolu kapılarını ardına kadar açan, Alparslan’ın yiğit evlatları..
Hey yavrum, hey Türkler geliyor..
9 Eylül’de, İzmir’in dağlarında çiçekler açtırmaya..

AYDINLIK TÜRKİYE’NİN ÇOCUKLARI
Aydınlık Türkiye’nin, Atatürk’ün çocukları..
“Dağ başını duman almış,
Yürüyelim arkadaşlar!”

Bir Haziran ayı ortalarında mavi gözlü, sarı saçlı, Sakarya boylarında, biricik annesi Zübeyde Hanım ile buluşmaya gelir..
Amaç, hem hasret gidermek, hem de düşmanı yanıltmaktır..
Atatürk’ü karşılamak için Adapazarı, Akyazı, Hendek, Geyve hazırdır..
Haziranlarda düşmandan temizlenen Adapazarı’nda hoş vakitler geçirir, annesi ile buluşur Gazi Mustafa Kemal Atatürk..
Öğrenciler ile esnaf ile buluşur, Çark mesirede, bir de müsamere izler..
Ordu teftiş edilir gizlice..
“Büyük taarruz hazırlıkları”, gizlice sürdürülür..

ATATÜRK ADAPAZARI’NDA
Atatürk Adapazarı’nda, Atatürk Sakarya’da..
Ara ki, izlerini bulasın?
Atatürk, Orhan Camii’nde Cuma namazında..
Atatürk, esnaf ile kol, kola..
Atatürk, İzmit’te Fransız gazeteciye, ”İstiklal Mücadelesini anlatıyor..
Geleceğin yönetimini, yarınların Türkiye’sinin ipuçlarını veriyor..
Çakmak, çakmak, ışıl, ışıl gözleri aydınlık saçıyor..
Onu görmek için, ta Hendek’ten bir avuç sevgi dolu öğrenciler, marşlar söyleyerek, Adapazarı’na yaya geliyorlar..
Dillerde “Yaşa Mustafa Kemal Paşa” nidaları..
“Güzel günler göreceğiz çocuklar,
Motorları maviliklere süreceğiz!..
İnanın çocuklar, inanın..
Güzel günler göreceğiz, güneşli günler!”


ANLAYANLARA TABİ?
İzmir’de, bir uykuda değil, yarınlarının Türkiye’sine gözlerimi açıyorum..
Yarınların Türkiye’sine..
Haydi geç kalmadan, esarete düşmeden, çocuklarımızı yarınlara hazırlayalım, yarınlara..
Sevgi dolu, saygılı, bilgili, insancıl, boyun eğmeyen, özgür ve yeni buluşlara imza atan..
Bunun yolu, yordamı belli..
Cumhuriyet rejiminde buluşmak, Atatürk’ün çizdiği yoldan yürümek..
Zaferlerin kutlu olsun Türkiye’m, zaferlerin!..
Son bir teplik; İlyas Salman’dan..

“ Keşke Yunan kazansaydı” diyenlere bakmayınız! Ülkemiz çok güzel. O kadar ki, biraz iyi yönetilse, Yunan bile bakar ve “ne kadar güzel olmuş, iyi ki kazanamamışız” der!”
Anlayana tabi!?
Yusuf Cinal yazıyor, 1 Eylül 2023