Bıktım bu Cuma mesajlarından, gerçekten bıktım.
Cumanız mübarek olsun! Yahu zaten Cuma mübarek bir gün, senin demenle değeri artmıyor kardeşim! Cuma senin için mübarek bir gün mü ona bak. Yani onun feyzinden, bereketinden istifade edip edemediğine bak. Önemli olan o.
Bir de bu ülkede Cuma ne anlam ifade ediyor, onu düşün. Göreceksin ki Sütçü İmam’ın ‘bu şartlarda, bu şehirde Cuma namazı kılınmaz’ dediği günlerde miyiz yoksa değil miyiz, ona bak.
Ben sana bir örnek veriyim mesela;
“Kızım 2012 yılında Hukuk Fakültesi'nden onur derecesiyle mezun olduğunda çok mutlu ve gururluyduk.
Aynı yılın Aralık ayında girdiği Hakimlik ve Savcılık Yazılı Sınavı’nda 80 küsur puan aldı. Mülakat 2013 yılı Mayıs ayında yapıldı ve sadece 3 dakika sürdü!..
Kızımın elenmesine neden olan sorulardan biri (ne alakası varsa) Urla’daki antik Klazomanai Zeytinyağı İşçiliği, diğeri ise Endülüs Uygarlığı idi.
3 dakikada bir insanın bilgisinin, kişiliğinin ve liyakatının nasıl anlaşıldığını hiçbirimiz anlayamadık!..
Kızım aynı yıl girdiği Hazine Müsteşarlığı yazılı sınavını Türkiye beşincisi olarak kazandı. Ancak mülakatta 70 verildi ve yedeğe bırakılıp elendi!..
Yani Türkiye beşinciliği, kızımızın bu sınavları kazanmasına yetmedi!.. “
İki yıl sonra, bu kez, Dışişleri Bakanlığı Uzman Yardımcılığı Sınavı'na girip onu da kazandı.
Ama mülakatta elenmekten yine kurtulamadı!
Mülakatlarda sürekli elenmesine bir anlam veremiyor ama gizli bir elin evladımızı engellediğini görüyorduk!
Bu gizli elin sahibini ancak 15 Temmuz'dan sonra FETÖ gerçeğiyle yüzleştikten sonra anlayabildik!..
Onur diplomasıyla mezun olduğunda ülkesine büyük ideallerle hizmet edeceğini düşünüp güzel hayaller kuran yavrumuz, son olarak, yurt dışında yüksek lisans yapmak için Milli Eğitim Bakanlığı bursuna başvurdu, ancak yine mülakatta elendi!..
Bunun üzerine eşimin emekli ikramiyesiyle aldığı arsamızı satıp, Amerika'ya yüksek lisans yapmaya gönderdik. Orada hem yüksek lisansını tamamladı, hem de bir Amerikalı'nın bile ilk girişte kazanmakta zorlandığı New-York Barosu'nun sınavını büyük başarıyla geçerek New York Barosu avukatı olmaya hak kazandı…
Kızım ana dili gibi İngilizce, orta seviyede Fransızca ve İspanyolca biliyor.
Ancak takdir edersiniz ki yabancı ülke vatandaşının oralarda referansı olmadan bir hukuk bürosunda iş bulması çok zor.
Size yalvarıyorum. Eğer New York'ta tanıdığınız bir hukuk bürosu varsa, kızıma destek olur musunuz?.. Son bir umutla size geldim. Yalvarıyorum Mansur Bey, yalvarıyorum…”
Feryat eden bir anne…
Gözyaşları içinde dinleyen de Ankara Büyükşehir belediye Başkanı Mansur Yavaş…
Kadıncağızın dedesi Çanakkale gazisiymiş. Savaş bitip memleketine döndüğünde, teklif edilen gazilik maaşını “Ben bu vatanı para için savunmadım” diyerek reddetmiş ve çiftçilikle hayatını kazanmayı sürdürmüş. Ailesine de ölümünden sonra gazi maaşı almamalarını vasiyet etmiş.
Emekli astsubay olan babası da Kıbrıs Barış Harekatı'nda gazi olmuş…
Şimdi karşılığında çektiklerine bakın.
Devamını Uğur Dündar’a anlatıyor;
“Uğur Bey bu ülkenin bağımsızlığı için canını vermeyi göze almış bir ailenin torunu olan kızımın hayalindeki savcılık mesleğini yapması engellendi.
Ne yazık ki umutlarımızın ve hayallerimizin hepsi uçup gitti. Çok sevdiğimiz vatanımızda Suriyeliler kadar bir hükmümüz olmadı.
Şevki ve geleceğe dair umudu tükenen kızım, artık bu ülkede çalışmak da, yaşamak da istemiyor. İnanır mısınız, içerisinde adalet olmayan adalet saraylarının önünden geçerken içim kan ağlıyor.
Kızımız da burada savcı olarak çalışıp adalet dağıtacaktı diye rüyalar görürken, şu anda biz adalete muhtaç hale gelmiş durumdayız.
Ancak şuna kesinlikle inanıyorum Uğur Bey; gerçeklerin eninde sonunda ortaya çıkmak gibi kötü bir huyu vardır. Elbette bu devran dönecek. Atalarımızın söylediği gibi ‘Keser döner sap döner gün gelir hesap döner!..'
Bu vatan, kendisini koruyup kollamak ve yüceltmek için hangi meslekten olursa olsun özveriyle çalışmış evlatlarını bir gün mutlaka kucaklayacak ve onları bağrına basacak…”
Bu, dedesi ve babasının uğrunda can vermeyi göze almış olmalarına karşın, bu cennet vatanda hiçbir değeri kalmadığına inanmak zorunda bırakılmış yüreği yanık bir annenin feryadıdır.
Ve bu durumda olanların sayısı bir değil, iki değil, onbinlercedir…
Yaralı annenin iki cümlesini önemine binaen ele alalım;
“Bu gizli elin sahibini ancak 15 Temmuz'dan sonra FETÖ gerçeğiyle yüzleştikten sonra anlayabildik!..”
Kızın mağduriyeti devam ettiğine göre, fetö bitmedi demektir.
Ya da; fetö bahane, kadrolaşma, adam ayırma, torpil ve iktidar erkinin yandaşlar arasında paylaşımı gayet şahane demektir…
Ve kadıncağızın son sözü ne?
“Bu vatan, kendisini koruyup kollamak ve yüceltmek için hangi meslekten olursa olsun özveriyle çalışmış evlatlarını bir gün mutlaka kucaklayacak ve onları bağrına basacak…”
Eğer basmıyorsa iktidarınız batsın!
Cumanız da mübarek falan olmasın kardeşim!