Merhabalar. İş yoğunluğu sebebiyle iki hafta ara vermek durumunda kaldığım yazılarıma bugün yine kaldığı yerden devam ediyorum.
Bugün, yarından bahsedeceğim. Yarının ne olduğundan, neler olacağından.
Yarın, insan için bir umut, bir bekleyiş ya da bir kaygı sebebidir çoğu zaman. Gelmemiş ve geleceği meçhul yarın adına bugününü tüketir insan çoğu zaman. Bu bireysel bazda da böyledir, toplumsal bazda da.
Hep bir şeyler konuşulur yarınlar için. Birileri tahminler yapar. Bazıları kehanetlerini paylaşır. Kimi de bir ilah edasıyla kesin konuşur yarın hakkında. Ve bugünden inanır insanlar kafalarındaki yarına.
Peki mümkün müdür yarını bilmek?
Yarın ne olacağını kesin olarak bilmek mümkün değildir elbet. Sadece öngörmek mümkündür. Ve yarın ne olacağını öngörmek için dün ve bugün yaptıklarımıza bakmamız yeterlidir çoğu zaman. Bu sebepten eylemlerinin farkında olan bireyler ve toplumlar yarına dair de mantıklı ve tutarlı beklentiler içindedir.
Ama herkes için çok büyük bir tehlike olarak bir de yarını satanlar vardır.
İnsanın en büyük kaygılarından biri yarın olduğundan, vaatlerle, tehditlerle yarını satarlar bugünün karşılığında. Konuyu anlamak adına güzel bir örnek verelim hemen. Ortaçağ Avrupası’nda, kilise cennetten arsa satıyordu mesela. Yarın satıyordu. Huzur satıyordu. Vicdani bir rahatlama satıyordu.
Peki, insanlar neden bunu satın alıyorlardı? Neden buna kanıyorlardı? Benim aklıma iki sebep geliyor. Biri ihtiyaç bir diğeri ise korku.
İhtiyaç derken kastım şu ki, insan kendinde olmayanı ya da ihtiyaç duyduğu şeyi satın alır veya almak ister. Kendi eylemlerini bilmeyen, vicdanı rahat etmeyen, yalanlara ihtiyaç duyanlar, içlerinde bulamadıkları bu rahatlamayı satın alıyordu.
Bir de korkanlar vardı. Korkutulanlar. Yarınıyla korkutulanlar. Onlar da yarını öngöremiyordu ve neye inandığını bile bilmiyordu. Ve uzun yıllarca bu böyle devam etti.
İnsanın doğası budur. Doğada bu denli büyük bir yarın kaygısı sadece insanda vardır. Bu sebepten kanar insan yarına dair vaatlere.
Bugün de kendini, eylemlerini ve etkileri bilmeyen ve de dünyayı doğru göremeyen insanlar hep bir yarın satın alıyor. Ve maalesef bu hep böyle olacak.
Bu sebepten şuan yarını konuşmak çok anlamsız geliyor. Benim gördüğüm şu ki, biletler tükenmiş, bütün yarınlar satılmış. Herkes istediği yarını almış, gelmesini bekliyor. Herkes inandığı yarını tarif ediyor. Diğerini ikna etmeye çalışıyor.
Bugünü göremeyen akıl körleri, bugünü göremeyen diğer akıl körlerine, kendi yarınlarının doğru olduğunu anlatmaya çalışıyorlar. Bazısı yarın harika olacak diyor, bazısı kıyamet.
Dedim ya körler diye; içlerindeki nefretin bugünü nasıl yaktığını bile göremiyorlar.
Şimdi ben yarın hakkında ne konuşsam, hiç görmemiş birine net göremediğim bir manzarayı anlatmak gibi olacak. Ben ne desem de herkes zihninde canlananı anlayacak. Hazır bugün gelmişken, hazır daha yarın olmamışken düzeltelim bir şeyleri demek istiyorum sadece. Ama beni gören olur mu bilmiyorum.
Tek dileğim; umarım yarın bugün olduğunda, başka yarınlar için kavga etmeyiz.