“Sen alçak oğlu alçaksın” diyor!
Neden?
“78 kişi can vermiş, sen bu facianın üzerinde tepinip siyaset yapıyorsun!”
Bu tipler, bu cüreti nereden alıyor diye sormayın. İktidar, en üst ağızdan "Milletin ciğerini yakan bir musibetten siyasi rant devşirmeye çalışmanın hiçbir izahı olamaz" diyerek muhalefeti suçlayınca. Bu tiplerin de bize en ağır hakaretler savurması normaldir.
Peki, bu tiplerin nezdinde seviyemiz yükselsin diye ne yapmamız gerekiyor?
Öncelikle yöneticileri eleştirmeyeceksin, olayın sebebini ve sorumlusunu sorgulamayacaksın. Hele ki bir ucu bu ülkeyi yönetenlere dokunuyorsa görmezden geleceksin.
Kader, fıtrat deyip geçeceksin.
İşte seviye bu…
Toplumun her halükârda iktidarı destekleyen bir kısmı, her türlü faciaya bile partizanca bakıyor. Bu kesim hem partisine olan düşkünlüğü hem de yaratılan algı yoluyla en asgarisinden mantıklı düşünebilme yetisini çoktan kaybetmiş ve gerçeklikle olan bağları çoktan kopmuş ama suçlu biz oluyoruz.
Yahu, bir demokratik, sosyal hukuk devletinde, o ülkeyi yönetenler yani siyasi iktidar sorgulanır, eleştirilir, topluma hesap verir, denetlenir.
Bugün yularını çözseler ilk fırsatta kaçacağın ülkelerde, liyakat ve fırsat eşitliği esastır. Hukuk üstünlüğü vardır.
Hadi demokrasiden bir halt anladığın yok, şeriat üzerinden izah edeyim: Bizim din anlayışımızda devletin temeli adalettir, liyakattir.
Fırat’ın kıyısında bir kuzuyu kurt kapsa sorumlusu devletin başıdır.
Şimdi bu tiplerin savunduğu din anlayışına göre hükümdar/kral/halife/reis her kimse artık, sorgulanamaz, eleştirilemez.
Sevsinler sizin din anlayışınızı…
BAKAN NEDEN İSTİFA ETSİN Kİ?
Son 20 yıldır yaşadığımız onca faciaya rağmen tek bir istifa görmedik, duymadık.
Liyakatsizlikten, torpilli atamalardan, denetimsizlikten dolayı yaşadığımız onca faciada 50 binin üzerinde can kaybettik ama bırakın istifayı, sorumluların adil bir şekilde yargılanmasına ve cezalandırılmasına dahi şahit olmadık.
Bizim sorumlular, aslında erdemli bir davranış olan istifa kurumunu, kutsal iktidarlarına zül addettiler. İstifayı kayıp, bir yenilgi ve bir nevi surda açılmış bir gedik olarak gördüler.
Hatta pişkin pişkin ‘Bakan niye istifa etsin ki’ bile diyebiliyorlar.
Ben size bir istifa örneği göstereyim, siz neden istifa etmesi gerektiğini anlayın;
“Ne yazık ki çabalarımız böyle bir kazayı önlemeye yetmedi. Bu hepimiz için ve şahsen benim için çok ağır bir durum. Böylesine trajik bir olay yaşandığında, hiç olmamış gibi devam etmek mümkün değil. Birkaç yıldır siyasetin içindeyim ancak ülkemiz vatandaşlarının siyasi sisteme güvenmesini demokrasimizin gerekli bir unsuru olarak görüyorum. Buna siyasi sorumluluk denir. Bu nedenle istifa ediyorum. Tüm kalbimle bir kez daha kurbanların ailelerine desteğimi ifade ediyorum.”
Bu sözlerin sahibi, Yunan Bakan Kostas Karamanlis. Bir tren kazasında 36 kişi hayatını kaybedince, sorumluluğu üzerine alıyor ve istifa etme erdemini ortaya koyuyor.
En can alıcı cümlelerinden birisi şu; “ülkemiz vatandaşlarının siyasi sisteme güvenmesini demokrasimizin gerekli bir unsuru olarak görüyorum.”
Diyor ve siyasi sorumluluğunu yerine getiriyor, istifa ediyor.
Biz ise ‘bunda siyasetin ne suçu var’ kafası yaşıyoruz.
NASIL BİR ÜLKEDE YAŞAMAK İSTERSİNİZ?
Aklını kiraya vermemiş herkes için şu soruların cevabı tektir.
Facialardan ders almayan, faciaları sorgulamayan, sorumluların hesap vermediği, kurumlar denetlenmediği gibi yöneticilerinin hesap bile vermediği bir ülkede yaşamak istemez misiniz?
Siyasi iktidarların topluma hesap verip denetlendiği, liyakat ve fırsat eşitliğinin esas olduğu, Hukukun tartışmasız üstün olduğu, başta yargının ve sair kurumların kuvvetler ayrılığı ilkesine göre iktidardan bağımsız ve tarafsız olduğu bir ülkede yaşamak istemez misiniz?
Yoksa, yönetenlerin hesap vermediği ve denetlenmediği, liyakat yerine yandaş ve biat kültürünün değerlendirildiği, yargının taraflı olduğu, hukuk sisteminin adamına göre işlediği, iktidarların bütün yetkiye sahip ama sorumsuz addedildiği, ihmal kaynaklı kaza ve ölümlerin ‘kader, alın yazısı, mukadderat’ diye geçiştirildiği, sorgulayanın peşinen “kader” ve haliyle din düşmanı ilan edildiği bir ülke de mi?
Aklı başında olanların cevabı bellidir.
Aklını kiraya verenlerin cevapları da bellidir. Bu tipler öyle der, öyle söylerler ama az önce dediğim gibi, yularları boşansa kaçacakları yer sözde ideolojilerinin hâkim olduğu ülkeler değil, aksine ideolojileri gereği düşmanlık ettikleri ülkeler olacaktır.
İşte asıl alçaklık budur!