Bu hafta başka bir kanayan yaramız olan işsizlikten bahsedeceğim. Azalacak denen oran yine arttı ve işsizlik ocak ayında %14,7’ye yükseldi. Bunun içinde hemen göze batmayan genç işsizlik oranı var bir de. %26,7 ‘ye yükselen genç işsizlik oranı ülkenin geleceği olan insanların daha yolun başındayken bunalmalarına, aşırı zorlanmalarına ve ümitlerini yitirmelerine sebep olacak noktalara yükselmiştir. Bu durumun bugüne olan zararı gün yüzündeyken bugün fark edilmeyen ve son derece acı verecek bir başka sonucu ise; ilerleyen zamanlarda kendini sosyal sermaye eksikliği olarak gün yüzüne vuracak olmasıdır.
Ne oldu da işsizlik bu kadar yüksek noktalara geldi. Nerede hata yapıldı şimdi bunları incelemeye çalışalım.
Mevzu olaya nereden baktığınızla ilgili bir durum. Mesela dünyanın en çok sosyal yardım yapılan ülkelerinden biri olmamızı olumlu bir durum olarak algılayabilirsiniz. Var ki yardım yapılıyor diye düşünebilirsiniz. Fakat durumu aklı selim biri olarak ele alacaksanız ilk sormanız gereken soru “Neden bu kadar çok insanın sosyal yardıma ihtiyacı var?” sorusudur. Ekonomik sorunları çözmektense yamamak olarak ifade edebileceğimiz uzun süreli sosyal yardım projeleri en basit anlatımla bedava balık dağıtmaktır. Çok uzun süredir yapılan ilk hata budur. Yeri gelmişken bir yanlış anlaşılmayı engellemek adına şunu da belirtmek isterim. Kastım; devlet ihtiyacı olana yardım etmesin değil, bu yardımı istihdam politikaları ile yapsındır.
Günümüz işsizliğinin diğer bir sebebi de ülkedeki üniversitelerin sayısıdır. Daha önce de belirttiğim gibi son derece yüksek bir çalışan arzına sebep olan üniversiteler ülkemizdeki işsizliğin sebepleri arasındadır. Artan sayıyla beraber nitelik kaybeden üniversitelerin zararlarını sıralayacak olursak;
- Nitelikli teknikerler yerine niteliksiz mühendislerin piyasaya çıkmasına sebep olmuştur. ( Her meslekte benzeri durumlara)
- Her meslekte gereğinden fazla meslek mensubunu arz ederek işçi (maaşlı çalışan) piyasasındaki ücretleri düşürmüş ve ücret dengesini bozmuştur.
- Mezun niteliklerinin azalmasıyla birlikte mesleklerdeki ortalama kalitede büyük bir azalma yaşamış ve bu da piyasadaki verimliliğin azalmasına sebep olmuştur.
Bu bakımdan gereğinden fazla üniversitenin açılması ülkedeki işsizliğin önemli sebeplerinden biridir. Bu kadar çok üniversite yerine niteliği yükseltilmiş bir eğitim sistemi çok daha etkili ve kalıcı bir çözüm olacaktır.
Ekonominin geneline olumsuz katkıları olan bir diğer durum ise ülkedeki iç ve dış politikalarıdır. Yatırımcıyı tedirgin edecek derecede değişken durumlar sebebiyle çok uzun zamandır istikrarlı bir siyası konjonktür sağlanamamış, ve bu değişkenlikten ötürü devamlı olarak ekonominin dengesi değişmiştir. Bu da zaten yetersiz olan yerli sermayeyi sarsmakla beraber yabancı sermayeyi de ülkeden uzaklaştırmıştır. Pek tabii olarak “istihdam” buradan da büyük bir yara almış ve işsizlik daha da artmıştır.
Hadi bir sebep daha ele alalım. Katma değerli ürünler üreten fabrikalar yerine tek seferlik katma değer üreten inşaat sektörü, potansiyelini çok ama çok zorlamış ve talep fazlası üretim yapmıştır. Bunun neticesinde ülkedeki sermaye verimsiz kullanılmış ve bu da son derece büyük ve gizli kayıplar yaşamıştır. Düşünün ki gökdelenlerle dolu ülkemizde patates, soğan cep yakar olmuştur.
Evet yeri gelmişken tarım politikalarına bir değinelim. Aslında detaya girmeye gerek yok. Ülkesinin topraklarını bilen biri kendine sadece şunu sorsun: Bu ülkenin tarım ve hayvancılıktaki potansiyeli bu mu? Bu konuda fazla söze gerek yok.
Vergi politikaları, maliye politikaları, sürekli beyan edilen hiç sonuç almamış kısa ve orta vadeli ekonomik programlar, enflasyonla mücadelede yapılan hatalar vb. vb.
Daha çok şey var anlatılacak. Ama asıl odaklanılması gereken çok önemli bir etken var.
En önemlisi biz her şeyi bu kadar mükemmel yaparken, bir an bile peşimizi bırakmayan dış güçler var. Ülkemize gelip köprü vb. yapıp kullanmasak da parasını hazinemizden alan ve bizden hiç haz etmeyen dış güçler!
Umarım bir gün peşimizi bırakırlar ve biz de muhasır medeniyetler seviyesine bir an evvel çıkarız.