Yağmurla dökülüp giden makyaj misali depremin sarsmasıyla bütün sırları ortalığa saçıldı.

Öbür yandan da sarsıntının sarstığı toplum özüne döndü, algı temelli rüyadan uyandı, sormaya sorgulamaya başladı.

Her ne kadar İç İşleri Bakanı Soylu; “Türkiye’nin deprem konusundaki yeterliliğini tartışmaya açmak, bu saatte yapılabilecek insanlık dışı bir davranıştır” dese de, bunun emir telakki eden savcılar basın ve sanal âlemi didik didik ederek en küçük bir eleştiriyi soruşturma konusu yapsa da halk konuşuyor, tartışıyor, sorguluyor.

Görünen o ki -hoş biz görüyor ve sürekli uyarıyordu da- yıkılmadık kurum ve kuruluş bırakmamışlar.

İşte bunlardan biri ve en önemlisi de Kızılay…

Maalesef ki bunlar, devlet denince yağma anlıyorlar.

Bunlar, ideolojilerinin kafalarına soktuğu laik devlete düşmanlık marifetmişçesine hareket edip bütün bu yaptıklarını bir de din soslayarak, afiyetle yiyorlar, yediriyorlar.

Şimdi bunlara yahu beytülmaldir, ayıptır desek, hadi lan oradan burası İslam devleti mi ki hazinesi haram olsun bile derler, diyorlar…

Bu kafa ile aslında hayır hasenat ve bir yardım kuruluşu olan Kızılay’ın saygınlığını da bitirdiler.

O’nu da Deniz Feneri’ne döndürdüler…

Hoş, niye dönmesin ki? Başındaki adamlar Deniz Feneri kökenli zaten, tecrübeleri oradan geliyor…

O kadar tecrübeli ve pişkinler ki; “Evet böyle bir şey yaptık ama bunun belgelerini yayınlamak etik ve ahlaki değil...”

Ve arkadaş ekonomiye yepyeni bir terim kazandırıyor; “Bizimkisi vergi kaçırmak değil, vergiden kaçınmak!!!”

Malumunuzdur, Başkentgaz’ın, Ensar vakfına, yurt yapımında kullanılmak üzere Kızılay üzerinden 8 milyon dolar aktarmış.

Paranın 7 milyon 925 bini Ensar’a, 75.000 doları Kızılay’a kalmış.

Yani Başkentgaz, Kızılay gibi kuruluşlara yapılan bağış vergiden düşüyor ya, bunlar da devlete vergi vermemek için, kendi ifadeleriyle vergiden kaçınmak için bu yola başvuruyorlar.

Ama bu bağış Kızılay’da kalmıyor, netice de Kızılay’da bu laik devletin bir kurumu ya, oradan Ensar Vakfı’na aktarılıyor. Hani şu çocuk tecavüzleri ile gündeme gelen vakıf…

Geçen gün bir okurum soruyor; Yahu bu vakıfların sayısı neden bu kadar arttı.

Vakfetmeyi sevdiklerinden değil herhalde, yağmayı seviyorlar da ondan kardeşim!

Bu devirde yandaş olmak kaydı şartıyla vakıf kurmamak büyük bir enayilik zaten.

Vakıf kuruyorsun, özelleştirmeden ucuza bir kurum kapatıyorsun, bu kurumun ödemek zorunda olduğu vergiyi bağış adı altında yine yandaş bir vakfa aktarıyor, afiyetle götürüyorsun…

Bir vatandaşın sanal alemde paylaştığı gibi;

“Fahiş gaz faturaları ile milletten zorla al, sonra git Kızılay'a sürekli bağışçı ol...

Yetmedi düşmanlıklara taraf olmaması ve hiçbir zaman siyasal, ırksal, dinsel ve ideolojik nitelikteki ihtilaflara girmemesi gereken, milliyet, ırk, dini inanç, sınıf veya siyasi düşünce farkı gözetmemesi gereken Kızılay da gitsin bu ilkelerini çiğneyerek bilmen hangi vakfa aktarsın.

O vakıf da milletin çocuklarına tecavüz etsin her şeyini ifsat etsin…

Düzeneğe bak düzeneğe…”

Bu konuların uzmanı Rubil Gökdemir de bir paylaşımında soruyor;

"VERGİ USUL KANUMU Madde 3/B) İspat: Vergilendirmede vergiyi doğuran olay ve bu olaya, ilişkin muamelelerin gerçek mahiyeti esastır."

TV tartışmacıları bilmese bile, Vergi Hukukuyla meşgul olan herkes bilir ki, vergi mükelleflerinin "vergiden kaçınmak" için yaptığı işlemleri vergi idaresi olduğu gibi kabul etmez, işlemin "gerçek mahiyetini" esas alır...

Buyrun bakalım beyler, KIZILAY'ın vergi muafiyeti statüsünü vasıta yaparak ENSAR Vakfına vergi matrahından düşürecek şekilde 8 milyon dolar ($) aktaran taraflar için de, bu maddeyi uygulayacak mısınız ?”

Haydaa…

Ben de yıllardır, yahu bu işadamlarının yaptığı okul, hastane vesaireler neden vergiden düşüyor? Devlet vergisini adam gibi toplayıp kendisi yapamıyor mu diye kendi kendime sorup duruyorum.

Bu kadar da basit değilmiş aslında…

Yine Rubil Gökdemir’in sorduğu gibi “vergiden kaçınmak” için yaptığı işlemleri vergi idaresi olduğu gibi kabul etmez, işlemin "gerçek mahiyetini" esas alır madem, halihazırda KIZILAY Başkanı da yaptıkları bu işlemin gerçek mahiyetini TV ekranlarından itiraf etmişken, Maliye Bakanlığı bu “kanuna karşı hile” olayına el atacak mı, bakalım…

Eleştiriler ve tepkiler bu kadarla sınırlı değil;

Kızılay Başkanı ve yönetim kurulu üyelerinin ballı maaşları, akraba ve yandaş kadrolaşmaları, lüks bina ve odaları da tartışılıyor.

Yetmedi, Başkan’ın ideolojisi de bir laik, sosyal hukuk devletine ne kadar uygun diye sormadan geçemiyor insan…

Bakalım, İYİ Parti milletvekili İsmail Koncuk’un “Bir zaman FETÖ ile dans, bir zaman sözde çözüm sürecinin, Şivanperver hayranı, Ensar Vakfının emanetçisi, aracısı, Kızılay Başkanı Kerem Kınık. Senin o tarihi kurumun başında kalman, her gün hepimiz için zuldür. İSTİFA ET!” çağrısı yerini bulacak mı?

Ve istifa dahi etse, saygıdeğer hükümetimiz, açık bir skandala alet olmuş, Kızılay gibi 148 yıllık bir kuruluşumuzu töhmet altında bırakmış bu arkadaşla ilgili gereğini yapacak mı?

Yoksa bundan öncekiler de olduğu gibi ‘yandaştır, ne yapsa yeridir’ anlayışı ile yaptıkları yanına kar mı kalacak, göreceğiz…