Ankara Sosyal Bilimler Vakfı, “Türkiye’de Kimlikler: Din, Ekonomi, Siyaset” başlıklı bir 2024 değerler araştırması yaptı ve yayınladı.

Eski İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın şirketi olunca sonuçları da merak uyandırdı haliyle.

Hani derler ya yandaş şirket anketi falan, öyle değil. Şişirmesi, manipülasyonu olmayan objektif bir araştırma…

5618 üzerinde yapılmış.

İlginç sonuçları olan araştırmanın çarpıcı detaylarını vereyim;

Modernlerin yüzde 89’u, muhafazakarların yüzde 71,8’i “Devlet laik olmalıdır” diyor.

Bu demektir ki, laik en popüler dönemini yaşıyor.

Devlet din işlerine karışmamalı” diyenlerin oranı modernlerde yüzde 67, muhafazakarlarda yüzde 51.

“Devlet yönetiminde daha çok dindar olmalı diyenlerin oranı modernlerde yüzde 25, muhafazakarlarda yüzde 44.8.

“Dindar yöneticiler çalışanların haklarını daha iyi korur diyenlerin oranı modernlerde yüzde 35, muhafazakarlarda yüzde 51.

“Dindar iş insanları iş hayatında daha dürüst ve güvenilir” diyenlerin oranı modernlerde yüzde 29, muhafazakarlarda yüzde 45.

Toplumun yüzde 85’i “Dini daha iyi anlayabilmek, yaşamak ve hissetmek için güvenilir bir cemaate veya tarikata bağlı olmak önemlidir” görüşüne katılmıyor.

“Ahlaklı olmak için dindarlık gerekli” görüşünü benimseyenlerin oranı modernlerde yüzde 25, muhafazakarlarda yüzde 44.

“Gençlere dini eğitim verilmeli” diyenlerin oranı modernlerde yüzde 75, muhafazakarlarda yüzde 91.

“İnsanlar kutsal kitaplara ve dine daha az önem verip onların yerine kendi ahlaki standartlarını geliştirmelidir” görüşüne katılanların oranı yüzde 40’ta kalmış.

Geleneksel değerlere dönmek, kararlı liderleri işbaşına getirmek ve zararlı fikirleri susturmak gerek” görüşüne katılanların oranı; modernlerde yüzde 68,9, muhafazakarlarda yüzde 75,2.

Toplumun büyük çoğunluğu devletin temel görevi fakirlere bakmaktır diyor ki bu oran yüzde 90.

Hayat pahalılığının en önemli nedenini “iş dünyasının aşırı kar etmesi” düşüncesine modernlerin yüzde 64’ü, muhafazakarların yüzde 67’i katılıyor.

“Demokrasi en ideal sistemdir” görüşünü benimseme oranı; modernlerde yüzde 76, muhafazakarlarda yüzde 68.

Toplumun yüzde 72’si “ülkede farklı etnik, dinî ve mezhep gruplarına eşit davranılsaydı daha az sorun yaşardık şeklinde düşünüyor.

Farklı kesimlere eşit davranılmadığını” düşünenlerin oranı ise yüzde 74.

Başarı için torpil gerekir” görüşüne katılım düzeyi modernlerde yüzde 65, muhafazakarlarda yüzde 59.

Toplumun yüzde 63’ü “Türkiye’de mahkemelerin bağımsız ve tarafsız şekilde karar vermediğini” düşünüyor.

Toplumun hemfikir olduğu ender konulardan biri ise mülteciler.

Hangi görüşten olursa olsun, Türkiye’nin bugün uyguladığı göçmen politikasını doğru bulmuyor.

Hükümeti bu konuda olumlu bulma oranı modernlerde yüzde 11, muhafazakarlarda yüzde 19.

“Tüm göçmenler Türkiye’den gönderilmeli” diyenlerin oranı muhafazakarlarda yüzde 80, modernlerde yüzde 86.

Şimdi mevcut milli eğitim bakanının ilgilendiren bölümün gözüne gözüne sokalım;

Sorulmuş; “Şu görüşe katılıyor musunuz? ‘Dini daha iyi anlayabilmek, yaşamak ve hissetmek için güvenilir bir cemaate veya tarikata bağlı olmak önemlidir…”

El cevap; Yüzde 84,8 HAYIR…

“Bir tarikat veya cemaat gereklidir diyenlerin oranı yüzde 12,6.

Her 10 Türk vatandaşından 9’u ‘Tarikat gerekli değildir’ diyor

Bu ülkede yaşayan her 10 vatandaştan neredeyse 9’u milli eğitim bakanının tarikat sevdasını benimsemiyor.

Toplumun yüzde 90’ı elbette ki çocuklarımıza iyi bir din bilgisi eğitimi verilmeli ama bu Atatürk’ün dediği gibi sadece mektepte verilmeli ve bu işe tarikatlar, cemaatler bulaştırılmamalı diyor.

Evet, bu ülkenin velileri, anne babaları böyle düşünüyor, böyle istiyor ama bizim bakan tarikatları devletin içine sokmaya çalışıyor.

Biz muhalifleri pek dinlemez kendileri ama hiç değilse ağabeyi Beşir Atalay’a bir uğrasa da dersini alsa…