Millet İttifakı Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun ilimizde gerçekleştirdiği miting, katılım oranı ve içerik itibariyle muhteşemdi.

İçerik derken dili kastediyorum. Yalansız, iftirasız, sataşmasız, birleştirici bir dil…

Özetle özlediğimiz üslup ve özlediğimiz dil…

Miting sonrası yaşanan talihsiz olaya konulan tavır da ‘bir devlet adamı nasıl olmalı’ sorusunun cevabıydı.

Malumunuz, muhalefete yönelik en üst perdeden yapılan düşmanlaştırma politikası, sair illerde olduğu gibi bizde de etkisini gösterdi. Belki de yaşı dolayısıyla kullanılan, belki de tahriklerin etkisinde kalan 15 yaşındaki bir çocuk CHP otobüsünü taşladı.

Ama 15 yaşındaki çocuk tarafından taşlı saldırıya uğrayan Kılıçdaroğlu: "Evladımızın kimliği hiçbir şekilde açıklanmasın, aileye de hukuki destek verilsin. Seçimler gelir geçer, çocuğun zarar görmemesi en önemli konumuzdur" tepkisiyle gönüllere taht kurarken bir de farkını gösterdi, anlayana…

Nedir o fark derseniz; Bir yanda 14 yaşındaki çocuğa Cumhurbaşkanına hakaretten dava açtıran,

Öbür yanda bugün Sakarya'da otobüsüne taş atan 15 yaşındaki çocuktan şikayetçi olmayacağını açıklayan iki lider arasındaki fark…

Artık bu farkı fark etmek ve ikisi arasında tercih yapmakta size kaldı.

Akıllı başlı, ahlaklı ve vicdanlı ve aklını kiraya vermemiş, siyasi rekabeti düşmanlık üzerinden değerlendirmeyen ve taassup bataklığına saplanmayanlar için mantıklı ve demokratik bir tercih yapmak pek zor olmasa gerek.

Gerçi iktidar kanadı, icraatları üzerinden eleştirilmemek ve siyasi rekabetin mecrasını değiştirmek için elinden geleni yapıyor ama olsun, bir parça akıl ve mantık olayları süzmek ve partileri değerlendirmek için yeterli…

İmamoğlu’na yapılan saldırı mesela, önemli bir gösterge…

Önce inkar ettiler, sonra kendi kendine yaptırmıştır dediler, sonra kabullendiler ama İmamoğlu’nun vatandaşları tahrik ettiği iddiasına kapıldılar, bir ara olayı ve yapanları alkışladılar ama baktılar ki tepki seli CHP’ye yarıyor anında olayın failini fetöye bağladılar.

Bir örnek de şu binlerce insanın İstanbul Mitinginde adeta trollenmesi…

Malumunuz Erdoğan montaj bir videoyu sahiplendi ve binlerce taraftarına izlettirip bu iftira üzerinden prim yapmaya çalıştı.

Bunu bir trolün, sokaktan bir vatandaşın yapması neyse de mevcut cumhurbaşkanı ve cumhurbaşkanı adayı tarafından yapılması hiç de şık bir davranış değildi.

Önce herkes gibi ben de cumhurbaşkanının kandırıldığını ve bunu anladığı an kendisini ofsayta düşüren danışmanlarından hesap soracağını ve dahası muhalefetten özür dileyeceğini bekledim.

Boşuna beklemişim. Boşuna çünkü olup biten bir yanlışlığın eseri değil bile bile ladesti.

Bütün bunların seçip propaganda stratejisi üzerine yapıldığı gün gibi aşikar…

Daha talihsiz kısmı da devamının geleceği…

Çeşitli illerde CHP afişleri üzerine monte edilmiş söz ve resimler üzerinden Kılıçdaroğlu’nu yıpratmaya çalışıyorlar.

Öyle iğrenç ve öyle adi afişler ki, mesela; ‘Sana söz. İktidara gelirsek oğlun erkek arkadaşıyla evlenebilecek!’ diyor birinde…

‘Değerli dostum Selahattin Demirtaş ve Apo serbest bırakılsın istiyorsanız, bize oy verin’ yazıyor diğerinde…

Ve gerek Kılıçdaroğlu gerekse Akşener’i iki yüzlü gösteren, altından Apo çıkan afişler, broşürler…

Bugüne kadar bütün bu alçaklıklara engel olunmadığı gibi devamının geleceğine dair duyumlar da var üstelik.

Nitekim CHP’li Tuncay Özkan ve Muharrem Erkek olayı yargıya taşıdılar ama yargı ne yapacak atı alan Üsküdar’ı geçtikten sonra?

Tuncay Özkan, “PKK ile CHP’yi el ele gösteren afişleri basıp dağıtıyorlar. Aynı İstanbul mitinginde yaptıkları gibi. Bu utanılacak bir şeydir. PKK lider kadrolarını gösterip alta CHP logoları koyuyorlar. Ses değiştirmeleri yapacaklar, sahte videolar yapıyorlar. Her şeyi uygulayacaklar. PKK terör örgütünün kanatları altına sığınıyorlar” derken haksız mı?

Şimdi ey vicdan! Bir kesim, seçimi rayından çıkartarak bu tür kirli oyunlarla kazanmak için her türlü kahpeliğe tenezzül ederken devreye girip, namuslu bir tavır sergileyemeyeceksen, ne işe yararsın?

Farkında mısınız, 21 yıllık iktidar hala terör tehdidi, bölünme korkusu ile varlığını sürdürmek istiyor. Ve maalesef, muhalefetin ekonomik vaatlerine karşılık ‘kasa boş, nereden verecekler’ söylemine itibar ediyor ama ‘yahu bu kasa neden boş’ diye sormuyorsak, aynı şekilde ’21 yıldır iktidardasınız neden bu terörü bitirmediniz de bizi bunun üzerinden hizaya getirmeye çalışıyorsunuz’ demek aklımıza bile gelmiyor.

Şu söyleme bakar mısınız; “Kandil’de yuvalanmış bulunan terör örgütü Türkiye’deki muhalefet partilerine talimat vermiş, onlar da bu talimat doğrultusunda 14 Mayıs’ta yapılacak seçimle hükümeti devireceklermiş. Sonra da ülke yine terör örgütünün talimatıyla bölünecekmiş!”

Bu iğrenç iddiayı dillendirenlerle daha birkaç ay önce PKK’nın tamamen bitirildiğini müjdeleyip “Sadece 8-9 vilayette 120'nin altında terörist kaldı” diye açıklama yapanların aynı kişiler olması da ayrı bir garabet değil mi?

Şimdi sizin de aklınıza şu soru gelmiyor mu; Pisliği yaratan siz, ortada bırakan siz ama bugün o pisliğe bulaşmakla itham edilen biz, e nasıl oluyor?

Yoksa siz bu pislikleri, sözde onlarla mücadele ediyor gibi gözüküp seçmeni konsolide etmek için ve sırası gelince muhalefete sıçratmak için mi elinizin altında tutuyorsunuz?

Bence öyle…