Ben demiştim demeyi pek sevmem, haklı çıkmaktansa mutlu olmayı tercih ederim çünkü.

Evet, bugün binlerce Ülkücü haklı çıktık çıkmasına ama mutlu değiliz.

‘Ben Ülkücü ve milliyetçi olmayana oy vermem’ diyen arkadaşları uyardık; Bu seçim bir referandum, burada Ülkücü ve milliyetçi sayımı yapmıyoruz, dedik. Dinlemediler…

Amaç: seçimi en azından ikinci tura bırakma ve ikinci turda iktidar ittifakını ise desteklemek dedik, inandıramadık.

Nitekim öyle oldu.

Oysa ne güzel konuşuyordu değil mi?

“Erdoğan şimdiye kadar Türk milletine çok hakaret etti ama hiç bu kadar açık açık cumhurbaşkanı olduğu ülkenin nüfusunun en az yarısını “becereceğim” dememişti. Türkçede çakalım ve bellerini doğrultamasınlar kelimelerini yan yana kullanırsanız manası bellidir” diyordu.

“HÜDA-PAR’la aynı sandığa bir ülkücüyü kessen girmez, yan yana durmaz bir Türk milliyetçisi” diyordu.

“Türkiye'de makul şüpheli olarak, hırsız dendiğinde 'hırsız = Kaçak Saray = AKP= Erdoğan = Bakanlar' akla geliyor" diyordu.

“Biz geldiğimizde tüm sığınmacı ve kaçakları göndereceğiz. Sığınmacılar ve kaçaklar kalsın diyenler size; sığınmacılar ve kaçaklar gitsin diyenler bize oy verecek” diyordu.

“Devletin sadece uçak kiralamaları için bu yılın ilk 3 ayında harcadığı para ile 120 bin konteyner almak ve halen çadırlarda yaşayan depremzedeleri korunaklı bir alana geçirmek mümkün. Üstelik Cumhurbaşkanlığı’na ait 13 uçak varken... Bizim dönemimizden itibardan tasarruf olacak. SÖZ" diyordu.

“Buradan Süleyman Soylu’ya sesleniyorum; madem 14 Mayıs bir darbe girişimidir, sen niye milletvekili adayısın? Adamsan çekil. Madem bu bir darbe girişimi sen bu darbe girişiminin niye bir parçasısın” diyordu.

"Sinan Ateş'in ailesine ve sevenlerine sözüm var. Muhsin Yazıcıoğlu'nun dava arkadaşlarına sözüm var. Faili meçhul cinayetleri aydınlatacağımız o an geliyor" diyordu.

“RTÜK Kanunu’nu hiçe sayan, TRT Kanunu’nu hiçe sayan, TRT’yi keyfi bir şekilde yöneten, TRT’nin sayın yöneticileri; siz orada sadece yöneticisiniz Recep Tayyip Erdoğan’ın adamı, memuru değilsiniz” diyordu.

“Tekeden süt sağılmaz. Siyasal islamcıdan Türkçü, milliyetçi olmaz, olamaz” diyordu.

“'Bu seçim, her türlü milliyetçiliği ayaklar altına alanlar ile Türk milliyetçileri arasında olacaktır” diyordu.

Seçimden sonra da Cumhur İttifakına yönelik eleştirileri bir süre devam etti ki pazarlık gücü artsın.

Ama kısa bir süre önce “desteğimizi bedava satacak değiliz” dediğinde, pazarlığa açık olduğunu ve kendisini ihaleye çıkaracağını belli etmişti.

Nitekim son noktayı şöyle koydu;

"Bu müzakere ve istişareler tabandan gelen mesajlar neticesinde seçimlerin ikinci turunda Cumhur İttifakı adayı sayın Recep Tayyip Erdoğan'ı destekleyeceğimizi beyan ediyorum. Bize oy veren seçmenleri de Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ı desteklemelerini talep ediyorum."

Ama bu açıklamayı yaptığı sırada, sözde istişare ve müzakere ettik dediklerinden hiçbiri yanında yoktu. Yapayalnızdı.

Evet, dediklerini ve sonunda yaptığı birbiri ile hiç uymadı.

Peki tepkiler?

Hesaplarından ilk saat içinde onbinlerce takipçisi takipten çıkarken sanal medya tepkiden yıkıldı.

O tepkilerden bazılarını, tepki olarak aktarayım;

AKP’ye ve Erdoğan’a muhalif aday olarak oy isteyen Sinan Oğan şimdi Erdoğan’a biat etti. Milliyetçi idi Hizbullah’ın ortağı oldu. Demek ki görevi, seçimi ikinci tura bırakıp Erdoğan’a avantaj sağlamaktı. Birkaç çıkar uğruna hareket eden bir tür Truva atıymış! Tarihin, seçmenine ihanet edenler sayfasında yerini alanlar kervanına katılmayı seçti…

* * *

Ben, “cehennemin kapılarını kapayasın” diye imza vermiştim; “cehenneme odun taşıyasın” diye değil! Arzuladığın ikbali ‘tek adam’ın iradesinden devşirebileceğini umuyorsan; eklemlenmeye çalıştığın geleneği hiç tanıyamamışsın demektir!

Cehennemin kapılarını kapayacağım demişti, zebani olacakmış meğerse…

* * *

Muharrem İnce ve Sinan Oğan, bol Atatürkçülük/Milliyetçilik soslu kampanyalarıyla olayı ikinci tura taşıma vazifelerini tamamladılar. Artık dağılabilirler. Bir dahaki seçime yeni rolleriyle arz-ı endam edebilirler.

* * *

“Atatürkçülerin adayıyım” açıklaması yaparak Ata İttifakı’nın CB adayı olan ama hem ortaklarına hem seçmenlerine kazık atan Sinan Oğan, Atatürk düşmanlarıyla yoluna devam edeceğini açıklayarak İlham Aliyev’le nasıl mutabakat sağladığını da kanıtlamış oldu.

* * *

Boşuna uzatıyor. Cumhur’a katılmış. Kendisine “Mezar soyguncusu”, “çadırcı”, “pazarlıkçı” diyenlerle birlikte saf tutmuş…

* * *

“Kendisine imza verilmesini istedim, milliyetçiler ortada kalmasın diye. Ama o maalesef, dini siyasete alet edenleri, Hüda-par'ı tercih etti. Ne yazık ki senin için imza çağrısında bulunmuştum.”

* * *

Kendisine imza verilmesini istedim, milliyetçiler ortada kalmasın diye. Ama o maalesef, dini siyasete alet edenleri, Hüda-par’ı tercih etti. Ne yazık ki senin için imza çağrısında bulunmuştum. Madem bir tarafı destekleyecektin neden cumhurbaşkanı adayı oldun?

* * *

“Hüdapar ile aynı sandığa bir ülkücüyü kessen girmez” diyordun. Bedelini ödeyince giriyormuş demek ki… Sana imza verdiğim için bin pişmanım istikrar devam etsin derken neyin istikrarı bu?

* * *

Bu şartlarda hala Cumhur ittifakını desteklemek, içinde destekleyecek bir şey bulmak Atatürk'e, Türkiye Cumhuriyeti'ne, Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne, Türk milletine, onca şehide, onca bedele, bütün çocuklarımıza, gençlerimize, kadınlarımıza ihanettir. AKP ile, 21 yıldır çözemediğimiz hangi derdimizi çözeceğimizi zannediyorsun(uz)? Halbuki buradan, bu korkunç sıkışmışlık durumundan Türkiye'yi çıkarmak için elimizde harika bir fırsat vardı ve sen bunu mahvettin. Türkiye'nin bundan sonra ödeyeceği ağır bedellerde artık senin de doğrudan sorumluluğun(uz) var.

Yuh olsun sana Sinan Oğan!