Aramızdan ayrılışın 86. Yıl dönümünde O’nu rahmet ve minnetle ananlar kadar, anmayanlar da var maalesef.
Onları Allah’a havale edip meramımıza geçelim.
Büyük önder Atatürk’ü istismar edenler kadar düşmanları da oldukça fazla, ne acıdır ki muhafazakâr kesim Atatürk’e düşmanlık konusunda başı çekiyor…
Halifeliği kaldırdı, İslam’ı yasakladı, keşke Yunan kazansaydı da hilafet kalsaydı diyor Atatürk’e ve ailesine hakaretler yağdırıyorlar.
Ne acıdır ki devri iktidar da bu müptezelleri baş tacı ediyor.
Hatırlarsınız, Saray’da müthiş bir kütüphane oluşturulmuş, Cumhurbaşkanımız da lise yıllarında kartpostal satarak kazandığı parayla satın aldığı ve “En karlı yatırımım” dediği Ömer Nasuhi Bilmen’in Istılahat-ı Fıkhiyye Kamusu’nu Cumhurbaşkanlığı Kütüphanesine bağışlamıştı.
Gerçekten önemli bir eser…
Değerinin yanı sıra bir devre dair uydurulan yalanları çürütmesi bakımından da çok önemli…
Malumunuz, Ömer Nasuhi Bilmen, Cumhuriyetin temellerinin atılmasında önemli bir faktör;
Atatürk’ün bizzat isteği ile İstanbul Müftülüğü kadrosunda görev yaptı.
Lise bünyesinde öğretmenlik ve Yüksek İslam Enstitüsü'nde usûl-i fıkıh ve kelâm dersleri verdi.
Cumhurbaşkanımızın çok önem atfettiği o kitaba yazmaya Osmanlı döneminde başladı ve Cumhuriyet döneminde bitirdi.
Ha, merak edenler için söyleyelim; Kimse toplatmadı, yasaklanmadı, kitap ve yazarı yeni dönemde de yani ‘din elden gitti, Kuranı Kerim okumak yasaklandı’ denilen dönemde de baş tacı edildi.
Konumuz da bu zaten…
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “En değerli yatırımım” dediği bu eser, eğer bu tür faaliyetler ve eserler yasaklandıysa, jandarma eve gelip din kitaplarını zorla elinizden aldıysa, devlet dininizi öğrenmenizi engellediyse eğer, günümüze kadar nasıl gelebildi?
Gelebildi çünkü, din kitapları çıkaran, dini öğreten bizzat devlet ve devletin kurucusu Mustafa kemal Atatürk’tü.
Atatürk sevdalısı bir muhafazakâr olan merhum Haydar Baş’ın anlatımıyla;
“Mustafa Kemal Atatürk, çok ciddi bir dini eğitim ve anlayışla yetişmiş mümtaz bir şahsiyettir.
Annesi Zübeyde Hanım lakabı 'Molla Zübeyde', balkanlarda Bektaş-ı Tarikatı'nın şeyhi Rıfat Efendi'nin müritlerindendir. Çok takva bir kadındır, 5 vakit namazına 5 katan cenabı hakkın her yerde onu muhasebe ettiğine inan onun için de yaptığı bütün işlerde Allah'ın onu gözetlediğini bildiği için yine Allah'ın emir ve yasaklarının dışına zerre kadar çıkmayan biridir. 
Babası Ali Rıza Efendi, hakikaten samimi bir Bektaş-ı ailesinin evladıdır. Ailesi iyi bir Bektaş-i ailesi olduğu için, ismini 12 imamdan İmam Rıza’dan almıştır.
Mustafa Kemal Atatürk 7 yaşında Kuran-ı Kerim'i hatmetti.
Ve Mustafa Kemal Atatürk 8 yaşında hafızı kelam oldu.
Hz. Muhammed'e olan aşkı ve muhabbeti bugüne kadar Türkiye Cumhuriyeti'nde Cumhurbaşkanı olan veya Başbakan olan hiç kimsede olmamıştır.
Atatürk, İslam dininin temel kaynağı olan Kur'an-ı Kerim'e büyük önem vermiştir.
Sıkça Kur'an dinlemiştir. Kur'an'ın manevi gücünden yararlanmıştır. Yakınları ve şehitler için Kur'an okutmuştur. Kur'an'ın tecvid kurallarına göre okunmasına ve hat ile yazılmasına önem vermiştir. 
Dahası Kur'an'ın tefsir ve tercümesiyle çok yakından ilgilenmiş, pek çok ayetin yorumu üzerinde durmuştur. 
Birçok konuşmasında Kur'an ayetlerinin evren yasalarıyla uyum içinde olduğunu açıklamıştır. Kur'an'ın siyasete alet edilmesine karşı çıkmıştır.
Atatürk, Kur'an'ın ezberlenerek sadece 'lafzı' olarak okunmasına karşıdır. Onun en büyük amaçlarından biri Kur'an'ın anlaşılmasıdır. 
Atatürk Kur'an'ı bazen kendisi okur bazen de başkasına okutup dinlerdi. İsmail Hakkı Tekçe'nin Kur'an okumasından haz duyardı. Fakat okuyanın, mana ve derinliğini mutlaka bilmesini isterdi.
Haftanın belirli günlerinde Saadettin Kaynak, Mısırlı İbrahim, Hafız Yaşar, Hafız Kemal ve Hafız Nubar gibi dönemin önde gelen hafızlarına Kur'an okutturmuş, okunan ayetlerin tefsirini yaptırmıştır. 
"Kur'an'ı bu kadar güzel tefsir edeni ben görmedim. O kadar güzel Arapçası var” var diye övdüğü Hafız Kemal Bey'e "GÜRSES" soyadını veren de bizzat Atatürk’tür.
Atatürk'ün kütüphanecisi Nuri Ulusu, Atatürk’ün okuduğu tefsirlerin çok etkisinde kaldığını ve ‘Hey büyük Allah’ım... Kur'an'a inanmayan kafirdir, bize nasıl yol gösteriyor. Bunları tüm dünyaya okutmalıyız’ diye söylendiğini nakleder.”