YARIN 24 Kasım Pazar Öğretmenler Günü…  Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün 100. doğum yılı olan 1981’de ilk kez kutlanmaya başladı Öğretmenler Günü…

Yani, eğrisi doğrusuna gelmiş; 1980 Askeri Darbesi’ni yapan Evren Paşa ve silah arkadaşları aldı bu kararı…

O tarihten bu yana tam 43 yıl geçti ve her geçen yıl daha bir coşku ve anlam yüklenerek kutlanıyor Öğretmenler Günü…

Geleceğin gençlerini ilmek ilmek dokumak; hayat düsturunu, kültürümüzü, tarihimizi, gelenek ve göreneklerimizi; daha doğrusu bizi biz yapan değerler ile donatmak öğretmenlerin önemli görevleri arasındadır.

Talebeleri sadece sınavlara hazırlamak ya da sınıf atlatmak değildir öğretmenlik… Bu meslekte makbul olan, ülkeyi geliştirecek, değerlerine değer katacak, her alanda öncülük yapacak bireyler yetiştirmek; yaşam kalitesini artırmaktır.

Özetle mutlu, müreffeh ve aydın bir topluluk yetiştirmektir asıl olan…

ORALARDA YAŞAM DAHA ZORDUR!

Malum, ülkemizde öğretmenlik mesleğinin daha zor icra edildiği bölgeler de vardır… Son çeyrek asırda eğitim sisteminde büyük ilerlemeler kaydedilmesine rağmen, yine de bizlerden daha zor şartlarda görev yapan öğretmenler de vardır gözden uzaklarda…

Mesela, kendinizi bir öğretmenin yerine koyun… İlk olarak Kars’a ya da Erzurum’a tayin edildiniz…

Heyecan ve merak bu ya; ders yılı başlamadan önce, görev yapacağınız okulu görmek için Erzurum’un Tortum ilçesinin uzak bir köyüne gittiniz…

Hani kar yağdığı zaman, günlerce ve hatta aylarca yolların kapalı olduğu bir köyün ilkokuluna…

İşte bu uzak köylerde genellikle manzara şu: Okulun damı akıyor, çeşmeleri bozuk, tuvaletleri hijyenden uzak, badanası çoktan dökülmüş, yazı tahtası ve masalar, sıralar oldukça eskimiş…

ÖĞRENCİ DE BULAMAZSINIZ BAZEN!

Yetmedi; anneler babalar, kız çocuklarını okula pek göndermek istemez… Gönderenler de, okuma-yazmayı söktüğünde, bu durumu kâfi görür ve çocuklarını okuldan alır…

Ne yaparsınız?

Bütün bu fiziki olumsuzluklara rağmen, bir de boş sınıflara eğitim vermek…

Kışın zemherisi… Ortalık ayaz… Hani eksi 20 derecelerde sıcaklık… Çocuklar üşümesin diye, sobayı yakmaya çalışıyorsunuz… Öğrenciler daha soba yanmadan etrafında kümeleniyor…

Minik ellerini sobanın borusunda ısıtmaya çalışıyorlar… Ama nafile; soba da üşümekte henüz…

ESAS OLAN ONLARIN GÖNLÜNE DOKUNMAK

Siz bir annesiniz, siz bir abla ya da ağabeysiniz o küçümen çocuklara…

“Durun evladım, soba henüz tutuşmadı; biraz bekleyin” derken, o soğuktan kaskatı kesilmiş yanık elleri avucunuza alıyorsunuz. Yetmedi, sıcak nefesinizle buz tutmuş elleri ısıtmaya çalışıyorsunuz…

İşte o yanık tenli çocukların ellerini ve gönüllerini asıl o zaman ısıtıyorsunuz… Ve o yanık tenli çocuklar, sizleri bir anne, bir baba ve bir ağabey yerine koyuyor…

Hatta onlardan daha öte, sizi kendilerine rehber belliyor.

TEZEK KOKULARI ARASINDA EĞİTİM

Soba yanıyor lâkin sanmayın ki okulun deposunda tonlarca kömür ya da odun istif edilmiş… Keşke buralarda hayat bu kadar kolay olabilse; yine ailelerin getirdiği sıkıştırılmış hayvan gübresi (tezek) ile daha önce hiç kullanmadığınız o sobayı harlamaya, parlatmaya çalışıyorsunuz.

Daha çocuklarla tanışmaya, derse başlamaya sıra gelmedi bile…

Dedik ya, bazen son derece sıvası ve badanası dökülmüş bir okul ile karşılaşırsınız… Kara tahtadaki boya bile zamana yenik düşmüş, silinmiştir… Ondan da vazgeçtim; yazmaya tebeşir bile bulamazsınız…

Bazen oturulan sıralar eskimiş, bazen de masalar son derece ilkel bir şekilde sıralanmıştır sınıfta.

ABC’DEN ÖNCE YOKLARI VAR EDECEKSİNİZ!

Badanaları silinmiş, sıvaları dökülmüştür… Kiremitleri kırılmış, sınıflara yağmur suyu damlamaktadır…

Tuvaletlerdeki kurnalar pas tutmuş, su ise sık sık kesilmektedir…

En çok iki sınıf vardır… Mesela 1’inci sınıflar tek sınıfta, 2’lerle 3’ler diğer sınıfta ve sabahtan öğlene kadar eğitim görecekler. Onlar gidince, boşalan sıralara bu kez, 4’ler ve 5’ler yerleşecek…

Üstelik günler kısa ve elektrik de yetersiz…

İşte böylesine şartlarda göreve atanan öğretmenler, her türlü zorluğa göğüs germek için yeri gelir boyacı, yeri gelir su tesisatçısı, yeri gelir her türlü işten anlayan usta oluverir…

Öğretmenlik ise bütün bu sıkıntılar aşıldıktan sonra başlar…

Doğuda okumanın ABC’si böyle başlar değerli okuyucular…

Öğretmenlik de işte bunun için kutsal bir meslektir… O genç beyinlere, o ıslak ve ışık ışık yanan gözlere, o yanık tenlere, o buz tutmuş ellere ilim kapısını açmaktır öğretmenlik…

İnsanlara ilimin ve aydın bir geleceğin kapısını aralamaktır…

Evet… 24 Kasım Öğretmenler Günü… Ve Baş Öğretmen Gazi Mustafa Kemal Atatürk, “Öğretmenler, yeni nesil sizlerin eseri olacaktır” diyerek öğretmenlere çok önemli bir sorumluluk vermiş…

“Hayatta en hakiki mürşit, ilimdir” diyor ya Atamız…

Herkesin ama herkesin bir öğretmeni vardır… Baş Öğretmen, Atamızın da…

“Bana bir harf öğretenin 40 yıl kölesi olurum” diyor İslam’ın ilim kapısı Hazreti Ali…

Öyle ise 29 kere 40 kölesiyiz öğretmenin…

Elleri öpülesi öğretmenlerimizin Öğretmenler Günü kutlu olsun…

*************

ANLAMLI SÖZ

“Eğitim, dünyayı değiştirmek için kullanılabilecek en güçlü araçtır. O da öğretmenlerle mümkün olur…”

NELSON MANDELA

**************