Malumunuz bu ülkede YÖK’e, YSK’ya, sınavların ve seçimlerin doğru yapıldığına dair güven kalmadı. Görüştüğüm, konuştuğum hemen herkes, seçimlerin demokratik teamüllere ve hukuka uygun yapılmayacağı konusunda hemfikir.
Bu iki farklı kesimin anlaşamadığı tek nokta ise sonuçlarıyla ilgili duygu ve değerlendirmeler.
Muhalif seçmen bu konuda endişe duyarken iktidar seçmeni de bu seçimin ‘adam gibi’ yapılmayacağını biliyor ama ‘kazanmak için her şey mübahtır’ mantığı ile düşünüyor, hiç endişe etmiyorlar.
Muhalefet YSK’yı adeta AKP seçim bürosu gibi çalışmakla suçlarken, iktidar kanadı dışından inkar edip içinden ‘ohh’ çekiyor.
İki tarafta biliyor hakimin ve hakemin taraflı olduğunu ama bir taraf bundan memnun, karşı taraf ise fazladan gol atıp hakemi ve hakimi de yeneceklerine dair umutlu…
Bir de seçim gecesine dair endişeler var. Sadece oyların sayımı değil, sonuçların nasıl karşılanacağı, kaybeden tarafın sonuçları nasıl sindireceğine dair endişeler…
Bu sebeple olsa gerek sosyal medyada “Seçimden önce olay çıkacak, seçim günü sandıklara saldırı olabilir, seçimden sonra silahlı kişiler sokaklara çıkacaklar” türü yayınlar yapılıyor.
Şuyuu vukuundan beter söylentiler… Doğruysa vahim, değilse de sandığa rağbeti etkileyecek olması sebebiyle yine vahim.
Dedikodu ise ve bunda amaç özellikle muhalif seçmenleri korkutmak, hiç değilse bir kısmının sandığa gitmesini önlemek, sandık güvenliği için seçim sandıklarının başında son ana kadar ayrılmayacak olan gönüllüleri yıldırmaksa da vahim.
Şimdi bu trol saldırısına ve dedikodudan ibaretse de bu vahameti bir yenisi daha eklendi.
İçişleri Bakanlığı tarafından Jandarma komutanlığına gönderilen talimat tedirginliği iyice arttırdı.
İç işleri Bakanı Soylu imzalı talimatın içeriği şöyle;
“Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili genel seçimlerinin 14 Mayıs 2023 Pazar, Cumhurbaşkanı seçiminin ikinci tura kalması durumunda ise 28 Mayıs 2023 Pazar günü yapılmasına karar verilmiştir. Bu nedenle alınacak tedbirleri içiren Cumhurbaşkanı ve milletvekili genel seçimleri güvenlik tedbirleri konulu ilgili yazı birliklere gönderilmiştir.
Seçim güvenliğine yönelik daha önceki seçimlerde meydana gelen olaylar da göz önüne alınarak
Özellikle oy kullanma günü ve sonrasında meydana gelebilecek protesto eylemleri ve kutlama etkinliklerinde karşıt siyasi görüşe sahip gruplarla karşılaşılması neticesinde meydana gelebilecek olayları önlemek, Kamu binalarının siyasi parti il ilçe ve teşkilatları ile seçim büroları ile YSK il ve ilçe kurullarının, oy torbalarının muhafaza edilmesiyle ilgili güvenliği en üst seviyede sağlamak ve olası saldırılara karşı anlık müdahale etmek, Seçimlerin huzur ve güven içinde gerçekleşmesi ve seçmen iradesinin sandığa sağlıklı bir şekilde yansımasını sağlamak amacıyla birlikler de hazır kıta görevlendirilecektir,
Bu kapsamda seçim güvenliği görevlerinde görevlendirilmeyin personel oylarını kullandıktan sonra birliklerine döneceklerdir.
Seçim güvenliğinde görevlendirilenler ise sandıkların seçim bürolarına teslim edilmesine müteakiben ikinci emre kadar birliklerinde hazır kıta olarak bekleyeceklerdir.”
Bu talimatla ilgili CHP Milletvekili Murat Bakan, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya bazı sorular sordu;
Şöyle diyor Murat Bakan:
“Jandarma Genel Komutanlığı tarafından tüm jandarma personeline cumhurbaşkanı ve milletvekili seçimlerine yönelik olarak gönderilen yazı ile bugüne kadar hiç bir seçimde uygulanmamış şekilde; tüm personelin seçimlerde görevli olup olmamasına bakılmaksızın ve bölge ayrımı yapılmaksızın oy kullandıktan sonra evlerine gitmemeleri, birliklerine dönerek ikinci bir emre kadar hazır olarak beklemeleri, birliklerinden ayrılmamaları ayrıca sandık başında görevli personelin de seçimin bitimine müteakip yine birliklerine dönmeleri ve hazır kıta olarak beklemeleri emredilmiştir.
Sanki ülkede Sıkıyönetim Kanunu uygulanıyormuşçasına, bölgesel ayrım yapılmaksızın, emniyet/asayiş görevi olmayan personelin dahil birliklerinde ikinci bir emre kadar hazır kıta bekletilmesinin amacı nedir?
Bu emrin verilmesiyle oy kullanacak jandarma personeline gizli bir baskı uygulanması mı amaçlanmaktadır?
AKP’nin 7 Haziran 2015 tarihinde kaybettiği seçimin sonrasında ülkede meydana gelen asayişe müessir olaylar ve kanlı terör olaylarının akabinde 1 Kasım 2015 tarihinde tekrarlanan seçimde dahi bu şekilde bir güvenlik tedbirine ihtiyaç duymayan iktidar, şimdi bu en üst seviyedeki güvenlik tedbirlerini hangi sebeplerle ve ne tür duyumlara istinaden almaktadır?”
Soylu cevap vermek yerine yine suçlama ve hakareti tercih etti.
Murat Bakan için “Emniyet içerisinde Murat Bakan’ın bizatihi kendi oluşturduğu, kendi kurguladığı, devletin emniyetini ve devletin istihbaratını hem bozmaya hem de içeride başka bir yapılanmayı oluşturmaya çalışan çok derin bir ağ olduğunu da söyleyebiliriz” dedi.
Murat Bakan da cevaben “Türkiye’de bombaların patladığı iki seçim arasında böyle bir tedbir uygulamamışken neden şimdi uyguluyorsun? Bana yanıt ver” diyerek Soylu’ya çağrıda bulundu.
Ve ağır konuştu; “Süleyman Soylu bu seçimin kaybetmiş kişisidir. Toplum nezdinde itibarı olmayan bir kişidir. Cevap vermek bile zuldür ona. Bununla ilgili ben suç duyurusunda bulunacağım, iddialarını ispat etsin. Gazeteci ‘savcılıkta soruşturma var mı’ diye soruyor, ‘yok kendi iç soruşmamız’ diye yanıt veriyorsun. Sen bir milletvekili ile ilgili hangi yetki ve sıfatla soruşturma yürütebilirsin? Yürütemezsin. Böyle bir hakkın da yetkin de yok. Bu, Türkiye’deki tüm yetkililerin tüm kişisel verilerine ulaşıyoruz, onlarla ilgili istihbarat yapıyoruz ve devletin verdiği yetkiyi bir suç örgütü olarak kullanıyoruz demektir. İçişleri Bakanlığı’nda Süleyman Soylu suç örgütü var. Biz bunu teşhir edeceğiz. Bu örgütün üyeleri kimler? Jandarma Genel Komutanlığı’nda bazı tarikat ve cemaatler arasında denge sağlayarak ulufe gibi generallik dağıttığı şahıslar var. İçişleri Bakanlığı’nı yanı başında görev yapan emniyette Erzincan, Menzilci grubu ve Nur Cemaatinin 40 farklı kolu bunların arasında paylaştırdı. Siber Suçlarla Mücadele birimine kendi referansıyla aldırdığı devletin her türlü kaydına ulaşan trolleri.”
Yorum sizlerin…