OSMANLI Ordusu 1.Dünya Savaşı’nda birçok cephede savaşıyordu… Bu cephelerden birisi de Ağırlıklı Sarıkamış olmak üzere doğu cephesi…
22 Aralık 1914’de başlamıştı ölüm yolculuğu… Enver Paşa’nın komutasında 3.Ordu’nun tüm mevcudatı bu kutsal yürüyüşe başlamıştı…
Lakin hava şartları hiç hesaba katılmamıştı. Askerimizin durumu malum; kışlık kıyafetler, lojistik destek ve yiyecek durumu oldukça sıkıntılıydı… Buna bir de kışın en zor şartları eşlik ediyordu…
Enver Paşa, kararlıydı; zamanlama konusunda ne kadar farklı düşünce olsa da Rusya İmparatorluğu’na doğu sınırımızda bir darbe vurup, ününe ün katmak istiyordu.
3. Ordu bünyesinde Enver Paşa’nın dışında Hafız Hakkı Paşa, Yusuf İzzet Paşa, İhsan Paşa ve Galip Paşa da vardı.
Osmanlı Ordusu oldukça yorgun ve yıpranmıştı; 14 farklı cephede savaşlar veriliyordu. 3. Ordu, bünyesindeki 100 bin civarında bir kuvvetle 22 Aralık 1914’te o sonu olmayan yürüyüşe başladı.
ASKERLERİMİZ ÖNCE KARLA SAVAŞTI
Göz gözü görmüyordu… Yoğun kar yağışı aralıksız devam ediyordu… Hava sıcaklığı ise uzun süreden beri sıfırın altında eksi 15-20’leri gösteriyordu…
Levazım yok…
Kışlık üniformalar yetersiz…
Yiyecek yetersiz…
Muhaberat yetersiz…
Şartlar elverişsiz…
Tek bir gerçek var; o da 100 bin civarında Osmanlı ordusu, düşman kuvvetlerinden önce bu şartlarla savaşıyordu…
Sonucu hesap edilmemiş, iyi bir araştırma yapılmadan sürülmüştü genç çocuklar cepheye… neticede, daha düşman unsurlarıyla karşılaşmadan Türk Ordusu dökülmeye başlamıştı…
Soğuktan donarak ölenler…
Çeşitli hastalıklara yakalananlar…
Zor şartlara dayanamayıp, firar edenler…
Ben diyeyim 90 bin, siz deyin 70 bin… Şehadete ulaşanların sayısı kesin olmamakla beraber, 100 bin kişilik 3. Ordu mevcudatından 20 bine yakın asker geri dönebildi…
BU FACİA, ÖNGÖRÜSÜZLÜĞÜN ESERİDİR!
Aşırı hırsa kapılan Enver Paşa, bu faciada yaşananların baş sorumlusudur… Tarihte hiçbir Türk Devleti, hiçbir savaşta bu kadar kısa bir sürede bu kadar kayıp vermemişti.
Tarihler 6 Ocak 1915’i gösterdiğinde, yani 22 Aralık 1914’teki yürüyüşten tam 9 gün sonra hareket sonlandı…
Bu hesapsız harekette Sarıkamış ve çevresindeki Oltu, Narman, Perek, Horosan, Bandız, Mecingirt, Karaurgan ve Divik hatlarında büyük facialar yaşandı.
O 9 gün içinde on binlerce askerimiz silahını eline almadan, donarak can verdi…
Elleri kınalı o ana kuzuları öyle üşüdüler ki, bir daha ne üşürler ne de yanarlar!
İşte “aralık” ayı böyle bir aydır…
22 Aralık 1914’ten bu yana tam 109 yıl geçti… İçimizdeki acı, gönlümüzdeki sızı hiç dinmedi; tersine katlanarak arttı.
Kahraman askerlerimizin mekanları Cennet olsun inşallah…
Bu olayı uy duygulu bir şekilde anlatan bir şiir sunmak istiyorum sizlere:
SARIKAMIŞ ŞEHİTLERİ DESTANI
Bin dokuz yüz on dörtte, afakta eski keder,
Tipiye yenik düştü, şanlı doksan bir nefer!
Şahadete erdiler, böyle bitti son sefer.
Allahuekber Dağın, eksilmiyor dumanı
Şuur mantık susuyor, durduruyor zamanı…
Nidalarda tekbirler, sermaye erdi niyaz,
Ölüm saklı uykuda, yastık buz, örtü beyaz.
Karakış bastırdıkça, vurdu şiddetli ayaz,
Tükenmişti çareler, kesilmişti amanı;
O amansız fırtına, dondurdu her imkânı…
Soğanlı yaylasında, nice yıldızlar söndü,
Aman Yüce Allah’ım, bu ne kara bir gündü!
Allahuekber Dağı, ak mateme büründü;
Kaybolmuştu hedefler, dehşet sardı her yanı,
Karların kucağında, süzülüyordu canı…
Mevsim hüküm kesmişti; zemheri acımasız,
Çamların uğultusu, dal ağaçta rahatsız!
Ordu, Yemen’den dönmüş, üstelik teçhizatsız!
Yiğit Mehmetçiklerin kalmamıştı dermanı;
Yine de aldırmayıp, dinlediler fermanı…
Egemenlik bizimdir, etmiştiler ifade,
Başka düşünce yoktu, tek vatandan ziyade.
Üçüncü Ordu düştü, kaldı birkaç piyade;
Hepsi ana kuzusu, bu ülkenin civanı;
Alabora olmuştu, çünkü yoktu kaptanı…
Sen bahadır askersin, yüreğinde metanet,
Azimli cengâversin, makamın oldu cennet.
Saygıyla anıyoruz, Rabbim eylesin rahmet,
Ruhlarınız şad olsun, tarihte belli şanı;
Ne hazin harekâttır, Sarıkamış Destanı…
Allah’ım; zeval verme, muzaffer ordumuza!
Allah’ım; zeval verme, şu cennet yurdumuza,
Allah’ım; zeval verme, hiçbir tek ferdimize!
Kevseri der; bu vatan hepimizin vatanı,
Sakın unutma, yad et, ecdadını, atanı…
AŞIK KEVSERİ
xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx
ANLAMLI SÖZ
“Ey sonsuzluğun sahibi, sana ulaşmak istiyorum.
Durun, kapanmayın pencerelerim; güneşimi kapatmayın!
Beton çok soğuk, üşüyorum…”
Muhsin Yazıcıoğlu