İlginçtir; Cumhuriyetin bütün nimetlerini dibine kadar kullananlar Cumhuriyete düşmanlık ederken, onlar tarafından ezilenler, hor görülenler Cumhuriyete sahip çıkıyor.
Saltanat döneminde bırakın bir yerlere gelmeyi, babalarının üç koyun teslim etmeyeceği birileri, Cumhuriyet sayesinde elde ettikleri makamları hoyratça kullandıkları halde Cumhuriyete düşmanlık edebiliyor.
Doğrusu kafam karışıktı, tamam bir şeyler kutladık ama kutladığımız Cumhuriyet miydi? Ya da biz hangi Cumhuriyeti kutladık?
Bunun cevabını aç çok CHP Grup Toplantısında Kılıçdaroğlu’ndan aldım.
Kılıçdaroğlu konuşmasında, sürekli hangi Cumhuriyet veya nasıl Cumhuriyet soruları sorarken ben cevaplarımı buldum.
Önce nasıl bir Cumhuriyet sorusunu sordu ve yanıtladı Kılıçdaroğlu; “Nasıl bir Cumhuriyet? Arzu ettiğimiz Cumhuriyet nasıl bir Cumhuriyet?
Onun yanıtını da yine Gazi Mustafa Kemal Atatürk veriyor: ‘Demokrasinin tam ve en belirgin hükümet şekli Cumhuriyettir. Hiçbir zaman hatırından çıkmasın ki, Cumhuriyet sizden fikri hür, -düşüncesi özgürce ifade edilecek- vicdanı hür, -vicdanının sesini dinleyecek- irfanı hür nesiller ister. Türk Milletinin tabiat ve adaletine en uygun olan idare Cumhuriyet idaresidir’ der.”
Peki, 100 yıllık bir Cumhuriyeti son 20-22 yıla sığdırmak ne kadar doğrudur? Veya bu son yıllardaki idare şeklimiz ne kadar Cumhuriyettir?
Bunun cevabını da verdi Kılıçdaroğlu;
“Bir yüz yıllık mirası, bir yüz yıllık mücadeleyi, demir ağlarla örülen bir Türkiye'yi, her tarafında fabrikalar kuran bir Türkiye'yi, uçak fabrikasının 1926 yılında temelini atan Türkiye'yi, 8 yıl sonra Kayseri'den kalkan ilk uçağın Ankara'ya indiği bir Türkiye'yi, 1940'lı yıllarda dünyaya uçak ihraç eden 5 ülkeden birisi olan Türkiye'yi nasıl görmezsiniz? Fiskobirlik'i nasıl görmezsiniz, Toprak Mahsulleri Ofisi'ni nasıl görmezsiniz, TARİŞ'i nasıl görmesiniz, çiftçinin kara gün dostu olan kurumları nasıl görmezsiniz?.. Devletin en büyük geliri aşardandı, köylü rahatlasın diye aşarı kaldıran bir idareyi nasıl görmezsiniz? Bu görülmedi...
Devleti yöneten kişi, en tepedeki kişi kendi dönemini anlattı. Bereket öyle yapmış çünkü Cumhuriyetin kuruluş yıllarıyla bu dönem arasında çok büyük farklar var.
Söyleyeyim ne farkı var? O yoksullukla mücadele eden o onurlu Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Osmanlı'dan miras kalan her borcu son kuruşuna kadar ödedi. Peki, bunlar ne yaptılar? Koskoca Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni borç batağına sürüklediler.
Onlar büyüme ve kalkınma için kimseye el avuç açmadılar; bunlar da şimdi kapı kapı dolaşıyorlar, acaba bir yerlerden para bulabilir miyiz diye. Öyle bir noktaya getirdiler ki, borcun faizi ana parayı geçmiş durumda.
Cumhuriyeti kuranlar, yani gerçekten de bu ülke için mücadele edenler yolsuzluklarla mücadele ettiler, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde 3 kişiyi Yüce Divan'a gönderdiler. Asla yolsuzluklara izin vermediler. Bunlar bu parlamentodan yolsuzluklarla mücadele yapılmasın, savcı soruşturma ve kovuşturma açmasın diye yasa çıkardılar. Bunlarla Cumhuriyet mukayese edilir mi?”
Ve örneklerini çoğaltıyor Kılıçdaroğlu;
“Onlar her kuruşun hesabını millete veriyorlardı, bunlar ise lüks ve şatafat içindeler. Bırakın hesap vermeyi, bize hesap ver diyen vatandaşa hesap soruyorlar ‘sen bana nasıl hesap sorarsın’ diye.
Sayıştay tamamen işlevsiz bırakıldı.
Onlar, yani Cumhuriyet'i kuran yiğit insanlar Türk Lirası'nın değerini korudular, bunlar ise Türk Lirası'nı yerlerde sürünür hale getirdiler. Türkiye'yi kendi ülkelerinde, kendi ülkesinin parasıyla değil de yabancı parayla kendi vatandaşından borçlanan bir düzeni inşa ettiler.”
Kılıçdaroğlu eski ile yeniyi şu net cümlelerle izah etti;
“Onlar devlette liyakatli kadroları hep istihdam ettiler ve adalete asla gölge düşürmediler. Burada ise bırakın devlette liyakati, savcının yazdığı yazıya baktığımızda yargıda çetelerin oluştuğunu görüyoruz. Nasıl olur da o dönemle bu dönem mukayese edilir?
Yine onlar hiçbir egemen gücün karşısında boyun eğmediler ve onlar sadece ve sadece kendi insanlarına, kendi halkına hesap verdiler ve onlar asla ve asla mal varlıklarıyla tehdit edilmediler. "Bak kızdırma, senin mal varlığını çıkarırım ortaya" dediği zaman birileri susar ama o Cumhuriyeti kuran yiğit insanlara hiç kimse böyle bir cümle dahi kuramazdı.”
Güçler ayrımı üzerinden de değerlendirme yaptı Kılıçdaroğlu;
“Demokrasi ne demektir? Düşüncesi özgür olan, özgür düşünce demektir, düşünceleri özgürce ifade etmek demektir, yargı bağımsızlığı demektir, kuvvetler ayrılığı demektir, devletin bir kişiye teslim edilmemesi demektir. Bu Gazi Meclis, o dönemde Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e başkomutanlık yetkisini bile belli süreler ile vermiştir.
Demokrasinin birinci kuralı nedir? Düşünceyi ifade etme özgürlüğüdür.
Cumhuriyet ama nasıl bir Cumhuriyet? Demokrasisi gelişmiş bir Cumhuriyet, yoksa pek çok yerde otoriter rejimlerin adı Cumhuriyet; bir kişi söyler, herkes ona uyar ama o bizim anladığımız Cumhuriyet değil. Yargı bağımsızlığının olduğu bir Cumhuriyet, kuvvetler ayrılığının olduğu bir Cumhuriyet, düşünceyi ifade özgürlüğünün olduğu bir Cumhuriyet, üniversitelerin bağımsız bilgi ürettiği bir Cumhuriyet.”
Sizce de o Cumhuriyet bu Cumhuriyet mi?