Kilo veremiyordum. Bu uğurda denemediğim yol kalmamıştı. İlk kilo aldığımı hissettiğim zaman kendimce yürüyüşlere başladım. Bunun biraz faydasını gördüysem de bu bana yeterli gelmedi. Spor salonuna gitmeye başladım. Oradaki performansım gayet iyi gidiyordu, fakat hayat mücadelesi içerisinde olan beni oraya gitmek ekstra yoruyordu. Bu sebeple oradan da kaydımı sildirdim. Bu konuda hırs yapmaya başlamıştım. Bir şekilde bana göre fazla kilolarımdan kurtulacaktım. Eşle dostla bu konu hakkında konuşmaya başladım. Derin tartışmalar, uzun konuşmalar, giden gelen çaylar, kahvelerin sonunda diyetisyene gitme kararı aldım. Aslında bu kararı almama onlar beni ikna etti.
Ertesi gün randevumu aldım. Çok yoğun olur dedikleri diyetisyenden aynı gün randevu bulmuştum. Bunun için bile ne kadar şanslı olduğumu söylediler. Ben umursamadım. Vaktim geldiğimde diyetisyene gittim. Birkaç test istedi. Onları yaptırdım verdim ve en sonunda bana bir diyet programı yazdı. Hatta bu programı düzgün bir şekilde uygularsam aralarda tatlı sürprizleri ve minik kaçamakların olacağını bile söyledi. Açık konuşmak gerekirse o an çok motive oldum, fakat bu motive olma hali beni üçüncü günün şafağında midemin guruldamasıyla kendime getirdi. Diyetisyenin özenerek hazırladığı o listeyi bir kenara bıraktım ve ne bulduysam yemeye başladım. Bu hırsım ve isteğim kontrol gününe kadar devam etti. Diyetisyene gittiğimde ise beş kilo fazlam çıkmıştı. Diyetisyen bu işe şaşırdı. Onun şaşkınlığının geçmesi için bütün yaşadığım süreci anlattım ve suçunun olmadığı konusunda onu ikna ettim. Birbirimize sarılarak yollarımızı ayırdık. Ben ve iradem üzgün bir şekilde oradan ayrıldık.
Günler geçiyor ve ben daha da kilo almaya devam ediyordum. Bu yola girmeden önce daha az kiloluydum. Şimdi o günleri düşündüğümde aslında ben şişman değilmişim hissi uyanıyordu ama iş işten çoktan geçmişti. Bu karamsarlığımı gören bir arkadaşım hemen yanıma yanaştı ve neden üzgün ve dalgın olduğumu sordu. Ona her şeyi anlattım. O da bana bir hap ve bir toz olduğunu bunları kullanınca yemek yemek istemeyeceğimi ve en fazla iki günde kilo vermeye başlayacağımı söyledi. Şahsen bu işi çok sevmiştim ama iradem henüz bu fikre ısınamamıştı. Onun söylediği hap ve toz karışımını aldım. İlk gün kendimi hep tok hissettim ama üçüncü günde kendimi bir restoranın en arka masasında beş kişilik yemeği yanında ekmekle yiyerek buldum. Sonunda tatlı yemeği de ihmal etmedim tabii ki…
Artık bu işe kesin çözüm bulmalıyım derken bir arkadaşım bana mafya diyetisyeninden bahsetti. Sert görünüşü, tehditkâr tavırları ve zenginliği yüzünden ona mafya diyetisyen diyorlarmış. Ben güldüm geçtim ama ısrarla önerince onu da denemek istedim. Muayenehanesine gittiğimde kapıda siyah giyimli, güneş gözlüklü izbandut gibi iki adam karşıladı beni ve randevum olduğunu söyleyince istemeyerek de olsa içeri buyur ettiler. İçeride diyetisyeni beklerken odadaki papağan gözüme çarptı sürekli olarak ‘’baba, baba’’ diye bağırıyordu. İçeriye girdim sorunumu anlattım ve masasından bana doğru yaklaştı. Çekmecesinden silahını çıkardı ve masaya koydu. ‘’Hallederiz.’’ dedi. ‘’Kilo almama işi kolay. Tercih yapacaksın. Yemek yersen topuklarına tatlı niyetine kurşun yersin ya da yemek yemezsin hem sen kilo verirsin hem beni de uğraştırmazsın. Sana liste yapıyorum buna birebir uyacaksın uymazsan görüşeceğiz.’’ diyerek beni yolladı. Bulunduğu apartmandan büyük korkuyla ve hızlı bir şekilde çıktım ki zaten orada mutlaka bir iki kilo verdim. Eve gidince listesini hemen uygulamaya başladım. Üç zeytin diyorsa ben iki zeytin yedim ki ne olur ne olmaz. Belki yazarken yanlış yazmıştır, ben az yiyerek kendimi garanti altına aldım. Korkudan terledim, yürüyüşlerimi arttırdım, yemek yemeyi normale indirdim ve irademi yendim. Ben mafya diyetisyenden çok memnun kaldım. Kilo vererek sağlık bir şekilde bu olayı da atlattım. Ne kurşun yedim ne de bıçaklandım. Teşekkürler diyetisyenim…