Kendimi bildiğimden beri geçtiğim yolları, edindiğim tecrübeleri, yediğim kazıkları, dibe vuruşlarımı, ayağa kalkışlarımı, depresyonlarımı, yalnız kalışlarımı, çevreyi, çevremi, hayatıma kattıklarımı-katmadıklarımı- katamadıklarımı, lanetli aile sınavımı, aşklarımı, terk edişlerimi, terk edilişlerimi, bu dünyadan göçenlerimi, bu dünyaya kazık çakanlarımı, yalnızlık sınavlarımı, bıraktığım okulları, bitirdiğim okulları, insan ilişkilerimi, gücümü ve güçsüzlüğümü, içsel çatışmalarımı, huzur alanlarımı, emek emek işlediğim ama doğru ama yanlış karakterimi, ödediğim bedelleri- borçları- yükleri, biriktirdiğim gerekli-gereksiz insanları, hayatıma değer katanları -ama giderek öğreteni, ama kalarak öğreteni- arkamda bıraktığım hüzünleri ve neşeleri düşünüyorum da;
Bundan sonrası beni ne kadar etkiler yaşamak?
Neyime yarar?
Neydi hayat?
İçselleştirdiğim yaralar mı?
Bedenimdeki ağrılar mı?
Tüm harici dünyamın iğrentisiyle geçiyor şimdilerde zaman....
Hayatın atının üstünden farkı yoksa gelecekten gelen hiçbir şey farketmiyor.
Zaten;
"nasılsın?" Samimiyetsizliği ile "iyiyim" sahtekarlığı arasında geçen hayatı
iyi niyetlerimle görmezden geldiklerim arasında; tarafsız olanların sevmediği tarafta iki cehennem arası arafta yaşıyorum.
Kendi benliğinde ve kaotik ömründe
Bir yalanı yaşıyorsun, benliğini ona bırakıyorsun.
Tavana dalıyorsun geceleri, o yalan içinde büyüyor ve bir parazit gibi zehirliyor ruhunu.
Kalkıyorsun, tüm ihtiyaçlarını hallettikten sonra ölü gibi oluyorsun ve şişmiş gözlerle yatağında yalanınla kıvranıp uyuyorsun.
Yalnızlık, içini kemiriyor ve dışarı çıkmak için hislerini öldürüyor.
Karşı koymaya çalışma şimdilik.
Dışarısı senin için boş ve gereksiz, içinde olan kargaşaysa tamamen ıssız.
Kendini öldürme dürtüsünü bastırabiliyorsun çünkü Ölümün soğukluğundan, sessizliğinden kaçıyor hiperaktif ruhun şimdilik, sonuç olarak hiçliğin içinde ilerleyen bir yolcusun.
Kendini tokatla ya da duvarları yumrukla hepsi aptalca, kendine hakim olamıyorsan aptalın teki olduğunu gösterir.
Senin egon yok, küçük bir zihin ve içi boş fikirlerle yaşayan zavallısın. Bu gerçekliği kabullendiğin zaman, gözlerin görür ve kendini hissedebilirsin.
Boşuna çabalama çünkü, çabalamak senin için ölmek gibi, yani ikisi aynı değerde.
Kendi Komedinin palyaçosu sensin, gülücük makjayını yüzünü keserek mi yaptın?
İstediğini yap içinde bir yerlerde olacağım.
Ben senin "kendini tanıyan" yanınım.
Her gün aynaya bakmak zorundasın çünkü.
Kibirle dolu, düşmekten ve düşünmekten korkanlarla çevrili, mide bulandırıcı bir yerdesin.
Düşüncelerin, ruhundan tiksiniyor.
Zaman geçiyor ve unutuyorsun hislerini.
Hiçliğini, gece yıldızları izlerken gökyüzünde buluyorsun.
Kaosun, peşini bırakmadı.
Büyüyorsun, içgüdülerinin hakimiyetinde ki bedenin ölmekten korkuyor diyemem, oluruna bırakmış kendini...
Ruhun ıssız bir yolculuğun içinde.
Zihnin durgun, düşüncelerin karma karışık.
Benliğinin ne halde olduğunu merak etmiyorsun bile artık.
Enkazın kendisi olmak ve kaybolmak, huzur verici olan tek şey.
Yalnızlığın mezarını kazmış ve başında kahkahalar atıyor umudunun ismi-sıfatı- gölgesi kafa kağıdına kazılı katilleri.
Zaman tükeniyor, üzerinde yorgunluk ve bunaltı var.
Kendi hayatının figüranlığını yapıyorsun.
Sahte bir hayatı, gerçek ölümle takas ederdin biliyorum.
Yaşıyorsun diyemem de şimdilik; sen sadece nefes alıyorsun...
Neydi hayat?
SEMİH ASLANLAR
Bu içeriğe tepkiniz
Yorumlar