Demokrasi en basit tanımı ile halk iradesinin yönetime yansımasıdır.

Bu sebeple dünyanın en dindar insanlarının diğerlerine nazaran ‘en demokrat’ olması gerekir. Yönetenlerinin ve yönetim biçimlerinin de öyle…

Gel gör ki bütün İslam ülkeleri, demokrasi ve insan hakları anlamında adeta dökülüyor.

Milyonlarca Müslüman sözde şeriat ile idare edilen teokratik liderlerin pençesinde kıvranıyor.

Ne mukaddes kitabımızı ölçü alıyor ne yüce Peygamberimizin uygulamalarını yansıtıyorlar.

Oysa Efendimiz, devlet adamlarına örnek bir hayat sürdü.

Günümüzde O’nu dilinden düşürmeyen onlarca İslam ülkesi var ama O’nu örnek alan, O’na benzeyen, O’nun gibi mütevazı, sade, doğal, yumuşak huylu ve en önemlisi de adil bir tane lider yok.

Aksine alayı; gösterişi, tepeden bakmayı, lüks ve israfı, ihtişamı, şatafatı seviyor, tebaasına zulüm ediyor.

İşin ilginç ve bizim açımızdan korkunç tarafı, yeryüzünde kısmen O’nu örnek alan liderler var ama onların da İslam ile en küçük bir alakası yok.

Örneğin, hani şu bizi çok kıskanan Almanya’yı yöneten Merkel…

TIME Dergisi onu “Dünya'da yılın siyaset lideri” seçmişti.

Sebep?

Kişisel çıkarlara ve zorbalığa taviz vermedi. Baskıcı değil, demokrat…

Korona sürecinde esnafa, işsize, memura, kimsesize, sahipsize karşılıksız devlet destekleri sundu, faturaları ve kiraları ödedi. Şu anda ülkesinde salgını neredeyse sıfıra indirmiş durumda.

Özel uçağı yok. Tarifeli uçağa biniyor.

Kışlık-Yazlık sarayları yok.

15 yıl Başbakanlık yaptı. 70 Euro'ya aldığı ceketini üç yıldır giyiyor. Yandaşlarına, hısım akrabasına, tanıdıklarına iltimas geçtiği, yakınlarına ihale verdiği hiç görülmedi.

Ülkesini Avrupa'nın en güçlü ülkesi yaptı fakat başarıyı hep ekibini öne geçirerek anlattı.

Ben ve şahsım kelimelerini hiç kullanmadı.

Muhalefetle hiçbir zaman kavga etmedi.

Yakın çevresinden, hısım ve akrabasından, partisinden hiçbir kimseyi devlet kurumuna atamadı. Çalışkanlığı, dürüstlüğü önde tuttu. Kendisi gibi düşünsün düşünmesin herkesi dinledi.

Halkına hiç yalan söylemedi.

Başbakan olduğunda orta halli bir vatandaştı bugün de öyle…

Başbakan olunca evini bırakıp konuta yerleşmedi.

Oturduğu eve bakıyorsun, bizim orta halli bir memur ailesinin oturduğu apartman dairesinden ibaret…

Çalışma ofisine bakıyorsun Vallahi bizim okul müdürlerinin odası onun yanında saray gibi…

Kendi alışverişini kendi yaptı. Yüzlerce koruma ile dolaşmadı.

Onu halktan ayıran en küçük bir lüks tüketim izine rastlanmadı.

“Bizler sizi dikkatle izliyoruz. Siz genellikle aynı elbiseleri giyiyorsunuz, sizin başka elbiseniz yok mu” diye sorulduğunda “Ben bir kamu çalışanıyım… Top model ya da manken değilim” cevabını verdi.

“Evinizde yemeklerinizi hazırlayan, ev işlerine bakan bir yardımcınız var mı” diye sordular.

Gülümsedi “Yok. Zaten öyle bir yardımcıya da ihtiyacım olmuyor. Eşim ve ben, evde kendi işimizi kendimiz görüyoruz” dedi.

“Evde çamaşırları siz mi yıkıyorsunuz yoksa kocanız mı” diye sordular.

“Çamaşırları ben ayarlıyorum ama çamaşır makinesini eşim çalıştırıyor. Özellikle akşamları. Çünkü, bu işlere ancak akşam zaman bulabiliyoruz. Neyse ki, oturduğumuz apartmanın duvarları kalın olduğu için komşulara rahatsızlık vermiyoruz” cevabını verdi.

Bu yılın sonunda aday olmama, siyaseti gençlere bırakma sözü verdi.

Bunu açıkladığı gün, ülkesinde 80 milyon insan tek yürek oldu, sokaklara dökülüp korna çaldılar, tempo tutup dakikalarca alkışladılar.

İşin ilginç ve bizim açımızdan korkunç tarafına bir örnek daha vereyim;

ABD George Washington Üniversitesi’nden iki Müslüman öğretim üyesi, İslamilik Endeksi başlıklı araştırma yapıp yayınladılar.

Çok da sürpriz değil ama maalesef ilk 40’ın içinde hiçbir İslam ülkesi yok.

153 ülke arasında listede ilk sırada Yeni Zelanda, 2’nci sırasında İsveç, 3’üncü sırasında ise Hollanda var. Sıralama İzlanda, İsviçre, İrlanda, Danimarka, Kanada, Avustralya, Norveç şeklinde devam ediyor.

Bakar mısınız?

Yönetim ve toplum hayatında adalet, liyakat, fırsat eşitliği, insan hakları, fikir hürriyeti gibi dinimizin emrettiği, Efendimizin bizzat örnek olarak uyguladığı, İslam’ın da temel öğretileri arasında yer alan ilkelerin, hangi ülkelerde ne kadar geçerli olduğu araştırılıyor…

Ama Kur’an-ı Kerim’i, hadisleri ve Peygamber Efendimizin uygulamalarını referans alan bu araştırmada, İslam ülkelerinden hiçbiri listenin ilk 40’ında yer almıyor.

Yani gavur dediğimiz ülkeler, bizden daha Müslüman çıkıyor.

Daha ne anlatayım ki ben size?