Büyük felaketin ilk anlarından itibaren, iktidarın yetersiz kaldığını, yapılanların da göz boyama ve algı oluşturma çabası olduğunu yazdıkça hakarete uğradık.

Yalan söylediğimiz, iftira attığımız, acı üzerinden siyaset yaptığımız en üst ağızlar tarafından iddia edildi.

Lakin son olay kimin haklı kimin haksız olduğunu turnusol kağıdı gibi ortaya çıkardı ama anlayana, anlayabilene, anlamak isteyene…

Geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan, 15 Bakan, Cumhur İttifakının genel başkanları, 100 milletvekili, onlarca bürokratla birlikte bir hastane temel atma şovu gerçekleştirdi malumunuz.

Ama doğru bilgiye ulaşmanın çok kolay hale geldiği bu dijital çağda, artık yalancının mumunun yassıya kadar bile yanmadığını bir türlü öğrenemeyenlerin ipliği hemen aynı gün pazara çıktı.

Bir de baktık ki, yandaş basının da alakasız görüntülerle desteklediği bu temel atma töreni göz boyamaktan ve gaz almaktan ibaretmiş.

Ha bu arada, Erdoğan’ın geçen hafta, Bandırma’da, toplantı salonundan açılışını yaptığı Bor Karbür Fabrikası’nda, inşaatın devam ettiğini ve şu an üretim olmadığını da bir kenara yazın.

Neyse, iktidar ‘çakma’ temel atma projeleriyle göz boyarken, CHP “Kahramanmaraş Depremlerinin Türkiye Ekonomisine Olası Maliyeti, Yansımaları ve Atılması Gereken Adımlar” başlıklı bir rapor hazırlayıp kamuoyu ile paylaştı.

İşin hamasetini yapanlarla gerçek çözümü arayanların farkını ortaya koyan bu raporun önsüzünü

CHP Genel Başkanı ve Millet İttifakı Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu yazdı.

Kılıçdaroğlu; yaşanan afetin Tek Adam Şahsım Rejiminin beceriksizliği yüzünden felakete dönüştüğünü vurgulayarak, “Türkiye’miz elbette büyük bir ülkedir. Yaşanan maddi kayıpları telafi edecek güçtedir. Ancak bu topraklarda benzer acıları bir daha yaşamamak için büyük bir zihniyet değişimine ihtiyaç vardır. Bu doğrultuda ülkemizde demokrasiye, bilime, kurallara, liyakate, ortak akla ve iş birliğine dayalı yeni bir dönemi başlatmak zorundayız” değerlendirmesi yaptı.

Rapora göre depremler nedeniyle oluşan bina kayıp ve hasarı 44,2 milyar doları buluyor.

Buna kaybedilen ev eşyaları nedeniyle oluşan 6,6 milyar dolarlık zarar ile kaybedilen araç ve otomobiller nedeniyle oluşan 1,5 milyar dolarlık kayıplar da eklenince vatandaşın gördüğü doğrudan zarar 52 milyar doları aşıyor.

Ama depremlerin Türkiye ekonomisine verdiği zarar bununla sınırlı değil…

Raporda yer alan bilgilere göre deprem nedeniyle altyapı, tarım, sanayi ve hizmet sektörleri kaynaklı fiziki hasar 24,3 milyar dolara; üretim faaliyetlerinin azalması sonucu oluşacak katma değer kaybı 13,3 milyar dolara ulaşıyor.

Yıkım, hafriyat, konteyner, iaşe ve idame harcamaları 18,9 milyar dolar; Türkiye’nin beşeri sermaye kaybı ise 17,6 milyar dolar olarak hesaplanıyor.

Böylece depremin toplam faturası 126,3 milyar dolara çıkıyor.

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak’ın koordinasyonunda hazırlanan raporda, depremin verdiği mevcut zararın yanında, önümüzdeki dönemde ekonomiye vereceği zarar da hesaplanmış. Buna göre deprem, bölgedeki fabrika, üretim tesisi gibi yapıları ifade eden “sermaye stokunun” beşte birini (yüzde 18,7’sini) yerle bir etti. Bu kayıp, Türkiye’nin sahip olduğu toplam sermaye stokunun yüzde 2,6’sına tekabül ediyor.

Bu, 2023’te Türkiye’nin büyümesini 1,4 puan geriye çekecek. Yılın ikinci yarısında artan inşa faaliyetleriyle büyümedeki kayıp ise 1 puan olacak. Deprem etkisiyle vatandaşların gelirindeki artış da önümüzdeki yıllarda büyük ölçüde sınırlanacak. Örneğin, 2022 yılında doğan bir çocuk 20 yaşına geldiğinde her 100 liralık gelirinin 5 lirasını Kahramanmaraş depreminin ekonomiye verdiği zarar yüzünden kaybedecek. Aynı çocuk 50 yaşına geldiğinde her 100 liralık gelirinin 12 lirasını, 80 yaşına geldiğinde ise 18,5 lirasını deprem yüzünden kaybetmiş olacak.

CHP’nin raporunda depremde işyerlerinin ve konutların yıkılmasında kurumların ve yetkililerin sorumluluklarına vurgu yapılmış.

Rapora göre Türkiye’de bir binanın inşaatının başlamasından yapı kullanım izin belgesinin alınmasına kadar etüt, proje, onay, denetim belgesi, vize, ruhsat gibi 20’den fazla belge isteniyor. Tüm bu süreçlerde 42 resmi izin ve imza alınması gerekiyor.

Raporda, “Bu nedenle depremde yaşanan can ve mal kayıplarımızda bu imza sahiplerinin şahsi so­rumluluklarının yanında, başta Çevre, Şehircilik ve İklim Bakanlığı olmak üzere, bu imza­ların denetim ve gözetimiyle ilgili kurumların da ciddi sorumlulukları bulunmakta­dır” deniliyor.

Raporda, Türkiye’de mevcut mevzuatın esasen pek çok açından yeterli olduğu, asıl sorunun mevzuatın uygulanmamasından kaynaklandığının altı çizilmiş. Art arda çıkarılan imar afla­rıyla, mevzuatın arkasından dolaşılmasının yaşanan kayıpların önemli bir nedeni olduğu belirtilerek, “Bu sebeple depremde ev ve işyerlerini kay­beden vatandaşlarımızın, maddi zararlarını tazmin görevi, bu sürece göz yuman devlete düşmektedir” değerlendirmesi yapılıyor.

Raporda deprem bölgesindeki vatandaşları rahatlatmak için derhal yapılması gerekenler 13 maddelik bir öneri seti de sunulmuş; “Depremzedelerin banka borçlarının silinmesi, yapılacak konutların hak sahiplerine bedava verilmesi, iş dünyasına, esnafa ve çiftçilere özel destekler gibi pek çok madde bu kapsamda sayılıyor.

Bunun yanında bölgede orta ve uzun vadede yapılması gerekenler de 16 madde halinde listelenmiş. Şehirlerin yeniden ayağa kaldırılmasında deprem bölgesinde yaşayan vatandaşlarımızdan yararlanılması, iş başında eğitim modelleriyle depremzedelerin seferber edilmesi, vatandaşlar ve iş yerleri barınma çözümleri, inşaat girdilerini üreten sanayilerin bölgeye yatırım yapması” gibi önlemler sayılmış.

CHP raporunda aynı acıların yeniden yaşanmaması için yapılacakları arasında müteahhitlik mesleğiyle ilgili yasal düzenlemeler, denetimin güçlendirilmesi, kurumların yeniden yapılandırılması gibi maddeler yer alıyor. Kızılay’a özel bir vurgu yapılan raporda, “Kızılay, Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki ulvi amaçlarına dönecek” denilmiş.

Raporun sonuç bölümünde ise deprem sonrasında yaşanan koordinasyon sorunlarına dikkat çekilmiş; Yaşanan depremin altında sadece vatandaşların değil Tek Adam Şahsım Rejiminin de kaldığı kaydediliyor. Rapor, “Bugün de ülkemiz kritik bir yol ayrımındadır. Demokrasi, özgürlük, adalet, kurumsallık, katılımcılık ve akılcılık yönünde yapacağımız reformlarla ülkemize yeni, güçlü ve kalıcı bir büyüme ve kalkınma perspektifini sunacağız. Çağdaş dünyayla bütünleşerek dünyadaki en iyi norm, kural ve uygulamaları ülkemize kararlılıkla taşıyacağız” vaadi de sunuyor.

Rapor adeta rakip iki ittifakın olaylara bakış açısını ortaya koyuyor ama dediğim gibi anlayana ve anlamak isteyene…