Mukaddes Kitabımız Kuranı Kerim’de Yüce Mevla şöyle buyuruyor:
"Ey iman edenler. Eğer bir fasık size bir haber getirirse onun aslını araştırın.
Yoksa bilmeden bir topluluğa sataşırsınız da yaptığınıza pişman olursunuz." (Hucurat,6)
Fasık kimdir?
Bu manada fasık; şantajcı, yalancı, kuşkucu, şarlatan, iftiracı, haber üreten, karalayan, münafık, çamur at izi kalsın mantığıyla iş yapan, bilgiye yalan katan, haberi olduğu gibi değil kendince yorumlayan her kişi veya kurumdur.
Günümüzü de ışık tutan bu ayetin nüzül yani iniş sebebini de hatırlatalım;
Peygamber Efendimiz, bir vergi memurunu Beni Mustalık adındaki kavme gönderir.
Beni Mustalık halkı haberi alınca, saygı gereği topluca Peygamberimizin elçisini karşılamaya çıkarlar.
Görevli sahabe, kalabalığın kendisine yöneldiğini görünce, beni öldürecekler diye korkar ve kaçar.
Geri dönüp haber verirken de “Beni öldürmek için geldiler. Zekat da vermediler. Ben de kaçtım” der.
Bu bir savaş sebebidir…
Peygamber efendimiz, bunu bir isyan olarak değerlendirip ordu gönderme hazırlıkları yaparken, Allah’tan ki Beni Mustalık kavmi erken davranır ve Peygamberimize “Biz senin elçinin geldiğini görünce sevincimizden onu karşılamaya çıktık. Fakat adam bizi görünce kaçtı, Sebebini öğrenmeye geldik” babından elçi gönderince konu anlaşılır.
Söz konusu ayet de bu hadise üzerine indirilir de Peygamber efendimiz ve bütün Müslümanlar, yalan haber ve her türlü manipülasyonlara karşılık böyle uyarılırlar.
Kişisel ve kurumsal ilişkilerde, her şeyden önemlisi doğru bilgilenmedir.
Sizi o an teyakkuza geçiren o haber doğru olmayabilir, abartma olabilir, tahrif edilmiş olabilir ve o haberi getiren doğru kişi olmayabilir…
O kişi sahtekâr, şantajcı, yalan haber taşıyan mikser ve tetikçi olabilir.
Dolayısıyla ilk duyduğumuzda habere ve haberciye itimat etmemek, haberi araştırmak gerekir ki bu biz Müslümanlara Yaradan’ın emridir.
Bizler de, eğer Müslümansak çevremizdeki yalan haber yayıcılarına karşı dikkatli olmalı, bir haber aldığımızda aslını astarını araştırmadan hüküm vermemeliyiz.
Bu yalancı bazen bir kişi, bazen bir akraba veya dost bazen de televizyon, gazete gibi yaygın haber ağları olabilir.
Nitekim günümüzde bir de kontrolsüz bir sosyal medya ortamı var ki, yalan haberler havada uçuşmaktadır.
Maalesef artık, bu fasıkların “Falan senin için böyle demiş! Filan şöyle yapmış!” manipülasyonları yüzünden aileler yıkılıyor, dostluklar bozuluyor, toplum birbirine giriyor.
Ve bu siyasette organize olmuş fasıkların yalan haber ve manipülasyonları sebebiyle ülke gün yüzü görmüyor…
Siz siz olun eğer Allah’tan korkuyorsanız, eğer kul hakkına girmekten korkuyorsanız, eğer zandan korkuyorsanız dikkatli olun.
Ortalıkta dolaşan boş söze, söylentiye, dedikoduya, habere her zaman temkinli davranın.
Haberin ispatını isteyin. Arkasına düşün. Haberi taşıyan kişi yalancı, düzenbaz ve iftiracı ise bunu ortaya koyun. Yoksa adaletten ayrılmış, masum ve mazlum olan bir kişiyi, topluluğu veya kavmi suçlamış olursunuz.
Eğer önünüze konan her haberi doğru kabul eder ve haberin doğruluk veya yanlışlığına bakmadan, taraftarlık gereği veya dedikodu şehvetiyle üstüne giderseniz, masum olanı suçlu veya günahkâr kabul eder veya ettirirsiniz. Böylece hem dünya hem de ahiret hayatınızı sıkıntıya sokarsınız.
Günümüzde birileri, siyasi veya ticari beklentileri gereği göz göre göre yalan söylüyor, iftira atıyor, rakiplerini ve toplumu manipüle ediyorlarsa ki ediyorlar, haberin veya bilginin doğruluğunu araştırmadan sazanlık yapmak günahtır, vebaldir…
Bu ayet; elbette bugün, yarın ve kıyamete kadar işlevini etkili olarak koruyacak bir ayettir.
Günümüz medyasını, internetini ve haberleşme ağını kullananların bu ayeti bilgisayarlarının kapağına yazmaları, haliyle bu haberleri alanların da eğer ki Allah’tan korkuyorlarsa, doğruluğunu araştırmadan itibar etmemeleri gerekir…
Bu uyarıyı yapma sebebimiz, malum seçim sürecindeyiz.
Bazı siyasilerin, bazı siyasilere yönelik amansız bir yalan ve iftira yarışına girdiklerini görüyoruz. Haliyle o siyasilerin tabanları da bu yalan ve iftiraları benimsiyor, kullanıyor ve yayıyor dolayısıyla çok büyük bir günaha giriyorlar.
Dinimizde zan, gıybet, dedikodu, arkadan konuşmak, bir kişi hakkında olur olmaz sözleri yaymak kul hakkını tecavüzdür.
Ve kul hakkı Yüce Mevla’nın asla affetmediği hatta hiç karışmadığı günahlardandır.
Haliyle her koyunun kendi bacağından asılacağı o gün geldiğinde, ‘ben şundan duydum, beni şu kandırdı’ gibi savunmalar hiçbir işinize yaramayacaktır.
Benden söylemesi…