Ekonomik yıkım, enkaz altında kalan vatandaş, yağmur misali yağan zamlar konuşulmasın istiyorlar. Ama hain muhalefet durur mu? Kalkıyorlar TBMM açılsın, konu konuşulsun, tartışılsın diye tutturup Meclis başkanlığına dilekçe yazıyorlar.

TBMM Başkanı, tüzük gereği hadi len oradan diyemiyor, çaresiz talebi işleme sokuyor.

TBMM’de olağanüstü görüşme oturumunun açılabilmesi için 200 milletvekili gerekiyor.

Konunun görüşülebilmesi için ise 400…

Toplantı günü muhalefet yerini alırken Cumhur İttifakı soteye yatmış bekliyor.

Dedik ya, oturumun açılması için 200 milletvekilinin hazır bulunması gerekiyor. Muhalefet 200 sayısını bulamasın diye lobide ve odalarında hazır kıta bekleşiyorlar.

Es kaza muhalefet 200 sayısını bulur ve aşarsa ve oturum açılırsa, derhal içeri girecek ve görüşmenin yapılıp yapılmamasıyla ilgili oylamada ret oyu versinler.

Cumhur ittifakı Grup Başkanları adeta anahtar deliğinden bakarak içeride ne olup bittiğini gözetliyor, 200’den fazla muhalif vekil salonda olduğu anlaşılınca da milletvekillerini salona sokup önergeyi püskürtüyorlar.

Mehmet Tezkan’ın deyimiyle; Sebep?

Sebebi şu: genel görüşme yapılır, sonunda muhalefet ÖTV ve KDV artışını geri alan önerge verirse…

Kabul edilirse… Maazallah!...

Gerçi Saray’dan geri döner ama olsun. Saray’ın gözünde işlerini yapamamış olurlar…

İşleri neydi? Meclis’i çalıştırmamak!

Erdoğan zaten Meclis ’siz demokrasi istiyor. Kuvvetler ayrılığı kavramında nefret ediyor. Kuvvetlerin uyumu adına bütün gücün tek elde toplanmasını istiyor…

Topladı da… Başardı da…

Gelelim Meclis’e…

Madem vergi oranlarında artış gerekli. Madem zam yağmuru ekonominin olmazsa olmazı. Madem bu ağır şartlardan kaçışımız yok…

O zaman… AKP’li, MHP’li vekiller genel görüşme açılmasına destek verip zamları aslanlar gibi savunsalardı.

Türk lirasının sürekli değer kaybetmesinin. Dolar/Euro kurunun yükselmesinin. İnanılmaz ÖTV artışının nedenini öğrenirdik…

Muhalefette çıkıp cahil cahil konuşmazdı! Erdoğan’ın yüzünden demezdi. Saray’ın ekonomistlerini suçlamazdı. İrrasyonel ekonomi politikası nedeniyle bu hale düştüğümüzü söylemezdi.

Pardon bunu Hazine ve Maliye Bakanı söyledi değil mi?

Parlamento milletvekillerinin evidir… Parlamento özgürce konuşulan değil midir?

Evet… Ama biz de tam tersi…

Konuşulmayan, konuşulması istenmeyen, konuşmak isteyenleri süre sınırı ile susturan, sadece el kaldırılıp indirilen, hükümetin kararlarını tartışmasız onaylayan yer anlamına geliyor…

Bildiğim kadarıyla parlamentolar demokrasiyle yönetilen rejimlerin merkezidir. Parlamenterler ise demokratik düzenin asli unsuru… Demokratik yapının olmazsa olmazı…

Ama bizde…

Parlamenterlerin çoğunluğu parlamentoya girmek için Saray’dan izin/icazet arıyor…

Parlamenterin çoğunluğu parlamentoda konuşmamak için kapının eşiğinde bekliyor…

Parlamenterlerin çoğunluğu konuşmamak için oy veriyor…

Bu yüzden bize uymuyor diye parlamenter demokrasiyi lağvettiler…

Dün kısmen paylaştım, CHP Grup Başkan vekili Özgür Özel yine muhteşem konuşmasıyla evet zamları gündeme getiremedi belki ama olup biteni tutanaklara geçirmeyi başardı.

Şu kısmını özellikle alıntılıyor, değerlendirmesini okurun ferasetine bırakıyorum

“Arkadaşlar, devletin 2 tane eli var; biri alan, toplayan sağ eli; bir tanesi veren, dağıtan sol eli. Bu ikisinin dengesine bütçe, bunu kullanmaya bütçe hakkı diyoruz. Şurada oturduğunuz o her koltukta, üzerimize giydiğimiz kıyafette, yakamıza taktığımız kravatta bu insanlık âleminin en büyük kazanımının payı var. Bize milletvekili demelerinin, bizi yetkilendirmelerinin sebebi... Eskiden bu işlere bir kişi karar veriyordu, kral karar veriyordu, padişah karar veriyordu. Nice isyanlar, nice kanlı mücadeleler, nice anlaşmalar, nice barışlar, nice sulhnameler; en sonunda buna ‘Halkın temsilcileri olsun, vergiye rıza göstersin, yapılacak hizmeti müzakere etsin’ dediler.

Bugün, bu düzen müzakeresizliği dayatmaktadır. Bugün, bu düzenin burayı yetmiş beş gün tatile sokan aklı da, ‘Biz aldık yetkiyi; gidin, 1 ekime kadar ayak altında dolaşmayın’ diyen akıl da, muhalif gazeteciyi hapse tıkan akıl da bundan böyle herhangi bir meslek örgütünün raporundan suç çıkaran akıl da bir sendikanın ortaya koyduğu yaklaşımı politik bulan -ki en doğal hakkıdır- ve bunu şeytanlaştıran yaklaşım da müzakeresizlik kültürüdür.

Parlamentoyu yok saymak, sivil toplumu yok saymak, meslek örgütlerini yok saymak tek adama, saraya teslim olmaktır. Olmaz olsun böyle düzen, olmaz olsun böyle rejim!”