BİR MUSİBET BİN NASİHATE BEDELDİR!

Büyüklerimiz boşuna ‘bir musibet bin nasihatten evladır” dememişler.

İktidar her türlü uyarı ve nasihatlere kulak tıkayarak ‘size mi soracağız’ anlayışı ile hareket etmesinin bedelini kendisine de bize de çok ödetti bugüne kadar.

Ama “Allah’ın sopası yok” derler ya, çoğu kez de yaptığına yapacağına bin pişman oldu, pek belli etmese de…

Özellikle doğaya müdahale anlamında söylüyorum. Mesela Karadeniz yolu. Onlar milyarlarca lira gömüp yaptıkça, doğa her fırsatta geri aldı.

Onlar doğa kanunlarına aykırı hareket ettikçe, doğa bir şekilde intikamını aldı.

Tutturdular bir kanal projesi ama nasihatlere kulak asmadılar ama savaş musibeti umarız ki akıllarını başlarına almalarına vesile olmuş, kanal ısrarı ve Montrö konusundaki görüşlerinden vazgeçmişlerdir.

Yine mesela, tarımı ihmal etmenin karşılığını da ağır bir şekilde yaşadık, yaşıyoruz, yaşıyorlar.

Yine tutturdular zeytinlik alanları madencilik faaliyetine açacağız diye…

Derken yine savaş musibeti devreye girdi, yaşadığımız şu yağ krizi ile tarımı ihmal etmenin sonucunu görmüşler ve ayçiçeği ve zeytin yağının petrolden daha değerli olduğunu anlamışlardır, inşallah!

Daha yönetmeliğin mürekkebi kurumadan yağ krizi yaşamaya başladık.

Malumunuz, son derece kalitesiz, binlerce yıllık zeytinlik alanlarını, beş para etmez bir linyit madenciliğine kurban etmek istiyorlar.

Yüzlerce yıllık zeytinleri, altındaki beş para etmez düşük kalorili linyiti çıkarmak için kesmek istiyorlar.

Bilenler bilir, o linyit iğrenç bir şeydir, kirdir, pistir. Çıkarmak ve yakılabilir hale getirmek zordur.

Sonra o linyiti alıp, akışkan yatağı olmayan, bacasında doğru düzgün bir filtresi olmadığı için doğaya sülfür salan eski moda bir santralde yakmak da üç kuruş enerji için havamızı, suyumuzu ve toprağımızı kirletmektir.

Doğayı, ormanı, insanları, kuşları, hayvanları katletmektir.

Yani bütün mesele sökülen zeytin ağaçları değildir.

Şimdi bize çocuk kandırır gibi madencilik faaliyeti bittikten sonra buraların rehabilite edip eski haline getireceğiz diyorlar. Doğru söylemiyorlar. Biz toprak üstündeki çiçekten böcekten bahsetmiyoruz, binlerce yıllık ağaçlar söz konusu burada. Dolayısıyla Çernobil nasıl eski haline gelmediyse, zeytinlik alanların gelmesi de pek mümkün değil.

Kaldı ki bu güne kadar eski haline getireceğiz sözünü tuttuklarını ben hiç görmedim.

Bakın Geyve Boğazı’na… Maden bahanesiyle tarumar edilen o tepecikler yıllardır kel kel duruyor ve sayıları da gittikçe artıyor.

Bu katliamın astarı yüzünden pahalıdır.

Hele hele o pis, o düşük kalorili, o kalitesiz linyit için zeytinliklere zarar vermeye değmez.

O bölgenin madeni üzerindeki zeytinliklerdir. Bırakın kömürü, oradan altın bile çıkarsanız. Zeytin kadar ekonomik değildir.

Zeytinlikler, ülke için mali açıdan çok daha kârlı ve doğa açısından yararlıdır.

Yapmayın, o kömür bir süre sonra bitecek ama zeytin binlerce yıldır olduğu gibi, binlerce yıl daha ürün vermeye devam edecektir.

Hiçbir şey bilmiyorsanız da fiyatını kıyaslayın. Bugün Ege’de çıkarılan kalitesiz linyitin “yıkanmış” haliyle tonu etmez ama hadi etti diyelim 4500 lire etmezken. Bir ton yağın fiyatı 45 bin lira eder. Sağlık bakımından faydaları da cabası…

Yani kararın ekonomik mantığı da yok.

Bu ülkenin evlatlarını ve yarınlarını düşünenlerin asla yapmayacağı bir şey.

Fatih Altaylı’nın deyimiyle;

“Bu zeytinliklere kıymak aslında tam bir mirasyedi hayırsız evlat mantığı.

Düşünün, atadan, babadan kalma bir mülk var.

Her ay güzel bir kira getiriyor ve ailenin geçimine katkı sağlıyor.

Ama hayırsız evlat mülkü satıyor.

Parasını ya kumara ya da saçma sapan işlere harcıyor.

Bir süre sonra aile aç kalıyor.

Ve tabii başta söylememiz gerekeni sonda söyleyelim.

Tüm bu işler yine aynı müteahhit taifesi için yapılıyor.

Hani şu dağıtım şirketlerini satın alıp, araya aracı şirketler koyarak bizlere pahalı elektrik satan müteahhitler için.

Çünkü zeytinlikleri katledip, oralardan santralleri için kömür çıkaracak olanlar da yine onlar.

Anladınız dalgayı herhalde.”

İnşallah yaşadığımız şu yağ krizi iktidarın aklını başına getirir de bu yanlış hesaptan dönerler.

ZEYTİN STRATEJİK BİR ÜRÜNDÜR

Dün yazmıştık, Zeytinimiz ve zeytin alanlarımız stratejik özelliği sebebiyle yasayla korunuyor.

Bu yasaya ve yasaklara rağmen yapılmak istenenleri tarım yazarı Ali Ekber Yıldırım’dan aktaralım;

“AKP iktidara geldiği 2002’den bu yana zeytin sahalarının imara, madencilik, sanayi faaliyetlerine açılması için tam 9 kez yasa, yönetmelik değişikliği gündeme getirdi.

Bu değişiklikler ya Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden ya da yargıdan geri döndü.

Son olarak “Maden Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik” ile maden sahalarına denk gelen zeytinlik alanların madencilik faaliyetinin yapılabilmesi için taşınması veya zeytin ağaçlarının kesilmesi, madencilik faaliyeti tamamlandıktan sonra alanın rehabilite edilmesini öngören yasayı tekrar gündeme getirdiler,

Bu düzenleme de yargıdan dönecektir.

Peki, ne yapmak istiyorlar?

1- Öncelikle, bu günlerde çok tartışılan elektrik zamları, enerjide dışa bağımlılık gerekçe gösterilerek zeytinlikleri yok etme pahasına kömür madenlerinin çıkarılarak elektrik üretiminde kullanılacağı ifade ediliyor. Bu “kamu yararı” olarak sunuluyor. İklim krizine neden olan fosil yakıtların terk edildiği bir dönemde üstelik binlerce yıldır yetiştirilen zeytin ağaçları yok edilerek madencilik faaliyetleri yürütülmek isteniyor. Bugün kömür madenleri yarın başka madenler, tesisler, rant amaçlı faaliyetler sonucunda bir bakmışsınız ülke zeytinciliği yok edilmiş. Binlerce yıldır insanları besleyen zeytincilikte kamu yararı yok, belli bir rezervle sınırlı ve belli şirketlere çıkar sağlayan kömür madenlerinde kamu yararı var öyle mi?

Zeytin ve zeytin üreticisi madenciye teslim ediliyor

2- Yönetmeliğe eklenen fıkra da şöyle deniliyor: “Ülkenin elektrik ihtiyacını karşılamak üzere yürütülen madencilik faaliyetlerinin tapuda zeytinlik olarak kayıtlı olan alanlara denk gelmesi ve faaliyetlerin başka alanlarda yürütülmesinin mümkün olmaması durumunda madencilik faaliyeti yürütecek kişinin faaliyetlerin bitiminde sahayı rehabilite ederek eski hale getireceğini taahhüt etmesi şartıyla Genel Müdürlük tarafından belirlenen çalışma takvimi içerisinde zeytin sahasının madencilik faaliyeti yürütülecek kısmının taşınmasına, sahada madencilik faaliyetleri yürütülmesine ve bu faaliyetlere ilişkin geçici tesisler inşa edilmesine kamu yararı dikkate alınarak Bakanlıkça izin verilebilir. ”

Diyelim ki Manisa Soma’da zeytinliğiniz var. Sizin üzerinize tapulu. Zeytinliğin altında da kömür madeni var. Madeni çıkarmak isteyen kişi, şirket bakanlıktan izin alarak sizin tapulu zeytinliğinize girerek kömür madeni çıkarabilecek. Bunun için zeytin ağaçlarınızı sökecek ve başka bir yere taşıyacak. Nereye taşınacağı belli değil. Taşınacak yer yoksa ağaçlar kesilecek. Madencilik faaliyeti bittikten sonra yani kömür rezervi çıkarıldıktan sonra madeni çıkaran şirket, kişi o alana zeytin dikecek, rehabilite edecek. Bu ne kadar sürecek o da belli değil. Türkiye’de zeytini, ağacı gereksiz gören, insanların yaşamını hiçe sayan vahşi madencilik anlayışı ile bu alanların yeniden zeytinlik olarak rehabilite edileceğini düşünmek saflık olur.

Zeytin ağaçları kesildikten sonra ne olacak?

3- Yine aynı fıkrada “zeytin sahasının taşınmasının mümkün olmadığı durumlarda sahada madencilik faaliyetleri yürütülmesine ve bu faaliyetlere ilişkin geçici tesisler inşa edilmesine kamu yararı dikkate alınarak Bakanlıkça izin verilebilmesi için madencilik faaliyeti yürütecek kişinin madencilik faaliyetleri bitiminde sahayı rehabilite ederek eski hale getireceğini ve Tarım ve Orman Bakanlığınca uygun görülecek alanda dikim normlarına uygun, faaliyet yürütülecek saha ile eşdeğer büyüklükte zeytin bahçesi tesis edeceğini taahhüt etmesi zorunludur.” deniliyor.

Üstü zeytin altı maden olan sahada zeytin ağaçlarını taşıyacak yer olmazsa, bu zeytinler kesilecek. Madencilik faaliyetini yürütecek kişi veya şirket Tarım Bakanlığı’nın göstereceği sahada dikim normlarına uygun ve sizin zeytinliğiniz kadar bir alanda zeytin bahçesi tesis edecek. Sizin zeytinleriniz diyelim ki 20-30 yıllık veya asırlık ağaçlar. Ürün alıyorsunuz. Yeni dikilecek ağaçlardan ürün almak için en az 5 yıl geçmesi gerekiyor. Neresinden baksanız ağaca, üretene zulümden başka bir işe yaramayacak. Amaç zeytin ağacını veya üreticiyi korumak değil, maden şirketini korumak.

Devlet sorumluluk almıyor

4- “Bu fıkra kapsamında zeytin sahasının taşınmasına ilişkin tüm masraflardan ve zeytin sahasının taşınmasından kaynaklanan tüm taleplerden madencilik faaliyeti yürütmesi yönünde lehine karar verilen kişi sorumludur.”

Maden sahasının denk geldiği zeytinlerin kesilmesi, taşınması, yeni bahçe tesisi ve diğer tüm işlemlerden madencilik şirketi veya madeni işletecek kişi sorumlu olacak. Yani devlet sorumluluk kabul etmiyor. Zeytin alanları, zeytin üreticileri madencinin insafına bırakılıyor.

Enerji Bakanlığı karar verecek, Tarım Bakanlığı seyredecek

5- Zeytin sahasının taşınmasına ilişkin usul ve esaslar Tarım ve Orman Bakanlığının uygun görüşü alınarak Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından, zeytin bahçesi tesis edilmesine ilişkin usul ve esaslar Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından belirlenecek.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı zeytincilik sahaları ile ilgili karar veren bir kurum haline getiriliyor. Tarım ve Orman Bakanlığı’nın görevi zeytinciliği korumak, zeytin üretimini artırmak. Ancak, bu fıkra ile zeytinciliğin yok edilmesine aracılık yapan bir bakanlık haline geliyor.”

Önceki gün güzel bir gelişme oldu, Ankara’da hala hakimler var dedirten güzel bir karar çıktı. Danıştay’ın Kanal İstanbul Projesi kapsamında bazı ihaleleri iptal etti.

Bugüne kadar bu düzenlemelerin 8’i ya yargıdan döndü veya Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde duyarlı milletvekillerinin çabası ve desteği ile reddedildi, geri püskürtüldü. Bunda zeytincilik sektörünün üretici, sanayici, ihracatçı, sivil toplum kuruluşlarıyla tek vücut karşı çıkmasının çok büyük rolü var. Sektörün birlikteliği, kamuoyunun desteği ile bir kez daha zeytinlikleri koruyacak, binlerce yıllık zeytincilik kültürünü, zeytin ağaçlarını geleceğe taşıyacak bir mücadelenin sonuç vereceğine ve bu yönetmelik değişikliğinin de geri püskürtüleceğine inanıyoruz.

Umarız ki bu zeytinlik talanı da yargıdan döner.

Döner dönmesine de bütün bunlara ne gerek var.

Şu savaş musibetiyle yaşanan yağ krizinden alacağınız bir nasihat yok mu Allah aşkına!